Hüzünlü Mavi... - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.ÖYKÜLER & HİKAYELER.::. > Öyküler & Hikayeler

Öyküler & Hikayeler Bu Bölümde Türk ve Dünya Edebiyatından Öykülere, Hikayelere Yer Verebilir, Yorum Yapabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 15 May 2006, 12:44   Mesaj No:1

Papatyam

Papatyam Site Yöneticisi
Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:Papatyam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1546
Üyelik T.: 11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Mesaj: 1.864
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Hüzünlü Mavi...

Hüzünlü Mavi...

[size=18px]ANNE-KIZ ARASINDA GEÇEN HÜZÜNLÜ BİR ÖYKÜ

HÜZÜNLÜ MAVİ[/size]


İlk doğduğu günden beri herkes onun gözlerine bakar “ne güzel gözleri var” derdi. Gerçekten de güzel bir kız çocuğuydu. Mavi gözleri, altın sarısı saçları ve sevimliliği gittiği her yerde herkesin dikkatini çekerdi. Her seferinde herkes onun mavi gözlerine imrenir, mavi gözlerle ilgili övücü sözler söylerlerdi. Annesi onu dizine yatırır “mavi gözlüm” diye severdi.

Günler geçtikçe kız mavi gözlerinin bir ayrıcalık olduğunu güzelliğinin, kendisi ile ilgilenilmesinin sırrının mavi gözleri olduğunu keşfetti. Henüz üç dört yaşlarında idi. Her arkadaşının göz rengine bir kusur buldu. Gözleri maviden başka olanlarla dalga geçiyor, onların gözlerini alaya alıyor ve en kötüsü gözlerinin maviliği ile büyükleniyordu.

Annesi çalışan bir kadındı, her gün işe giderken onu kreşe bırakıyordu. Çocuk anne sıcaklığını duyamamanın ezikliği ile sürekli ağlıyordu. Bakıcıları ne kadar iyide olsalar annenin yerini tutamıyorlardı.

Günlerden bir gün yine annesi onu kreşe bırakıp işe gitti. Çocuk arkasında ağlamaya başladı. Bir türlü susmak bilmiyordu. Diğer çocuklar ve bakıcılar rahatsız oluyordu. Bakıcılardan biri küçük kızın mavi gözlerinden dolayı kaprise girdiğini, onlarla övündüğünü biliyordu. Ağlayan kızın yanına geldi ve ona “Tatlım; eğer ağlarsan mavi gözlerin kahverengi olur” dedi.

Dakikalardır ağlayan kız bir anda sustu. Bakıcının gözlerine bir daha baktı. Bakışlarını arkadaşlarının gözlerinde gezdirdi. Ayrıcalıklı olmanın mavi gözlerden kaynaklandığını çok iyi biliyordu. Dudakları titreyerek, ürkek bir ceylan gibi bakıcıya emin olmak için sordu.

- Gerçekten ağlarsam mavi gözlerim kahverengi mi olur?

- Evet hem de sonsuza kadar.

Mavi gözlü kız ne zaman ağlamaya kalksa ona hep “mavi gözlerinin kahverengi olacağı” hatırlatıldı. Bu durumu annesine söylediklerinde annesi de bir kahkaha attı. Çocuk evde ağlamak istediğinde de annesi “ağlarsan mavi gözlerin kahverengi olur” dedi.

Bu durum zamanla çocukta bir saplantı oldu. Mavi gözlerini kaybetmemek için yıllarca ağlamadı. Gözlerindeki gözyaşı çeşmeleri kurudu. Gözleri dolsa da bir ırmak gibi gözyaşlarını akıtmak istese de, mavi gözleri kaybetme korkusu onu hep engelledi.

O ağlamadığı için herkes mutlu idi. Kreşteki bakıcılar o ağlamadığı için daha fazla kahkaha atmaya zaman buluyorlardı. Annesi o ağlamadığı için evde ki işlerini kolay yapıyor, makyajına daha fazla zaman ayırıyordu. Daha fazla pembe dizi izleme olanağı buluyordu.

Yıllar geçip gitti. Takvim sayfalarına karlar yağdı. Kırmızı gülleri sonbahar rüzgarları savurdu. Baharlarda tomurcuk açtı kaysı ağaçları. Kız büyüdü, serpildi mavi gözleri sarı saçları ile güzel bir kız oldu. Yirmi yaşlarına gelmişti. O mavi gözlerinden sarı saçlarından dolayı bütün gözler her zaman olduğu gibi onun üzerindeydi. Annesi onun bu güzelliği ile gurur duyuyordu.

Bir bahar sabahı dağların başındaki eriyen sular dere yataklarına sızıyor. Menekşeler pelit ağaçlarının dibinden gülümsüyordu güneşe karşı. Evde herkes uyandı her zaman ki gibi. Her zaman ki gibi kahvaltı hazır değildi. Mavi gözlü kız annesinin odasının kapısını çaldı. İçerden kısık bir ses gir diyebildi.

Mavi gözlü kızın annesi yatağın içinde solgun bir şekilde yatıyordu. Hastalanmıştı.

Doktor, doktor gezdirdiler, derdine bir türlü çare bulamadılar. Gitmedikleri doktor kalmadı. Bütün tahliller yapıldı. Hastalığının ne olduğu tespit edilemedi.

Mavi gözlü kızının annesi her gün gözleri önünde eriyordu. Gözlerinin rengi sönüyor, derisi çekiliyor, yanakları çöküyordu. Mavi gözlü kız annesinin bu durumuna üzülmesine rağmen gözlerinden bir damla yaş gelmiyordu. Ağlamayı unutalı çok zaman olmuştu.

Doktorlardan ümit kesilince; mavi gözlü kızın babası komşularının tavsiyesi ile ermiş bir adama götürdü hasta kadını. Kapısını çalıp içeri girdiklerinde pencereden dışarı bakıyordu ermiş adam. Uzun uzun daldığı belli idi. Mavi gözlü kızın babası ve annesi odanın bir kenarında bulunan hasıra iliştiler. Ermiş adam hala dışarı bakıyordu. Daha uzağa bakarak konuştu.

“Derdi veren Allah’tır. Dermanı verecekte odur. Biz ; bize verilene şükür, bizden alınana sabır etmesini bileceğiz. Biz elimizden geleni yapıp iyi olmasını Allah’a bırakacağız. Hastanız, öyle bir hastalığa yakalanmış ki hastalığının sebebi kendisi, çaresi ise gözyaşı. Üç damla gözyaşı içecek o an ayağa kalkacak Allah’ın izni ile.”

Mavi gözlü kızın babası ve annesi sevindi. “Bundan kolay ne var, birimiz ağlarız içiririz gözyaşımızı” dedi mavi gözlü kızın babası.

Ermiş “kolay gibi görünüyor ama o kadar kolay değil, bu gözyaşı herhangi bir insanın gözyaşı olamaz. Bu gözyaşı sizin mavi gözlü kızınızın gözyaşı olacak” dedi.

Eve geldiklerinde mavi gözlü kızın gözyaşını istediler. Annesini çok seven mavi gözlü kız onu kurtarmak için ağlamak istedi günlerce, aylarca ama gözünden bir damla yaş gelmedi. Mavi gözlerini kaybetmemek için yıllardır ağlamamıştı, bu sebepten ağlamayı unutmuştu. Gözyaşları kırgındı mavi gözlere.

Mavi gözlü kız bir türlü ağlayamıyor, günler geçtikçe annesi gözlerinin önünde eriyip gidiyordu. Topu topu üç damla yaş çıkaracaktı gözünden. Ama olmuyordu.

Bir gün, günbatımında kadın kızını yanına çağırdı. Kendisini pencerenin yanına götürmesini istedi. Kızı annesini kucaklayıp pencereye götürdü. Annesinin başını dizine koydu. Annesi açık pencereden batan güneşi göre biliyordu. Güneş yorgun bir seyyah gibi dinlenmeye çekilmek için hazırlıklar yapıyordu.

Bir ah çekti annesi mavi gözlü kızın "Ben ölürsem üzülme kızım suçlusu sen değilsin, ben senin gözyaşlarını kurutarak kendi ölümümü kendim hazırladım. Ben öldükten sonra bir gün benim için ağlamanı dilerim” dedi.

Mavi gözlü kız annesinin bu sözlerinden o kadar etkilendi ki gözleri doldu. Her an ağlayıp, annesini kurtarabilirdi. Yıllarca su akmamış bir dere yatağı gibiydi gözyaşı damarları. Gözyaşı damarlarında gözyaşının hareketlendiğini hissetti. Akacak üç damla gözyaşı abı hayat olacaktı en çok sevdiği annesine.

Ve gözlerinden iki damla gözyaşı süzülerek yanaklarından akmaya başladı. Gözyaşına hasret yanaklar çatlamış toprak gibi gözyaşını emiyordu. Bu yüzde ağır ağır ilerliyordu damlalar. Mavi kızın gözlerinden süzülen iki damla annesinin dudaklarına düştü. Üçüncü damla hızlı hızlı geliyordu diğer gözyaşlarının açtığı gözyaşı yatağından. Mavi gözlü kız üçüncü gözyaşının inmesi için sabırsızlanıyordu. Dizinde soğuk bir bedenin varlığını hissetti. Mavi gökyüzünü siyah bir örtü kaplamış, artık gün batmıştı.

HASAN MAHİR
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır"
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
Mavi Yarasa Serdar Yıldırım Öyküler & Hikayeler 0 21 September 2015 23:10
Mavi yemiş her derde deva PESTEMAL Tamamlayıcı Tıp 0 11 March 2008 14:26
hüzünlü gurbet huzunlugurbet Animasyonlar ve Gifler 2 28 September 2006 19:56
Mekansız, çaresiz ve hüzünlü. Mekansiz Yakılacak Şiirleriniz 0 09 May 2006 00:22
Mavi noktaları sayın _TALRASHA_ Gülmece 1 15 February 2006 16:38

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.