Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv) - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.GENEL KÜLTÜR.::. > Garip Olaylar..

Garip Olaylar.. Tarihten bugüne kadar garip ve gizemli bulduğunuz tüm paylaşımlar burada...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 19 March 2008, 12:03   Mesaj No:1

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

Albert Fish

Sadomazoşizmin koruyucu meleğiyle tanışın.Delilerin büyükbabası Albert Fish, cinsel organına iğneler sokmakdan, anüsüne alevlenen alkollü toplar doldurmakdan, bok yemekden, çocukları öldürüp cesetlerini kaynatmakdan hoşlanırdı.6 çocuk babası Albert, karısı onu başka bir erkek için bırakınca onu kaybetti.

Ümitsiz Al, çocuklarından onu kanayıncaya kadar çivili bir kürekle dövmelerini istedi.İsa olduğunu ve Tanrının ona erkek çocukları hadım etmesini emrettiğini düşünüyordu.Ve Albert aynen ona söyleneni yapdı ve bundan zevk aldı.

Cehennemden gelen bu pis yaşlı adam, her iki cinsiyetten çocukları taciz etmeyi ve onları öldürmeyi alışkanlık haline getirmişti. Kurbanlarından Gracie Budd'ın ailesine gönderdiği, onu yemenin ne kadar keyifli olduğundan söz ettiği mektupdan sonra tutuklandı. 1936'da Sing Sing de ölüm cezasına çarptırıldı."Elektrikli sandalyede ölücek olmam ne kadar da heycanlı.

En büyük heycan bu olucak, tek denemediğimdi."dedi. Elektrotlarda cellatlarına mutlu bir şekilde yardım etti ve mutlu bir adam olarak öldü.Cinsel organına sokduğu 20 iğnenin sandalyesinde kısa devreye yol açtığı doğru olmayan bir mittir.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:03   Mesaj No:2

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

Edmund Kemper

25 yaşındaki Edmund Kemper Pueblo Colorado'daki arabasından çıkdı ve Santa Cruz polisini aradı.Onlara öldürdüğü 8 kadını anlattı.Hattın öbür ucundaki polis ona inanmadı ve tekrar aramasını söledi, o da aradı ama hala polisi ikna etmekde başarılı olamamışdı.Böylece tekrar ve tekrar aradı.Her arayışında kurbanlarını nasıl öldürdüğü ve cesetleri ne yaptığı hakkında daha fazla detay verdi.

Sonunda Santa Cruz polisi onu yakalamak için 3 eyalet boyunca araba sürdü, Kemper oturup tutuklanması için bekledi.Clarnell Kemper, oğlunu ve 2 kızını tek başına yetiştirmişti ve küçük Edmund katı disipline maruz kalmıştı.İddia ettiğine göre sürekli küçük düşürülüyordu.Kemper, ilk gençlik yıllarında ailenin 2 kedisini öldürdü.

Gün içinde sık sık bir insandan oyuncak bebek yapmayı hayal ediyordu.İlk cinayetini 15 yaşında, büyük annesi ve babasinla yaşamaya gönderildiğinde işledi.Her ikisini de 1963'ün Ağustos'unda öldürdü.Bu cinayetler için açıklaması da:Sadece büyük annemi vurmanın nasıl hissettiriceğini merak ettim. 6 sene akıl hastanesine konuldu.

Mayıs 1972 ve Şubat 1973 arasında otostop çeken 6 tane kolej öğrencisi kızı arabasına aldı ve öldürdü.Genelde vurur yada bıçaklar sonra onları bagajda saklardı.Annesi uyudukdan sonra da onları eve getirir ve onların cansız bedenlerine tecavüz ederdi. Bazen etlerini keser ve bazen de pişirip yerdi.Eylül 1972 de psikolojik değerlendirmeyi tamamladı.Artık bir tehdit oluşturmadığı için bırakıldı.1973'de Paskalya'dan bir önceki gün cinayetlerinin doruk noktası ve belkide asıl hedefi olan annesini öldürdü.O uyurken çekiçle kafatasına hızlıca vurdu ve daha sonra kafasını kesti.Gırtlağını kesip çıkardıkdan sonra çöp öğütücüde parçaladı.

Daha sonra annesinin bir arkadaşını davet edip aynı usulde onu da öldürdü.Bu cinayetten sonra arabasıyla özgür bir adam olarak son yolculuğuna çıktı.Yol onu Pueblo, Colorado'ya götürdü.Yol boyunca kimse onu aramaya çıkmamışdı.Detaylı bir itirafdan sonra 8 cinayetten mahkum edilmişti.Küçükken Kemper kendi idamını hayal ederdi.Çoğu kez boğularak ölürdü.Duruşmasında yargıç nasıl bir cezanın onun için uygun olucağını sordu.Kemper'ın cevabı ölümüne işkenceydi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:04   Mesaj No:3

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)



Gary Heidnik

Gary Heidnik 1943'de doğdu.Hayatı boyunca asker, hemşire, bakan gibi birçok meslek edindi.60'ların başında 2 sene boyunca ordudaydı.Zihinsel bir sakatlık yüzünden tahliye edildi.Ordudan tahliyesinden sonra birçok kez intahara kalkıştı ve Pensilvanya'da çeşitli akıl hastanelerinde vakit geçirdi.IQ'su 130'du ve ona yarım milyon dolar yapıcak bir yatırım portföyü oluşturdu.1986'da Gary'nin içindeki şeytanlar, ona 10 kadından oluşan bir harem kurup evlatlarından oluşan küçük bir kabilede kendisini hakiki bir patrik yapmasını sölediler.

Deliliği için 60'ların başında orduda ona yapılan LSD deneylerini suçladı, fakat alkolik annesi ve onun disiplinci kocasinin sebep olduğu düşünülüyordu.Heidnik'in kadınlardan yana tercihi siyah ve gerizekalı olanlardı.70'lerde bu tarz bir kadını bir akıl hastanesinin önünden kaçırıp ona tecavüz ve işkence çekdirmeyüzünden hapse girdi. 1985'de Filipinli bir kadınla evlendi.Aşağılandıktan ve zorla Heidnick'i fahişelerle seks yaparken izledikten sonra onu terketti.

Kaçırmış olduğu 6 kadını bordumunda hapsetti ve orda 4 ay boyunca farkedilmeden tutuldular.Kadınlardan biri kaçıp polise gittiğinde,polis anlattığı işkence ve cinayetlere inanmadı.25 Mart 1987'de polis Heidnick'in evini aradı.Dipfirizde dirseğe kadar kesilmiş bir insan kolu ve sobada da kızarmış insan kaburgası buldular.Bir hafta boyunca bileklerinden asılmış ve bodrumda ölmüş bir cesedi oymuştu.

Cesedi, ilk önce elektrikli testereyle kesmiş, daha sonra etini yemeye hazırladı ve köpek mamasıyla karıştırıp diğer esirlerine zorla yedirdi.

Yedirdiği diğer kadınlar hala bodrumdalardı ve ikisi borulara zincirlenmiş, biri de çukurun içindeydi.Kadınlardan biri çokdan öldürülmüştü; su dolu bir çukura atılmış ve Heidnick cereyanlı telle elektrik akımı vererek öldürmüştü.Daha sonra onun cesetini alıp New Jersey'de bir ormana attı.Hapse atıldığından beri çeşitli intahar girişimlerinde bulundu.Gary Heidnick Pensilvanya eyaleti tarafından 6 Temmuz 1999'da idam edildi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:04   Mesaj No:4

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

Micheal Terry

1985 Aralık ayında bir gece, 21 yaşındaki siyah Curtis Brown, Atlanta, Georgia'daki evinden bir paket sigara almak için ayrıldı. 5 saat sonra, Dean Rusk Park'da kimliksiz bir ceset bulunana kadar haber alınmadı.Kimliği soyulmuş, pantalonu indirilmiş, kurban bir kaç defa kafasından vurulmuş ve 38 kalibrelik kurşunlar ballistik belirleme için düzgün şekilde düzeltilmişti. Curtis Brown'un cesedinin kimliği, 4 gün sonra kız arkadaşı kayıp insan raporı doldurana kadar belirlenememişti. Bu doğrulamayla beraber dedektifler kurbanın son saatlerini gözden geçirirken civardaki bir meyhaneye kadar onu izleyebildiler.Oranın çalışanları onu öldüğü gece orda görmüşlerdi ve "Big Mike" denen başka siyah bir müsteriyle ayrıldığını düşünüyorlardı.

Ordan itibaren izler soğumuştu ve dedektiflerin gölgeleri kovalamak için vakitleri yoktu.6 yıl önce Atlanta, Amerikan'ın cinayet başkenti olarak "şereflendirilmişti".Ülkenin, kişi başına düşen cinayet oranı en yüksek eyaletiydi ve maddeler bu süre içersinde gelişmekteydi.Patlak veren 2 sansasyonel seri cinayet, ülkenin dikkatlerini 1980'den 1984'e kadar Atlanta'nın üzerine çekmişti ve fazladan çalışan polisin elinde baya da "sıradan" cinayetler bulunmaktaydı.

10 ay geçmeden önce, yetkililer, başka bir canavar çıkana kadar kendilerini çekmişti.Ekim 1986'nın ortalarında, terkedilmiş bir binada siyah bir gencin çürümüş cesedi bulundu.Ceset, kafasının arkasından birkaç kez vurulmuştu ve pantalonu dizlerine kadar indirilmişti. Kurbanın, Ohio'dan olan 21 yaşındaki serseri Daryl Williams olduğunu belirlemek birkaç gün sürdü.En son 5 Ekim'de bir barda görülmüştü ve o akşamdan sonra ondan hiçbir iz alınamamıştı.

Balistik testlerin doğruladığına göre Williams cinayetinde kullanılan silahla, George Willingham'ın cinayetinde kullanılanın arasında bir bağ ortaya çıktı.Willingham, yerel aile babası, 5 Ekim günü evden bir iş için çıkmıştı ve geri dönmedi.Ertesi gün, bir ara yolda bulundu ve kafasının arkasından, Daryl Williams'da kullanılan tabancanın aynısıyla vurulmuştu.

Bu iki benzer davanın arasındaki bağlantı, dedektifleri tekrar aynı dosyaya döndürdü.Çabuk bir şekilde öteki kurbanlardan oluşan bir liste derlediler.Curtis Brown Güney Carolina'dan Richard Williams 'le birlikte eklenmişti; Columbus, Ohio'dan 31 yaşındaki Alvin George ve Atlanta yerlisi 18 yaşındaki Jason McColley.Sondan 3 kişinin sokak dolandırıcısı yada erkek fahişe olaak ünleri vardı ve geçen sene içersinde hepsi tabancayla yada bıçakla öldürülmüştü.

Çözümlenmemiş cinayetler arasında da göze çarpan başka benzerlikler vardı.6 kurbandan beşi pantalonları indirilmiş olarak bulundu ve görünüşe göre seksden sonra öldürüldüler.George ve McColley, bir ay arayla aynı ara yolda, benzer bir bıçakla boyunlarından bıçaklanarak öldürüldüler.Birbirinden alakasız olan iki Williams,ilki ve sonuncusu, birbirine yakın iki ayrı terkedilmiş binada öldürülmüşlerdi.

Richarrd Williams ve Curtis Brown, aynı tabancayla vurulmuşlardı, fakat bu Daryl Willamsve George Willingham'da kullanılmamıştı.Brown ve Richard Williams, kısa ve keskin bir bıçağın ölümden sonraki yaraları yüzünden acı çekmişlerdi. Eğer başka bir bağlantı gerekirse, bir tanık Jason McColley'i "Big Mike"ın tarifine uyan biriyle gördüğünü hatırladı.Yenilenen soruşturma, dedktifleri, Michael Terry'nin geçen sene boyunca yaşadığı ve pek çok silah topladığı pansiyona yöneltti. İşindeyken, lastik kaplama dükkanında, tutuklanan Terry saklı tuttuğu .357 magnumu çıkardı ve sorgulama için çekti.

Nihai itirafında Terry, birkaç kurbanınla barlarda tanıştığını, homoseksüel ilişkiler için başka yerlere geçtiğini, sonra daha ufak adamların onu sözde, soygun ve daha kötüleri için tehdit ettiğini söyledi.İddia ettiğine göre ölümlerin sebebi kendini savunmasıydı."Ben kimseyi incitmek istemedim."diye ısrar etti Terry, "ama benden faydalanmaya kalkdılar."Jüri başka şekilde düşündü ve 22 Şubat 1987'de, Richard Williams ve Curtis Brown'u öldürmekten dolayı mahkum edildi.Şartlı tahliyesiz ömür boyu hapse edilirken, diğer davaları da, cezasının kısaltılması ihtimaline karşı ertelendi.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:04   Mesaj No:5

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

Pedro Alonso Lopez

Pedro Alonso Lopez 1949'da bir fahişenin 13 çocukdan biriydi.8 yaşında kızkardeşlerinden birine cinsel tacizde bulundu ve bunun cezası olarak annesi onu sokağa attı.Aynı yaşta, komşu çevrede başka bir adam tarafından cinsel tacize uğradı.

18 yaşında araba hırsızlığından girdiği hapiste de saldırıya uğradı.Ondan daha yaşlı 4 mahkum tarafından da tecavüze uğradı ve 3'ünü öldürerek cinayetten dolayı 2 yıla mahkum edildi.Bu dönem onu daha da çok öldürme isteğiyle doldurdu.Genelde markette ıssız bir yere götürebileceği tarzda bir kız bulana kadar dolanırdı.İlk önce kıza tecavüz eder, daha sonra da onu boğardı.

1978'de Peru'lu 100 kız öldürdüğü söylendi.Bir köyde 9 yaşındaki bir kızı alıkoymaya çalışırken yakalandı.Onu yakalıyan Ayachucos Hintlileri ona adalet olarak dövmeyi, sonra işkenceyi ve canlı canlı yakmayı uygun gördüler.

Ama bunları yapamadan önce bir Amerikan misyoneri onlarla Lopez'i yetkililere teslim etmek hakkında konuşdu.Yetkililer onu cezalayacakları yerde Ekvador'a götürdü.Belki 110 Ekvador'lu kıza tecavüz etti ve öldürdü.1980'de 12 yaşında bir kızı kaçırırken yakalandı.Bu 53 kurbanın ortaya çıkmasından sora oldu.Onları bir sürü farklı yere gömdü, fakat daha başka ceset bulunamadı.Lopez'in, onları araştırmalarında boş yere peşinden götürdüğünü düşünüyorlar.

Lopez hala Ekvador'da bir hapishanede ve şartlı tahliye edilebilir.Ancak bırakıldığı takdirde Peru'da hala davaları ve hapsi devam edecek.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:23   Mesaj No:6

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

Wayne Williams

Atlanta çocuk katili diye şüphelenilen Wayne genelde genç siyah çocukları öldürüp cesetlerini Chattahoochee Nehrine attı. Tutuklanmasından sonra ölümler kesildi.

Polis, aleyhine olan kanıtların kusurlu olduğunu bu nedenle davanın tekrar açılması gerektiğini söyledi.

Wiliams'ın avukatının iddia ettiğine göre Charles Sanders adında bir KKK üyesi, 21 tane siyah genci kaçırıp öldürmede KKK'a yardım ettiğini itiraf etti. Sözde bu kanıt bir ırk savaşını önlemek için gizli tutulmuştu.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

David Berkowitz (Son of Sam)

13 ay boyunca new york u dehşete düşüren dengesiz katil temmuz 1976-mart 1977 arasında 3 kişiyi öldürüp 4 kişiyi yaralayan kurşunların aynı silahtan cıktıgını tespit eden polis psikopat bir katille karşı karşıya olduklarını anladi.

Cinayetlerini sürdüren katil daha sonra bir de not birakti: "Kadinlardan nefret ettigimin söylenmesine cok üzüldüm,bu dogru degil,ama bir canavarim.ben samin ogluyum.ben kucuk bir veletim" babasi samin içip ailesini döven bir canavar oldugundan bahsediyordu samin oglu imzalı bir başka not da bir köşe yazarina gönderdi.

Dedektifler cinayet işlemeye tüm hızıyla devam eden katili yakalmak icin cok urastılar ve en sonunda bunu başardılar david berkowitz adındaki katil ufak tefek paranoyak şizofrendi ve sekiz kişiyi öldürmüş pek cok kişiyide yaralamıştı mahkeme berkowitz in akli dengesinin yerinde olduguna karar verdi ve onu 365 yil hapse mahkum etti berkowitz in oturdugu daire boş kaldi ve pek çok kişinin ugrak yeri oldu.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Ted Bundy

Herşey 1974te seattle da kadınların ortadan kaybolmalarıyla başladı polis uzun süre ipucu bulamadi. 16 agustos 1975 te polis süpheli gördükleri bir arabayı takip edip kaçmaya calisan sürücüyü tutukladı. Sonra Bundy'nin cinayet sucundan yargılanmasına baslandi. Mahkemede bundyi gören herkes "bir yanlışlık olmalı.bu adam katil olamaz!" diye düşünüyordu. Kendi avukatlıgını yapmayı seçmişti. 7 haziran 1977 de kaçarak bir kahramana dönüştü. Sekiz gün sora yakalandi.30 aralıkta mahkemeden sıkılıp yeniden kaçtı ve kadınları öldürmeyi sürdürdü. Tekrar yakalandi ve ölüme mahkum edildi.hükmü okuyan yargıç bile ona olan sempatisini gizleyememişti.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Charles Manson

Çetesiyle işledigi cinayetlerle tüm dünyayi dehşete düşüren hipi lideri.annesi genç bir fahişe olan babasıyla bilinmeyen manson ilk suçunu 13 yaşında soygun yaparak işledi.şartlı tahliyesinden sonra 17 yaşındayken kendisinden genç bir oglana tecavüz etti.yirmilerinde pe.... yapmaya basladi.kadin ticaretinden,sahte çek kullanmaktan,kredi kartı sahtekarlıgından ve araba hırsızlıgından 10 yıla mahkum edildi.hapishanede ünlü bir gangsterden gitar calmayi ögrendi ve daha sonra "beatless dan bile daha ünlü olabicegini" söyledi.

Hapishaneden cıktıkdan sonra cevresine kadınları toplayıp "ailesini" kurmaya basladi.kendine isa görüntüsü veriyor cezbetttigi gençleri uyuşturuculara ve cinsel sapkınlıklara yöneltiyordu.manson büyülenen ailesi üzerinde dinsel bir etkiye sahipti herkesin hertürlü yoldan sevişmesini buyurmuş ve buna kimse karşı cikmamıstı.ismi bile (Man`s Son) dini çagrıştırıyordu.iki yıl sonra bir otobus satin aldi ve amerikayi dolasmaya basladilar.sonra bir ciftlige yerleştiler.manson şimdi sayıları yirmiyi bulan ailesini tepeden tırnaga silahlandırmıs rusların amerikaya saldıracagı günü bekliyordu.bu arada kendisine bir ölüm listesi cikarmisti bile warren beatty gibi isimleri içeren bu listedeki insanlarin ölecegi kıyamet gününe helter skelter adını vermişti (beatles ın bir şarkısından esinlenerek) ailesini büyüterek üye sayısını kırka yükseltti 1969 yazinda cinayetler basladi.anahtar kelime simdi helter skalter zamanı idi. 8 agustos 1969 aksaminda roman polanski nin evine saldıran aile ünlü yönetmenin sekiz bucuk aylik hamile aktris karısı sharon tate ı evdeki diğer üç kişiyi ve o sırada ziyarete gelen bir genci öldürdüler.daha sonra cinayetler devam etti.polis tarafından yakalanmalarının ardından ailenin tüm üyeleri ölüm cezasina carptırıldı.ancak bu ceza ömür boyu hapis cezasina cevrildi.ailenin toplam cinayetlerinin sayısı asla ögrenilemedi.manson nın tek basina otuz bes cinayet isledigi söyleniyor.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

PETER KURTEN “Düsseldorf Vampiri“

26 Mayıs 1883'de Almanya’nın Mülheim kentinde 13 çocuklu bir ailede doğan ve daha 5 yaşında iken iki arkadaşını katleden Peter Kurten’in,10 yaşındayken bir arkadaşını Rhine nehrinde boğduğu da söylenir. Peter Kurten,“Düsseldorf Vampiri“ olarak da bilinir.

Peter Kurten küçüklüğünde babasının hareketlerini taklit ederdi ve babası kızına tecavüz ederken yakalandığı zaman, o da aynı şeyi tekrarlamaya çalışmıştı. Babasının hareketlerini kafasına işleyerek büyüyen katil, babası hapishanedeyken onun yerine kiracı olarak gelen bir köpek yakalama görevlisinden köpeklere mastürbasyon yapmayı ve onlara işkence çektirmeyi öğrenmişti. Kanın tadına ilk kez 9 yaşında bakmıştı. O yaşta kuğuların kafalarını kesip, kanını içerdi. Bu öğrendikleri onun küçüklüğündeki vahşet tecrübeleri olmuştu.

Cinayet kariyerine başlamadan önce bir fabrikada sendikacı olarak çalışan, sık kiliseye giden Peter Kurten evliydi ve çok hoşgörülü bir karısı vardı. Yaptıklarını itiraf edene kadar her şeyi karısından uzun süre gizli tutmuştu.

İlk kurbanı (5 yaşında öldürdüğü iki arkadaşı dışında) 1913 yılında öldürdüğü 8 yaşındaki Christine Klein adında bir kızdı. Kız birçok yerinden bıçaklanmıştı ve tecavüze de uğramıştı. Bunun dışında kız bölüm bölüm yakılmıştı. Bu cinayetle birlikte Peter Kurten'in seri cinayetleri başlamış oldu. Aşağıda Peter Kurten'in öldürdüğü ve kimliği belirlenmiş kişileri görebiliriz:

- Christine Klein (8); Tecavüze uğrayıp, daha sonra boğazı kesildi.
- Rudolf Scheer (45); Birahaneden evine dönerken kafasından ve boynundan ardarda bıçaklanarak öldürüldü. (13 Şubat 1929)
- Rosa Ohliger (8); Katil tarafından bir çitin arkasına çekilerek 13 kere bıçaklandı. Daha sonra olay yerine dönen katil, cesedi yaktı. (9 Mart 1929)
- Luise Lenzen (13) - Gertrud Hamacher (5); Luise Lenzen boğularak ve birçok yerinden bıçaklanarak, Gertrud Hamacher ise boğazı kesilerek bir çayırda öldürüldü. (24 Ağustos 1929)
- Maria Hahn (20); Ren nehri kıyılarında 20 kez bıçaklanarak öldürüldü ve cesedi aynı yılın kışında bulundu.(1929 sonları)
- Ida Reuter (31); Düsseldorf'un dışında kafasına inen baltayla hayata gözlerini yuman ve öldürülmeden önce tecavüze uğrayan hizmetçi kız. (Eylül 1929)
- Gertrud Alberman (5); Katil tarafından boğularak ve 36 kere makas saplanarak öldürüldü. (7 Kasım 1929)
- Maria Budlies / Budlick; Peter Kurten'in son vakası. Peter Kurten tarafından kaçmasına izin verildi.

Peter Kurten,1. Dünya Savaşının tamamını hapiste geçirdi.1921’de tahliye edildi ve 1925’te bir hayat kadınıyla evlenerek Düsseldorf’un merkezinde bir apartmana taşındı. 1929’da dedektifler, bir seri katilin sokaklarda gezdiğini anlamışlardı. İşlenen 46 suçun aynı kişi tarafından işlendiğine kanaat getirmişlerdi. Ebeveynler çocuklarını sokağa çıkarmamaya başlamış, bir süre sonra halkın büyük bir bölümü korkusundan evlerinden ayrılmamaya başlamıştı.

1930’da Maria Budlies adında bir kadına tecavüz etmiş ve kaçmasına izin vermişti. Maria, bundan asla polise bahsetmedi, ama Köln’deki bir arkadaşına yolladığı mektupta olayları anlattı. Mektup asla Maria’nın arkadaşına ulaşmadı, ama bir gün postanede mektup açılınca polisler Maria’ya ulaştı. Maria, Peter Kurten’in evini polislere bildirdi. Peter Kurten bu olaydan sonra yakalandı, artık sona yaklaşmıştı. Kimse onun neden bu son kurbanı olan kadını bıraktığını bilmiyordu.

Cinayetlerinde genellikle bir makas veya bıçak yardımıyla kurbanlarının boğazlarını kesiyor, kafataslarını parçalıyor ve kanlarını emiyordu.
Aslında tüm kurbanlarını kadınlardan seçmiyordu ve bu da onun bu işi her zaman kendi cinsel doyumluluğu için yapmadığını gösteriyordu.
Masum görünüşü altında vahşilik yatan Peter Kurten'in ismi, kriminoloji tarihindeki yerini “bir psikiyatrist tarafından sorgulanan ilk seri katil“ olarak almıştır.
2 Temmuz 1931'de,ölüme mahkûm edilen Peter Kurten, Klingelputz hapishanesinde giyotinle idam edildi. Son arzusu kendi kafası kesilirkenki kan sesini duymaktı…

“Pişman değilim. Yaptığım bütün işler beni utandırsa da, size anlatmalıyım. Geriye dönüp baktığımda bütün detaylar hiç de kötü, can sıkıcı değildi. Aksine bundan hoşlanıyordum.“

(Peter Kurten’in kendisini sorgulayan psikiyatriste söylediği sözler.)

Cinayetlerini bide onun ağzından dinleyelim.

1. Bayan Klein.(ilk cinayeti)PK:' o gece çok heyecanlı ve sabırsızdım. Eğer karşıma bir hayvan çıksaydı ona bile saldırırdım. Ama karşıma şans eseri Bayan Klein çıktı. Kadının üstüne atladım, makasımı onun alnına tekrar tekrar sapladım. Kadın yere düştü. Böylelikle bende ondan istediğim şeyi sıcakkanını aldım. Onu kana kana içtim. Makasım körelmişti sonraki kurbanlar için onu tekrar bileyip keskinleştirdim.'

2. PK:'o akşam 8–10 yaşlarında küçük bir kızla karşılaştım. Ona nereye gittiğini sordum. Eve gidiyorum dedi küçük kız. Gel ben seni götürürüm dedim ona. Elini avuçlarımın arasına aldım. Bir anda içimde bir şeyler hareketlendi, başım döndü. Kendimi kaybedip, kızın boğazına sarıldım. Sonra sağ elimle bıçağımı paltomdan çıkarıp kızın gözüne, boğazına boynuna artık neresine gelirse sapladım.
Kızı öldürdükten sonra sinemaya gittim.23.00 sularında elimde bir şişe gazyağıyla, onu yakmak için geri döndüm. Ama etrafta çok fazla insan vardı. Ben de gazyağını bir çalılığın arkasına saklayıp evime gittim. Ertesi sabah 6.00 da kalktım. İlk işim kızın yanına gidip, cesedini gazyağı ile yakmak oldu.'

3. Rudolf Scheer. PK:' O gece saat 22.00 de parka gitmiştim.3 saat boyunca bir insanın geçmesini bekledim. Sonra yoldan sendeleyerek gelen bir adam gördüm. Beni gördü ve bana anlaşılmaz laflar etti. Sinirlendim ve adama sert bir yumruk attım. Adam yüzüstü yere
yığıldı. Cebimden bıçağımı çıkarıp adamın sırtına sapladım. Adam birden kalkıp bacaklarıma sarıldı. Bunu hiç beklemiyordum ama yine de bıçağımı ona saplamaya devam ettim. Hatta bıçağımı o kadar derine sapladım ki, onu zorlukla geri çıkartabildim.
Adam bacaklarımı bıraktı ve yere düştü. Onu hendeğe kadar sürükledim. Sonra bir tekmeyle onu çukurdan aşağıya yuvarladım. Tam eve geliyordum ki onu sürüklerken, botlarında bıraktığım parmak izleri aklıma geldi. Tüm izleri ortadan kaldırmam 8 dakikamı aldı.

4. Anna Goldhousen-Bayan Mantel-Gustav Karnblum. PK:'Saat 22.00 de Lierehfeld'deki fuara gittim. Yolda yürüyen iki kadın gördüm. Onları takip ettim. Birbirlerinden ayrıldıktan sonra kadınların birine Anna Goldhousen'e bıçağımla saldırdım. Kadın bağırmaya başlayınca
yakalanırım korkusuyla oradan kaçtım. O gece Bayan Mantel ve Gustav Karnblum adlı iki kişiye daha saldırdım.

5. Gertrud Hamacher-Luise Lenzen. PK:'Saat 22.00’ye kadar kendime bir kurban bulmak için bekledim. Tam ümidimi kaybediyordum ki patikadan gelen iki küçük kız gördüm. Onları takip etmeye başladım. Sonra yanlarına yaklaşıp, büyük kıza yakında ki bir dükkândan bana bir sigara alıp alamayacağını sordum. Kıza parayı verdim, böylece o sigara almaya gidince ben de küçük kız ile yalnız kaldım. Küçük kızı kucağıma aldım ve onu mısır tarlasına götürdüm. Sonra ağzını elimle kapatıp onu yere yatırdım ve boğazını kestim. Bıçağı orada bırakıp, ötekinin yanına gittim. Kız bana sigara paketini verirken birden onun boğazına sarıldım ve onu nefessiz bırakana dek sıktım. Onu da diğerinin yanına sürüklerken kız aniden canlandı ve elimden kaçıp bağırmaya başladı. Bunun üzerine bende bıçağı alıp kıza fırlattım. Onu sırtından vurmuştum. Kız yere düştü. Bıçağı bedeninden çıkarıp bir kaç kez daha sapladım. Sonra ikisini de orada
bırakıp gittim.'

6. Ida Reuter. PK: O pazar saat 18.00 de kurban aramak için dışarı çıktım. Yanıma çekicimi de almıştım. Tren istasyonunda genç bir kadınla karşılaştım. Onu bir şeyler içmeye davet
ettim. Beraber birkaç bira içtikten sonra koruda gezinmeye başladık. O ilerisinin karanlık olduğunu ve daha ileri gitmek istemediğini. Söyledi. O sırada birinin gelip gelmediğini anlamak için etrafa bakınıyordum. Etrafta bizden başka kimsenin olmadığını anlayınca
çekicimi çıkardım ve kızın alnın tam ortasına indirdim. Kız yere yığıldı. Yaklaşmakta olan ayak seslerini duyunca kızı ellerinden tuttum ve bir çalının arkasına gizledim. İnsanlar geçene kadar bekledim. Bu sırada kız kendine geldi. Onu bırakmam için bana
yalvarmaya başladı. Onu korunun içine çektim ve çekicimi bir kaç defa daha kafasına indirdim.

7. Elisabeth Dorrier. Pk:' 23.00 sularında cebimde çekicimle etrafta dolaşıyordum. Tiyatronun önünde duran narin bir kız gördüm. Adı Dorrierdi. Ona benimle yürüyüp yürümeyeceğini sordum. İlk başta buna istekli değildi ama onu ikna etmeyi başardım. Aynı İda'da olduğu gibi onunla ilk başta bira içtik, sonra nehir kenarında yürümeye başladık. Birden onun bir adım gerisinde durdum ve çekicimi cebimden çıkardım. Tüm gücümle çekici kafasına indirdim. Aynı İda gibi yere yığıldı. Onu da çalıların arkasına çektim ve başını çekicimle ezdim.'

8. Gertrud Albermann. Pk:'Öğleden sonra 17.00 sularında bıçağımı da yanıma alıp gezmeye çıktım. Kendi halinde oynayan 5–6 yaşlarında bir kız gördüm. Yanına gelip benimle gezmek isteyip istemediğini sordum. Kız gerçekten çok tatlıydı. Büyük bir neşe içinde kendini benim kollarıma attı. Minicik kollarını boynuma dolayıp başını güvenle omzuma koydu. Boş yollardan geçip fabrikaya geldim. O ne olup bittiğini anlamadan ellerim onun küçük boynuna dolanmıştı. Boğazını sıktım, sıktım, sıktım. Ta ki nefessiz kalana dek. Sonra bıçağımı çıkarıp, vücudunu delik deşik ettim. Kızın cansız vücudunu çöplerin arasına attım. Ellerimi de oradaki çimenlere sürüp temizledim.'

9. Maria Huhn. Pk:'8 ağustos da hayvanat bahçesinde tek başıma dolaşıyordum. Birini öldürmek gibi bir niyetim yoktu. Bir banka oturdum. Yanımda oturan kız bana döndü ve benimle konuşmak istedi. Uzun bir konuşma sonucu gelecek pazar beraber dışarı çıkma kararı aldık.

15 ağustos da Stindemuhle restoranında bir şişe şarap içtik. Orada yaklaşık üç saat oturduktan sonra çorba ve bira içmek için başka bir yere gittik. Karnımızı doyurduktan sonra çayırda yürüyüşe çıktık. İşte o an onu öldürmeye karar verdim. Onu bir hendeğin yanındaki koca çalılığın arkasına götürdüm. Yere oturduk. Saat dokuzu yirmi geçiyordu. Birden onu boğazından yakaladım ve kafasını yanımdaki kütüğe vurdum ama kız kısa bir süre sonra kendine geldi. Bunun üzerine elimdeki makası boynuna sapladım. Epey kan kaybetti Kısa bir süre lanet olası tekrar kendine geldi. Kısık bir sesle bana yalvarmaya başladı. Sesine dayanamıyordum.
Sinirlendim. O sesi tamamen susturmak için makası kalbine sapladım. Kanın fışkırma sesini dinledim. Bu ses, öteki sesten daha huzur vericiydi.

10.Christine Klein. Pk:'O sıralar hırsızlıkla uğraşıyordum. Bir cumartesi akşamı kendime Wolfstrassede soyabileceğim uygun bir yer arıyordum. Klein ailesinin yaşadığı Cologne Hanı gözüme çarptı. Gece 10–11 sularında yukarı kata tırmandım. Kilitli birkaç kapıyı açtım ama içerde çalabileceğim değerli bir şey bulamadım. Derken içinde küçük bir kızın uyuduğu bir odaya geldim. Çocuğun başı cama dönüktü. Sol elimle kızın ağzını kapattım ve sağ elimle kızın boğazını sıkmaya başladım. Kız uyandı ve debelenmeye başladı ama sonunda bilincini kaybetti. Cebimde taşıdığım küçük ama keskin bir bıçak vardı. Kızın başını kucağıma aldım ve bıçağımla birden boğazını kestim. Belli bir müddet kanın akışını seyrettim. Sonra kızı yatağa yatırım üstünü örttüm. Odadaki izleri sildim ve kapıyı kızın üstüne kilitledim.

11. Charlotte Ulrich. PK:'Kızla bir bardak bira içtik. Sonra Grafenberg koruluğuna gittik. Kız
karanlıktan korkuyordu. Onu sakinleştirmek için birbirlerini seven çiftlerin hep buraya geldiğini ve el ele dolaştıklarını söyledim. Onu AŞKLAR GEÇİDİ denen gizli bir yere götürdüm. Manzara karşısında büyülenen kız daha ne olduğunu anlayamadan, çekicimi çoktan kafasına indirmiştim. Kız bir çığlık attı ve yere düştü. Yeteri kadar kan göremiyordum. Bu yüzden kızın başına var gücümle bir kaç kez daha vurdum. Kızın başının kanlar içinde kaldığını görünce onu orada tek başına, o vaziyette bırakıp gittim.

SONSÖZ

PETER KURTEN: Önüme çıkan herkesi öldürdüğüm doğru değildir. Öldürdüğüm kişinin kim olduğu benim için önemliydi. İstediğim, bağırışları ve yalvarışlarıyla beni heyecanlandıracak, kendimi iyi hissettirecek insanları bulmaktı. İnsanlara öldürmek amacıyla saldırmıyordum ama yakaladığım kişiyi bıçaklamaya başlayınca gerisi geliyordu
Eğer şu an dışarıda olsaydım ne yapardım bilmiyorum. Size hiçbir garanti veremem çünkü yaptıklarımı bilinçli bir şekilde yapmıyordum. Belki de farklı şekilde davranamazdım.
Eğer insanları öldürmeme izin verilse dünyada eşi benzeri görülmemiş bir katliam yapardım.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

DANNY ROLLING 1954 – 1994 (Gainesville Canavarı)

Danny Rolling 26 Mayıs 1954 yılında Shreveport Louisiana’da doğdu. Kavganın eksik olmadığı bir evde büyüdü. Annesi Claudia ve babası James Rolling sürekli birbirleriyle kavga ediyordu. Danny 1 yaşındayken aile Columbus Georgia'ya taşındı.

Danny 8 yaşına geldiğinde,annesi artık kavgalara dayanamayarak onu ve
kardeşini de alarak evi terk eder ve Shreveporta ailesinin yanına taşınır,kısa bir süre
burada kaldıktan sonra kocasıyla barışır ve tekrar Shreveporta taşınmaya karar verirler.Danny’nin babası James çok sert ve aşırı küfürbaz birisidir.Shreveporta döndükten sonra polis kuvvetlerine katılır.Danny’nin çocukluğuna ait hatırladığı en net şeyler babasının onu sık sık dövmesi ve kendisini aşağılamasıdır.

—Sen aptalsın.
—Sen başarısızsın.
—Senin ölü olmanı dilerdim.

Danny Rolling okul yıllarında röntgenciliğe merak sarar. Duşlarda kız öğrencileri seyreder. Kısa süre sonra yakalanır. Okulu bitirdikten sonra orduya katılır, ama uyuşturucu kullandığı için ordudan atılır. Ailesinin büyük baskıları sonucunda 19 yaşındaki Omatha Halko ile Temmuz 1975’de evlenir. Kadın Frijit çıkınca Danny tekrar röntgenciliğe döner.2 sene sonrada Omatha, Dannyi terk eder. Bu olay Danny’nin durumunu daha da kötüleştirir.

Başlangıç; 4 Kasım 1989’de Julie Grissom (24 yaşında),babası Tom ve yeğeni Jean(8) Grissom ölü bulunur. Tom ve Jean Grissom bıçaklanarak öldürülmüş. Julie ise önce tecavüze uğramış sonrada bıçaklanmıştı.

8 Ağustos 1990’da Gainesville Florida da üniversite öğrencileri Sonja Larson ve Christina Powell (17) evlerinde ölü bulunur. Danny evlerine girdiğinde Christina divanda uyumaktadır. Danny üst kata çıkar ve Sonjanın yattığı odaya girer. Bağırmasını engellemek için kızın ağzını bantlar ve bıçaklayarak öldürür. Tekrar aşağı kata iner. Christina hala uyumaktadır. Kızın ellerini bağlar, tecavüz eder ve sonra bıçaklar.

Gainesville’de ki 3. kurbanı yine üniversite öğrencisi Christa Leigh Hayt’dır (18).Danny tornavidayla kapıyı açar ve sabırla kızın eve dönmesini bekler. Christina Leigh gece 11 gibi eve gelir. Danny kıza saldırır ağzını kapatarak yatak odasına sürükler. Tecavüz eder ve işini bitirdikten sonra bıçaklayarak öldürür. Kızın kafasını da kesip odadaki rafın üstüne koyar.

Danny’nin sonraki kurbanları Manuel Taboada ve Tracy Paulesdir. Cinayetler Christina Leighin cesedinin bulunmasında iki gün sonra 27 Ağustos 1990’da işlenmiştir. Yöntem aynıdır. Danny tornavida yardımıyla kapıyı açar ve Manuel Taboada’nın odasına girer, kızı bıçaklayarak öldürür. Tracy Paules bağrışmaları duyar. Kontrol etmek için arkadaşının odasına gider ve Danny ile karşılaşır. Odasına kaçar ve kapıyı kitler ama bu Danny'i durdurmaz kapıyı tekmeleyerek kolayca açar. Diğer kurbanları gibi kızı bağlar ve tecavüz eder sonrada bıçaklayarak öldürür.

Danny Rolling 7 Temmuz 1991’de Florida da bir süpermarketi soymaya çalışırken yakalandı.1.dereceden cinayet suçuyla idam cezasına çarptırıldı. Florida Eyalet Cezaevinde idamını bekliyor. Hapiste 'BİR SERİ KATİLİN OLUŞUMU' isminde bir de kitap yazmıştır

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------



EDDIE GEIN 1906 – 1984 (Plainfield Hortlağı)

17 Kasım 1957 Plainfield Wisconsin, polisler Ed Gein’in ıssız çiftliğine gelir.
Plainfield’de madeni eşyalar satan bir dükkânı işleten Bayan Bernice Warden ortadan kaybolmuştu ve onun son müşterisi Ed Gein’di. Polisler Ed Gein’den şüphelenmekteydi. Ed'in evinin içi kırık dökük eşyalarla doluydu. Her tarafta çöpler vardı, çöplerden odalara girmek imkânsızdı. Şerif Arthur Schley evi araştırmaya başladı. Mutfakta ayaklarından tavana asılmış başsız bir ceset vardı. Ceset uzunlamasına kesilmişti. Ceset bir kadına aitti 55 yaşındaki Bernice Warden, bulunan tuhaf şeyler bununla bitmiyordu. İnsan derisinden yapılmış çöp sepetleri, çantalar, bir kutu dolusu kadın cinsel organı, yine insan derisinden yapılmış koltuk kılıfları, meme uçlarından yapılmış kemerler... En sonunda bulunan şey ise herkesi dehşete düşürmüştü. Tamamıyla insan derisinden yapılmış bir elbise.

Eddie Gein 27 ağustos 1906’da Wisconsin da doğdu. Babası George, annesi Augusta ve kendisinden 7 yaş büyük abisi Henry Gein...

Edin annesi Augusta aşırı dindar, sert ve hoşgörüsüz bir kadındı. Çocuklarını buna uygun olarak, iyi birer Hıristiyan olarak yetiştiriyordu. Çocuklarına her gün İncil’den dersler veriyordu. Çocuklarını kadınların ahlaksız ve gevşek oldukları konusunda sürekli uyarıyordu. Onları cehennem ile korkutarak sex’in günah olduğunu anlatıyordu. O çocuklarının hayatındaki tek kadındı. Augusta despotça davranan, otoriter bir kadındı. Dünyada bir tek kendi görüşlerinin doğru olduğuna inanıyordu.
Kocası George ise karısının tam tersiydi sessiz, zayıf karakterli, kof ve alkolikti. Çocuklarının üzerinde hiçbir etkisi yoktu.

George Gein'in 1940’daki ölümünden sonra çiftliğin bütün işleri Augusta’ya kalmıştı. Ed ve Henry de ona işlerde yardım ediyordu. Henry kardeşinin annesine olan aşırı düşkünlüğünden çok rahatsızdı. Aradan geçen günlerden sonra Henry annesini açık açık eleştirmeye ve Ed'e annesini kötülemeye başlamıştı. Abisinin davranışları Ed'i şok etmişti. Ona göre annesi bir tanrıçaydı. Ve ona tapıyordu.

1944 yılında Henry esrarengiz bir kaza! Geçirerek öldü. Esrarengiz ölüm serisinin ardından 29 Aralık 1945’de de Augusta öldü. Ed hayattaki tek gerçek aşkını ve arkadaşını kaybetmişti. Artık tamamen yapayalnızdı. Annesinin ölümünden sonra sık sık mezarlığı ziyaret ediyordu. Annesini odasını bir türbe haline getirmişti. Ed annesinin ölümünden sonra giderek daha fazla içine kapandı. Zamanın çoğunu korku hikâyeleri ve anatomi kitapları okuyarak geçiriyordu. Ayrıca yerel gazeteleri de okuyordu. En sevdiği kısım ise ölüm ilanlarıydı. İlanlardan yakın zamanda ölmüş kadınların yerlerini
öğreniyordu.

Artık anatomi kitaplarından öğrendiklerini uygulamanın zamanı gelmişti. Ed’in hiçbir kadınla ilişkisi olmamıştı. Kadınların göğüslerini cinsel organını çok merak ediyordu. Bir kadınla yatmanın nasıl bir şey olduğunu hayal ediyordu. Şehvetini dindirmek için geceleri mezarlıkları ziyaret etmeye eve mezarları açarak vücut parçaları toplamaya başlar.

Eddie bir gün çiftliğine gelen bir çocuğa yatak odasındaki, mezarlıktan çaldığı kafataslarını gösterir. Çocuk gördüklerini telaşla insanlara anlatmaya başlar, ama kimse ona inanmaz anlattığı hikâyeyi hayal ürünü olarak yorumlarlar. Bir süre sonra Ed'in çiftliğini ziyaret eden iki kadın da evde kafatasları görür. Ama bunların cadılar bayramı kostümü olduğunu sanırlar. Kasabada garip söylentiler yayılmaya başlamıştır, ama kimse bu söylentileri dikkate almaz. Çünkü Ed'i sessiz, kendi halinde biri olarak biliyorlardı. Hiç kimse onun böyle şeyler yapacağına inanmıyordu. Hatta insanlar Ed'e kafatasları hakkında şakalar yapmaya başlar. Ed ise onlara sadece gülümser.
Yani kısaca kimse bunların gerçek olabileceğine inanmaz.

1945 -1955 yılları arasında kaybolan insanlar Wiscons’ın polisini alarma geçirmişti.
Kaybolan ilk kişi 80 yaşındaki Georgia Wecker isimli bir kadındı.1 Mayıs 1947 de kaybolmuştu.100lerce insan ve polis 10 millik bir alanı kadını bulma ümidiyle aradılar, ama hiç bir şey bulamadılar.

6 ay sonra La Crosse Wisconsin’de çocuk bakıcısı Evelyn Hartley kayboldu. Evely’nin babası kızının evini defalarca aramış, ama hiç cevap alamayınca meraklanmıştı. Endişelenen adam kızının evine gider, kızına seslenen baba hiçbir cevap alamaz. Bütün kapılar ve pencereler kapalıdır, evin çevresini dikkatlice arayan adam açık bir pencere bulur. Pencerede kan izleri vardır. Olay yerine gelen polis bölgesel bir arama başlatır, ama hiçbir sonuç çıkmaz. Bir kaç gün sonra La Crossenin dışında Evely’nin kanlı elbiseleri bulunur.

Kasım 1952’de geyik avcılığı yapan iki adam içki içmek için Plainfield deki bir barda dururlar. Barda birkaç saat geçirdikten sonra arabalarına binip uzaklaşırlar. Ve bir daha kendilerinden haber alınamaz.

1954’ün kış aylarında Plainfield gazinosunda bekçilik yapan Bayan Mary Hogan esrarengiz bir biçimde kaybolur. Polisler gazinonun zeminde kan izlerini görürler. Kan izleri parka kadar gitmektedir. Bu da Hoga’nın sürüklenerek götürüldüğünü göstermektedir.
Ayrıca yerde bir mermi kovanı bulurlar.

17 Kasım 1957’de Eddie’nin çiftliğinde Bernice Warden’in başsız cesedi ve diğer korkunç şeyler bulunduktan sonra. Polis Eddie’nin çiftliğinde ve çevresinde geniş çaplı bir arama başlattı. Polisler Ed'in daha fazla cinayete karıştığına inanıyorlardı. Cesetlerin gömülmüş olabileceğini sanıyorlardı.

Çiftlikte başlatılan kazılar süresince Ed’de müfettişler tarafından sorgulamaya başlandı. Ed ilk başta cinayetleri işlediğini kabul etmedi ama birkaç günlük sessizliğin ardından. Yaptığı bütün korkunç şeyleri anlatmaya başladı. Bayan Warden’i nasıl öldürdüğünü, evinde bulunan ceset parçalarını nerden aldığını...

Ed detayları hatırlamakta zorlanıyordu, çünkü stresten ve tüm bu tantanadan sersemlediğini iddia ediyordu. Henüz Warden’i nasıl eve getirdiğini hatırlamıyordu. Evindeki ceset parçalarını mezarlıktan çaldığını söylüyordu, ama Ed Bayan Warden dışında kimseyi öldürmediğinde ısrar ediyordu. Birkaç gün sonra ağır geçen sorgulamalar sonunda Ed, Mary Hogan’ıda öldürdüğünü itiraf etti. Detayları hatırlamadığını onu kaza sonucu silahla vurduğunu söylüyordu. Eddie sorgulamalar sırasında en ufak bir pişmanlık belirtisi göstermemişti. Cinayetleri ve mezar soygunlarını büyük bir keyifle anlatıyordu. Psikiyatristler, onu bir takım psikolojik testlerden geçirdiler. Ve Edin akıl sağlığının yerinde olmadığını söylediler. Psikiyatristler onun şizofren ve cinsel yönden bir ruh hastası olduğunu açıkladılar.

Ed'in çiftliğinde yapılan kazılarda 8 kadın cesedi bulundu. Buna rağmen Ed onları mezardan çaldığına yemin etti. Polisler ise şüpheliydi. Polisler kadınları Ed'in öldürdüğünü, Ed ise mezardan çaldığını iddia ediyordu. Öğrenmenin tek bir yolu vardı. Mezarları tekrar açıp kontrol etmek. Ama bir sorun vardı, mezarları açmanın günah olduğu tartışılıyordu. En sonunda tartışmalara rağmen polis mezarları açmaya karar verdi. Mezarların açılmasından Ed’in doğru söylediğine inandılar çünkü bazı mezarlar boştu. Bazılarından da cesetlere ait kimi parçalar alınmıştı.

29 Kasım’da kazılarda polis bir insan iskeleti buldu. Bunu kaybolan avcılardan Victor Travis olduğundan şüphelendiler. Kalıntılar hemen laboratuara götürüldü. Yapılan testler sonunda iskeletin orta yaşlarda bir kadına ait olduğu anlaşıldı. Oda mezarlıktan çalınmıştı. Ed’in kaybolan diğer 4 kişi ile-Georgia Wecker, Evelyn Hartley, Victor Travis ve Ray Burgess bir ilişkisi bulanamadı. Yalnızca Mary Hogan ve Bernice Warden’i öldürdüğü anlaşıldı.

Eddie’nin çiftliğinde olanlar tüm dünyanın ilgisini çekmişti. Haberler çok çabuk yayılmıştı. Medyanın ilgisi büyüktü. Dünyanın her yerinden gazete muhabirleri geliyordu Plainfielde.

Ed Gein’in ünü giderek artıyordu. Nekrofili (ölü sevicilik),Transvestizm (erkeklerin kadın giysileri giymekten hoşlanmaları),Fetişizmden oluşan bileşim ona kötü bir şöhret getirmişti. Ed Central State akıl hastanesine kapatıldı.20 Mart 1958 de çiftliği kimliği belirsiz kişilerce yakıldı. Arabası 1949 model Ford marka 760 dolara satıldı. Arabayı satın alan adam onu, Kasabanın panayırına koydu. Ed’in cesetleri taşımakta kullandığı arabayı HORTLAĞIN ARABASINI her yerden insanlar görmeye geliyordu.22 Ocak 1968’de hastanede geçirdiği 10 yıldan sonra tekrar mahkemeye çıkarıldı. Tanıklar tekrar dinlendi, deliller tekrar gözden geçirildi ve 1 hafta sonra jüri kararını açıkladı. Eddie 1. dereceden cinayetle suçluydu. Nasıl olduysa, cinayetleri işlediği sırada akıl sağlığının yerinde olmadığına karar verildi. Ve tekrar geldiği yere CENTRAL STATE’E geri götürüldü. Kurbanların ve mezar mağdurlarının aileleri kararı adaletli bulmamışlardı. Onlara göre Ed suçluydu. Ama mahkemenin kararını değiştiremediler. Ed hayatının geri kalanını akıl hastanesinde geçirdi. Günleri güzel ve rahat geçiyordu. Hastanenin doktoru onu örnek bir hasta olarak tanımlıyordu.

DOKTOR: Ed hastanede çok mutluydu. Belki de hayatında olmadığı kadar. Havadan. Sudan konuşmaktan keyif alırdı. El sanatından hoşlanırdı (nede olsa tecrübeli bu konuda) taşları parlatırdı, küçük halılar yapardı... Bütün bu olanlara rağmen o iyi kalpli biri, uysal bir hastaydı...

Polisler, abisi Henry'i de Edin öldürdüğünden şüpheleniyorlardı. Ama bu kanıtlanamamıştı. Abisinin öldüğü gün ed onunla annesi yüzünden kavga ediyordu. Henry yine Ed’e annesini kötülemişti. Kavga sırasında kaza eseri yangın çıktı. İkisi ayrılarak yangını söndürmeye çalıştılar ama alevler giderek büyüyordu. Sonunda Ed abisini gözden kaybetti. Ed sonra polislere haber verdi, yangın söndürüldü. Henry’nin cesedi bulundu yanmamıştı, üstelik kafasında çürükler vardı. Ama Ed uysal bir çocuk olarak tanındığı için o sırada onun abisini öldürmüş olabileceğine inanmadılar. Otopsi sonucu dumandan boğularak öldüğü söylendi. Sonra olay kapandı.

Eddie Gein 26 Temmuz 1984’de kanserden öldü.
Plainfield mezarlığına gömüldü, annesinin yanına.
Cesetleri çaldığı mezarlıktan pekte uzağa değil...

Ed Gein'in psikopatlığı, kelimelere dökülünce etkisini yitiriyor.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

ELIZABETH BATHORY 1560 – 1614 “Vampir Kontes“

600’den fazla kızın katili Elizabeth Bathory (Macarcada Erszebet Bathory) 1560 yılında, Vlad Tepes öldükten yaklaşık 100 sene sonra, Macaristan'ın en zengin ve köklü ailelerinden birinde doğmuştur. Atalarından Prens Steven Bathory,1546'da Vlad Tepes Eflâk’ta tacını geri isterken ona yardım etmiştir. Elisabeth doğduğu sıralar, ailesi Macaristan'ın en soylu ve zengin ailelerinden biriydi. Kuzeni Macaristan başbakanıydı. Amcası Stephan ise daha sonra Polonya kralı olmuştur. Bathory ailesi zengin ve soylu olmasının dışında, çok güçlü ilişkiler ve tanıdıklara sahipti.

Elizabeth Bathory daha 4–5 yaşındayken sara nöbetlerine katlanmak zorunda kalıyordu ve sorunlu bir çocuk olarak yetişti. Sorunlu ve çekingen yapısına rağmen genel olarak entelektüel, becerikli ve akıllı bir kadındı. 1575 sonbaharında,15 yaşındayken,25 yaşındaki Kont Ferencz Nasdasdy ile evlendi ve kendi soyadını devam ettirmek için soyadını ona verdi. Evlilikten sonra Csetjhe Kalesi'ne yerleştiler. Kale, Macaristan'ın kuzeybatısında, şehre yukarıdan bakan bir tepede yer alıyordu. Evlilik, aslında Nasdasdy ailesinin bir sınıf atlama çabasıydı. Çünkü daha güçlü olan Bathory ailesi onlardan daha üst bir statüde bulunuyordu. Evlilikten sonra birçok spekülasyonlar oluştu. Evlilik sonrası da Nasdasdy ailesi daha soylu bir konuma atlamış oldu. Evlilik, meyvesini ilk birkaç yıl içinde verdi ve birkaç çocuk dünyaya getirdiler. Kont Ferencz zamanının büyük bir kısmını, evinden uzakta, Türkler ile savaşarak geçiriyordu. Savaş alanında cesur ve güçlü bir askerdi ve hayatının son döneminde Macaristan'ın “Kara Kahramanı“ olarak anıldı. Evli oldukları 25 yıl içerisinde, kocası savaşa gittiği için yalnız kalan Elizabeth'in hayatı gittikçe sıkıcı bir hal alıyordu. Zaman öldürmek için saatlerce ayna karşısında güzelliğine bakıyordu ve genç erkeklerle birlikte oluyordu. Zaman zaman kalede, sado-mazoşist lezbiyen sex partileri veriyordu. Bir seferinde bir erkekle birlikteyken kocası tarafından yakalandı, ama kocası onu affetti.

20'li yaşlarında kölelere işkence yapmanın ona zevk verdiğini fark etti. Neden böyle olduğu hakkında bir bilgimiz olmasa da, tüm yaptıklarından, onun başkalarının acı çekmesinden zevk aldığını anlayabiliyoruz.

Anlatılan bir hikâyeye göre; bir gün, genç bir hizmetçi kız, Elizabeth'in saçını tararken yanlışlıkla biraz çeker, ardından çok sert bir tokat yer, burnundan akan kan Elizabeth'in eline gelir ve o, kızın güzelliğini aldığını düşünür. Ardından erkek uşağı Johannes Ujvary'e kızı soymasını söyler ve kızın kollarını bir fıçının üzerinde tutarken atar damarlarını kestirtir. Genç kız öldükten sonra Elizabeth bu kanla banyo yapar. Artık genç kalmanın yolunu bulduğunu ve vampirizm ile gelen bu kanın hayatı olduğunu düşünür... Bundan sonraki 10 yıl içerisinde Elizabeth Bathory'nin yardımcıları ona birçok güzel kız getirdiler. Sadece o çevreden değil birçok başka şehirden de köle adı altında getirilen kızlar, kanlarının banyo yapmak için kullanılacağını bilmeden kaleye gidiyorlardı.

Elizabeth, bir süre sonra Dorotha Szentes (Darko) adlı gerçek bir büyücüden büyü ile ilgili bilgiler almaya başladı. Bunun üzerine Darko Elizabeth'in sağ kolu oldu. Bunun dışında eski hemşiresi Ioona Joo, erkek uşağı Johannes Ujvary ve Anna Darvula adlı hizmetçi kız da ona yardım ediyordu. Onların da yardımı ile Csetjhe Kalesi tüm kötülüklerin merkezi olmaya başlamıştı. Elizabeth daha çok genç kızları seçiyordu. Kızları bağlayıp, ayak parmaklarının arasına yağlanmış kâğıtlar koyup önlerinde ateş yakıyordu. Bir şekilde ateşten kaçmak için kıvranan kızların ayakları alev almaya başlıyor ve sonra tüm vücutları yanmaya başlıyordu. Bilinen bir başka işkence yöntemi ise, kızların ağızlarını, çeneleri birbirinden ayrılana kadar çekmesi idi. Huyu iyi olduğu günlerinde kızları soyarak erkek misafirlerin önüne çıkartıyordu. 20'li yaşların sonuna doğru iki kızından ve bir oğlundan sıkılan Elizabeth, onları evlatlıktan reddetti ama onları bu işkence ortamının içine sokmadı.

Yıllar geçtikçe masum kızların kanına olan ihtiyacı gittikçe artıyordu. Yeni işkence yöntemleri geliştirmişti. Mesela kızları tamamen bal ile kaplayıp onları böceklerin ve arıların önüne atıyordu. Bir başka işkence yöntemi ise soğuk su yöntemi idi. Esir aldığı kızları çıplak olarak 0 derecenin altında, soğukta, buz gibi suyla, donarak ölene kadar yıkıyordu. Kocasının ölümünden sonra, kendisiyle ve güzelliğiyle daha fazla ilgilenmeye başladı. Ardından onu gençleştirdiğini düşündüğü kan banyoları başladı. Kaleye getirilen kızların kanlarını emiyor, açılan yaralarındaki etleri yiyordu. Kontes, Alman saatçilerinden ve demircilerinden işkence aleti sipariş ediyordu.

Bir süre sonra Csetjhe Kalesi tamamıyla bir işkence merkezi haline gelmişti. Çivili kafeslerde kızları öldürüyor, onun için özel yapılmış bu kafeslerin altına girip, kanın akması için yapılan delikten banyo yapıyordu. Elizabeth bazen iç güzelliği için onların kanlarını da içiyordu. Bir süre sonra artık bu basit köle kızların kanlarının bir işe yaramadığını düşünen Kontes, daha asil ailelerden köleler almaya başladı.

Elizabeth iyi eğitim görmüş, akıllı bir kadın olmasına rağmen çok acımasız ve zalim bir kişiliğe sahipti. Anlaşılan kocasının ölümünden sonra ortaya çıkan ölüm korkusuyla, uşaklarına ve kölelerine karşı sadist davranışlar içersine girmişti. Sonsuzluk ya da uzun hayat olmazsa bile en azından kan banyosu yaparak genç görünümlü bir ten elde etme çabasındaydı. Kocası bir asker olarak, savaşta esir düşmüş Türk askerlerine duygusuzca işkence ederdi ve Elizabeth aslında, nasıl zulmedileceği hakkında bilgileri kocasından almıştı.
Elizabeth'in terörü uzun yıllar devam etti. Kurban listesi gün geçtikçe artıyordu. Kontes kurbanların isimlerini çalışma masasındaki defterine yazıyordu. Cesetler kalenin koridorları altında yakılıyor veya ormana atılıyordu. Genç kızlar eğitim veya çalıştırma adı altında kandırılarak kaleye getiriliyorlardı.

40 yaşına yaklaşmıştı ve yavaş yavaş yaşlandığının belirtileri ortaya çıkıyordu. Ne yaparsa yapsın bunları ortadan kaldırmıyor ve güzelliğini kaybetmeye başlıyordu. Bununla beraber Elizabeth yavaş yavaş çevre köylerde de konuşulmaya başlanmıştı. Hakkındaki ve Csetjhe kalesi hakkındaki dedikodular Macaristan imparatoruna kadar ulaşmıştı. Bunun üzerine imparator tarafından, Elizabeth'in başbakan olan kuzeni Kont Cuyorgy Thurzo'ya kaleye baskın düzenleme görevi verildi. 30 Aralık 1610'da Elizabeth'in kuzeni tarafından yönetilen bir grup asker Csetjhe kalesi'ni gece bastılar.

Hepsi kaledeki korkunç görüntüden şaşkına döndü. Ana holde yatan bir kız cesedinin kanının emildiği anlaşıldı. Bir başka tarafta vücudu delinmiş ve hala canlı olan bir kız yatmaktaydı. Daha sonra keşfedilen zindanda ise bazısı işkence görmüş birçok kız hücrelerde beklemekteydi. Kalenin altında yaklaşık 50 ölü kızın cesedi bulundu... Kale basıldıktan sonra Elizabeth'in yardımcıları da cezalandırıldı. Parmakları kesilerek ateşe atıldılar ve kazığa bağlanarak yakıldılar. Elizabeth cezasını da ağır bir şekilde çekti. Hayatı boyunca kendi kalesinde neredeyse tamamı duvarlarla çevrili bir odada kalacaktı. Odada sadece bir delik açılmıştı, o da yemek vermek ve hava almasını sağlamak içindi. Bir gün yemek vermeye gelen görevlilerden biri Elizabeth'e verdiği yemeğin hala aynı yerde olduğunu ve dokunulmamış olduğunu fark etti. 21 Ağustos 1614'de, 54 yaşındaki Elizabeth Bathory ölü olarak bulundu...

Elizabeth Bathory'nin kapatıldığı kule şu anki Slovakya'da bulunmaktadır. Tüm yaptıkları ve suçları da Macaristan devlet arşivinde yer almaktadır. Elizabeth Bathory'nin ölümünün ardından kale boşaldı ve terk edildi. Kontes Bathory ailesinin mezarlığına yerleştirildi. Elizabeth Bathory tüm bu yaptıklarıyla iler ki zamanların da ilham kaynağı oldu. 1970'lerde çekilen “Drakula Kontes” adlı filmin hikâyesi Elizabeth'in hikâyesini anlatıyordu ve filmdeki ana karakterin adı Mathory idi. Söylenenlere göre Bram Stoker'ın Dracula'yı yazmasında da Elizabeth Bathory büyük ilham kaynağı olmuştur.

Özellikle Elizabeth Bathory'nin hikâyesine yabancı olanlar için , “nasıl” ve “neden“, soruları merak uyandırıcı olabilir. Bizler kuralların olduğu, kötü davranışların engellenmeye çalışıldığı bir zamanda ve toplumda büyüdük ve yaşıyoruz. Hepimizin, kimsenin haklarını engellemediğimiz sürece, özgür yaşama hakkı vardır. Elizabeth Bathory, soylu ve zengin bir ailede doğduğu ve büyüdüğü için herhangi bir kaygısı yoktu. Zamanın dünyasında kriminoloji kavramı yeterli derecede bulunmamaktaydı. Elizabeth, küçüklüğünde yaşadığı bazı olaylardan dolayı, öldürmenin serbest bir davranış olduğunu sanıyordu.

Kafasında oluşan bu vahşi düşünce ve zihinsel sorunları, onu bu hale getirmişti. Güzellik onun en değer verdiği kavramdı ve yaşının ilerlemesiyle bu özelliğini kaybedeceği gerçeği, onun bu vahşi yanının oluşmasının önemli bir sebebiydi. Senelerce, hiç bir engele takılmadan terörü devam etmişti. Bathory'nin zamanlarında yerleşen aristokrasi, topraklardaki kanunları yönetme görevinden sorumluydu ve suçlu kişileri cezalandırmak görevini de kendilerinde görüyorlardı. Elizabeth Bathory'nin kanunları çiğnediği dönemlerde ise zaten kanunlar kendi ailesine aitti. Birçok kaynağa göre Elizabeth'in yakalanışının bu kadar uzun sürmesi, onun ailesinin soylu olmasından kaynaklanıyordu. Kontes Elizabeth Bathory, kendini beğenmiş, zihinsel açıdan dengesiz bir insandı ve koşullar onun içindeki şeytanın ortaya çıkmasını sağlamıştı. Ama tüm bunlara rağmen, zamanının kanunları eğer onu durdurmaya yönelik olabilseydi, bu kadar kızı öldürebilir miydi, bilemeyiz...

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

GERARD SCHAEFER (The Killer Cop)

1973 yılında Florida da şerif yardımcısı Gerard Schaefer otostop yapan iki genç kıza tecavüz etmekten tutuklanır. Kızları yardım bahanesiyle kaçırıp tecavüz etmiştir.6 ay hapiste yattıktan sonra iyi halden serbest bırakılır. Hapisten çıktıktan sonrada cinayetlerine devam eder ve yakalanana kadar 34 genç kızı daha öldürür.(Schaefer’ın iddialarına göre bu sayı 80)

Schaefer kurbanlarını ikişer kaçırmaktan hoşlanıyordu. Kurbanları otostop yapan kızlardı. Yöntemi ise hep aynıydı, kızlara yardım bahanesiyle yaklaşıyor, rozetinin de yardımı ile kurbanlarının güvenini kazanıyordu. Onları ormanın kuytu yerlerine yâda ıssız yerlere götürüp, tecavüz ediyor, işkence ediyor, kurbanlarını kötürüm bırakıyor ve sonra öldürüyordu. Kurbanlarını bağlı bir şekilde günlerce aç ve susuz bırakıyor. Aklına estikçe geri dönüp işkence ve tecavüze devam ediyordu. Bunları yaparken de kurbanlarına, onları nasıl öldüreceğini en ince ayrıntısına kadar anlatıyordu.

En büyük zevki ise kızları birbirine düşürüp 'Önce arkadaşımı öldür' diye yalvartmaktı. Yakalandıktan sonra evinin çatı katında kurbanlarına ait diş, kol ve bacak parçaları ile yine kurbanlarına ait mücevherler bulunmuştur. Hapisteyken 'KATİLİN KURGUSU' isminde bir kitap yazmıştır. Kitap Schaefer’ın cezaevindeki cinayet ve tecavüz fantezilerini içerir.

Gerard Schaefer 3 Aralık 1995 yılında hücresinde ölü bulundu. Vücudu delik deşik edilmiş ve boğazına bir bıçak saplanmıştı. Hücresinin duvarları kan içindeydi, otopsi sonucu Schaefer’ın 42 yerinden bıçaklandığı anlaşıldı.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

GILLES DE RAIS 1404 – 1440 (Baron Mavi Sakal)

Gilles de Rais,1404 yılında İngiltere’de ki Machecoul şatosunda doğdu. Ailesi, köklü ve soylu bir aileydi.9 yaşında babasını kaybeden Gilles, dedesi Jean de Crao’nun yanına gönderildi. Gilles kadınlardan uzak sırf erkeklerin yaşadığı bir ortamda büyütüldü. Genç yaşta kuzeni Roger de Brigueville ile eşcinsel bir ilişkiye girdi. Sonraki yaşamına egemen olacak sapkınlık ve sadizm yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştı.16 yaşında İngiltere’nin en zengin mirasçısı olan kuzeni Catherine de Thouars ile evlendi. Fransa kralının oğlu İngiltere kralı 5.Henry’e savaş açmıştı. Büyükbabasının isteği üzerine 1426’da Rais yedi arkadaşıyla prensin ordusuna katıldı. İki yıl savaşın en şiddetli safhalarında savaşan Gilles yiğit bir asker ve yetenekli bir komutan olarak çevresine nam saldı.

Savaş Raisin sadist yanını da gün ışığına çıkarttı. Cesetleri görmek ve kan kokusunu içine çekmek onu mutlu ediyordu.
1432’de büyükbabası ölmüş ve mirasını ona bırakmıştı. Gilles mal varlığının başına geçmek için doğduğu kente geri dönmüştü. Savaştan yorulmuş, zayıf kralından sıkılmıştı.28 yaşında hayattan soğuyan Gilles, çözümü zevki sefaya dalmakta bulmuştu.

Gilles sonu gelmeyen eğlenceler ve ters ilişkilerin yaşandığı âlemler düzenliyordu. Şatoları onun doğal olmayan isteklerini karşılayan gençlerle dolup taşıyordu.

Aşırı harcamalar yüzünden Baron mali sıkıntının içine düştü. Aşırılıklarına devam edebilmek için şatolarını ipotek yaptırdı, topraklarının bazılarını sattı.

Çaresizlik içinde kalan Gilles, kara büyüye geri döndü. Ajanları tüm Avrupa da taşı altına çeviren sözde Filazof taşını bulmaya yardımcı olabilecek büyücüleri aradılar. Sonunda 1435 yılında ölülerin vasıtasıyla ruhlarla temas eden büyücü Prelati ve üç asistanı Gilles’in şatosuna geldi. Büyücü şeytanı dünyaya çağıracağına ve Filazof taşının sırrını ondan öğreneceğine dair teminat verdi. Geceler boyunca Prelati bildiği tüm yolları simgeleri ve duaları denedi. Ama hiçbir işe yaramadı. Yenilgiyi sindiremeyen Gilles kendini kütüphanesine kilitledi. Günlerce hiç ara vermeden büyü ile ilgili kitapları inceledi.
Sonunda harap düşmüş beyni bir karar verdi. Şeytana onun kayıtsız şartsız kölesi olabileceğini ispat etmeliydi ve bunu yapmanın tek bir yolu vardı, insan kurban etmek.

5 yıl boyunca batı Fransa da tanımlamayan bir terör kol gezdi. Dışarıda görülmeyen, duyulmayan doğaüstü bir tehlike vardı. Geçtiği yerde çocuklar kayboluyordu.

Bazen küçük bir kızın kaybolduğu duyuluyordu. Ama genellikle kaybolanlar küçük oğlanlardı. Küçük çobanlar, koruda oynayan oğlanlar, evde tek başına bırakılmış çocuklar kayıplara karışıyordu. Hiç kimse onlara ne olduğunu bilmiyordu. Ne şeytan Gilles’in çağrılarına cevap verdi. Nede Gilles taşı altına çevirmenin sırrını bulabildi.

Buna rağmen gençler ortadan kaybolmaya devam etti.

Gilles bir türlü doymak bilmiyordu. Sadistçe işkenceler etmek ve küçük çocukların acı çeke çeke ölmesini seyretmekten başka hiçbir şey onu cinsel tatmine ve mutluluğa ulaştırmıyordu. Yavaş yavaş ölmesini istediği kurbanın ensesini keserdi.

Bu onu daha da heyecanlandırırdı. Kan kaybından ölmek üzere olan çocukla o ölene kadar ilişkiye girerdi. Kendini tatmin ettikten sonra çocuğun boğazını kesip kafasını gövdesinden ayırırdı. İşkence edip öldürdüğü çocukların kafasını dizip güzellik yarışması düzenlerdi.

Çocuğu kaybolmuş ailelerin şikâyetleri Gilles de raisin şeytani ününün uzak diyarlarda dahi duyulmasına neden olmuştu, ama şikâyetlere rağmen bir soruşturma başlatmamışlardı. Baron de Rais birkaç köylü çocuğun kaçırılması ile rahatsız edilemeyecek kadar güçlü biriydi, buna rağmen birçok soylu Raisin servetine göz dikmişti.

Dük Jean Gilles’in ipotek ettirdiği birkaç şatoyu satın aldı.1438’de Dük Jean Chantoce şatosunu aldı. Bu toplu cinayetler işleyen katili endişeye düşürdü. Yoğun bir çaba sonucunda, Rais Dük Jean şatoya varmadan tüm delilleri ortadan kaldırmayı başardı. Zindanlara sinmiş çürümüş ceset kokusundan korunmak için maske takan uşakları,140 tan fazla cesedi sandıklara yükleyip Loire nehrinden Machecoul şatosuna taşıdılar. Şatoda tüm sandıklar dev bir ateşle yakıldı.1440’da İngiltere’nin mali işler sorumlusu Geoffaoi de Feron, Gilles’in ipotek ettirdiği St Etienne Le Malemort şatosunu satın aldı ve kardeşi Jean’ı mülkiyeti devralmak için şatoya gönderdi.

Gilles şatoyu vermeyi reddetti. Çıkan tartışma sonucunda Gilles, Jean le Ferronu yakalatıp hapsettirdi. Jean bir papaz olmasaydı, olay bu kadar büyümezdi. Papazı hapsetmekle kutsal değerlere saygısızlık edip kiliseye karşı gelmişti.

Gilles’i tutuklamak için gelen okçular. Şatoyu araştırıp ocaktaki insan kemiklerini yatak odasındaki kanlı çocuk elbiselerini buldu.
Gilles 47 farklı suçtan tutuklandı. Gilles iki farklı mahkemeye çıkarıldı.110 şahit dinlendi. Artık mahkemenin elinde Gilles’i hapse atmaya yetecek kadar kanıt vardı.

ama Gilles her şeyi reddetmeye devam ediyordu. Bunun üzerine mahkeme onu işkence ile konuşturmaya karar verdi. İşkence odasına alınan Gilles işkence aletlerini; ustura kayışı, beden gerici, parmak sıkıcı ve ezme makinesini görünce dizlerinin üzerine çöküp yalvarmaya başladı.'Kutsal İsa adına. Bana düşünmem için biraz zaman verin.'İki saatlik bir sürenin sonunda Gilles her şeyi itiraf etti.
27 Ekim 1440'da Nantesda Gilles de Rais ve iki yardımcısı büyük bir kalabalığın önünde asıldı.

BARON DE RAIS: "Anneler ve babalar gençlerin hısımları ve akrabaları beni dinleyin. Gençlere göz kulak olun. Onları ahlaki değerlerle büyütün. Şayet benim büyüdüğüm tarzda yetişirlerse, onlarda benim düştüğüm uçuruma düşerler."
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:23   Mesaj No:7

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

JOHN WAYNE GACY 1942 – 1994 (Katil Palyaço)

John Wayne Gacy 17 Mart 1942’de Chicago da doğdu.11 yaşında kafasına salıncak çarptı. Gençliğinin geri kalanını sara nöbetleriyle geçirdi, üniversitede işletme eğitimi aldı. Ünlü Nunn-Bush ayakkabı şirketinde başarılı bir ayakkabı satıcısı oldu.1964’de iş arkadaşı Marilyn Mayers’a âşık oldu ve evlendi. Ama evliliği hapse girmesiyle sona erdi.1972’de Carol Hoff’la ikinci evliliğini yaptı. Bu sırada onarım mühendisliği şirketi kurdu. İşlerindeki başarısını evliliğinde gösteremedi ve ikinci kez boşandı.

1 Aralık 1978 akşam saat 19.00 suları.15 yaşındaki Robert Piest, Des Planies kasabasındaki kimyasal malzeme satan dükkândan içeri girdi. Annesinin doğum günü partisi için bütün aile bir aradaydı ve küçük Robert’ de bir an önce onlara katılmak istiyordu. Ama Robert eve dönmedi. Saat 23.00 sularında Elisabeth Piest ve kocası durumu polise bildirdi. Robert’i en son John Wayne Gacy görmüştü. Bu isim polise hiç yabancı gelmedi. Hemen Gacy’i araştırmaya başlayan polisler onun Iowa eyaletinin Waterloo kentinde bir akıl hastanesinde 10 yıl kaldığını,1971’de bir çocuğa tecavüz etmeye çalışırken yakalandığını öğrendiler.8213 West Summerdale caddesinde bulunan Gacy’in evi. Kapıdan içeri giren ilk dedektif gerilemek zorunda kaldı. Çünkü içerinin kokusu berbattı. Kokunun geldiği bodrumda 7 ceset ve başka cesetlere ait parçalar bulundu. Bahçe ve garajda yapılan kazılar sonucu 7 cesede daha ulaşıldı. Günlerce süren kazılar sonunda Gacy’in evinin tam 28 kişiye mezar olduğu anlaşıldı. Bunlar sadece evin çevresinde bulunanlardı. Gacy 5 cesedi de Des Planies nehrine atmıştı. Gacy’in kurbanı genç erkeklerin kemiklerini arayan uzmanlar, ezilmiş bir tava, parlak bir mermer, beton yığınları ve 75 cm uzunluğunda bir tel buldular. Kazıyı denetleyen polis amiri John Thomas, ‘‘Çıkanların cesetlerle ilgisi yok. Bölgedeki heyecan artık son bulmalı ve mahalle eski olağan yaşamına dönmeli’’ diye gazetecileri bilgilendirdi.

Çevresinde iyi kalpli, sevecen, alçakgönüllü bir insan olarak tanınan Gacy 1972'den itibaren 6 yıl süreyle delikanlıları kandırıp evine götürmüş, birlikte olduktan sonra işkence yapmış ve boğarak öldürmüştü. 33 cinayetten sorumlu tutulan Gacy, idam cezasına çarptırıldığında jüri üyelerine sadece ‘‘Disneyland'da görüşürüz’’ demişti

Sorgusu sırasında 33 erkek çocuğunu öldürdüğünü itiraf etti. Hepsiyle seks yapmıştı, ama ne zaman öldürdüğünü birbirine karıştırıyordu. Seksten öncemi, seksten sonramı?
Soruşturma sırasındaki itiraflarına rağmen dava sırasında kendini hiç savunmadı.12 Mart 1980’de jüri akıl hastalığı savunmasını reddetti.14 yıl boyunca, idam edildiği 10 Mayıs 1994’e kadar hapiste ölümü bekledi.14 yılını geçirdiği cezaevinde, Pamuk Prenses ve Yedi Cücelerle, ünlü seri katil Jeffrey Dahmer’in resimlerini çizdi. Resimleri ABD’nin ünlü sanat galerilerinde sergilendi.

10 Mayıs 1994,Chicago Hapishanesinin idam odası. John Wayne Gacy bir şov yıldızı edasıyla infaz hücresine girdi. İdam edilirken yüzünde garip bir gülümsemeyle gardiyana döndü ve “Kıçımı Öpebilirsin“ dedi. Gacy’in ölümü 18 dakika sürdü. Normalin en az iki katı.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:24   Mesaj No:8

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

RANDY KRAFT 1945 – 1983 (Score-Cart Killer)

1983 yazı, devriye polisi zikzaklar çizerek giden bir arabayı durdurur. Şoför 38 yaşındaki Randy Kraft’dır ve aşırı alkollüdür. Arabadan inen Kraft’ın garip davranışlarından şüphelenen polisler arabasının bagajında Terry Gambrel’ın cesedini bulur. Arabada yapılan aramalarda, genç erkeklere ait 47 resim bulunur. Kimi ölmüş, kimi çıplak kimide baygın bir haldedir. Ayrıca arabada bir de not defteri ve 9 çeşit uyku ilacı bulurlar. Bunların içinde VALIUM (sakinleştirici hap) ve çeşitli ağrı kesicilerde vardır. Sürücü Randy Kraft tutuklanır.

Kraft’ın evinde ve garajında yapılan aramalarda kurbanlarını öldürmekte kullandığı kemer, kayış, zincir ile kurbanlarına ait iç çamaşır ve yine kurbanlarına ait giysiler bulundu. Örn, bulunan ceketlerden biri Michigan’da ki kurbanlarından birine ait.

Randy Kraft 19 Mart 1945 yılında Long Beach California’da doğdu. Ailenin 4. ve tek erkek çocuğuydu.1948 aile aşırı derecede muhafazakâr olan Westminster'a taşındı. Haziran 1963’de liseden mezun olan Kraft California’da ki Claremont College’ine gider.1966’da erkek arkadaşı ile Huntington Beach'e yerleşke den uzağa taşınır ve zamanın çoğunu Gay barlarda geçirmeye başlar.1969’da okulu derece ile bitirir ve hava kuvvetlerine katılır.1 sene sonra eşcinsel davranışları nedeni ile ordudan atılır.5 Ekim 1971’de polis Orange Country’nin güneyinde bir erkek cesedi bulur. Wayne Joseph Dukette 30 yaşında ve gay’dir.3 haftadan beri kayıptır, ölüm tarihinin 5 Eylül olduğu tespit edilir. Dukette’nin kişisel eşyaları ve elbiseleri bulunamaz. Bu Kraft’ın bilinen ilk cinayetidir. Kraft seri cinayet kariyerine başlamıştır.

1972 Noel’in de Edward Daniel Moore;6 hafta sonra 6 Şubat’ta 18 yaşında kimliği belirlenemeyen biri bulunur. İşkence edilerek öldürülmüş. Ve çorapları anüsüne sokulmuştur.

Cumartesi Hauntin Beach’te başka bir ceset bulunur. Ertesi yıl parçalanmış bir ceset bulunur, kafası Longbeach, gövdesi, sağ bacağı ve kolları San Pedro, sol bacağı Sunset Beach'e bırakılmıştır.

28 Temmuz 1973’de 20 yaşındaki Ron Wiebe, ölü bulunur. İşkence edilmiş karnı ve penisi parçalanmıştır. Çoraplarından biride anüsüne sokulmuştur.

1973’de ki son kurban 23 yaşındaki Vincent Cruz Mestas 29 Aralık 1973’de bulunmuştur. Elbiseleri çıkarılmamış ama ayakları çıplaktır, çoraplardan biri anüsüne sokulmuştur. Ve penisi kesilmiştir.

Katil bir süre mola verir.1974 1 Haziran’da tekrar işbaşı yapacaktır.20 yaşındaki Malcolm Eugene Salton Sea Imperial Countyde ölü bulunur. Katil cinsel organını parçalamıştır.
Sonraki kurban 3 ağustos 1974 25 yaşındaki Thomas Paxton Lee’dir.9 gün sonra 23 yaşındaki Gary Wayne Cordova ölü bulunur, yüksek seviyede alkol ve Valium almıştır.
17 Ocak 1975’de, 21 yaşındaki Craig Victor Jonaites bulunur, boğularak öldürülmüştür.
29 Mart 1975’de 19 yaşındaki Keith Daven Crotwell Long Beach’te ölü bulunur. Görgü tanıkları çevrede beyaz bir Mustang gördüklerini söylerler. Kraft açık vermeye başlamıştır.
1976 yılı Kraft için çok kötü geçmiştir. Kraft’ın kronik migreni ve şiddetli mide ağrıları vardır ve daha da kötüleşmektedir. Buna insomnia (uykusuzluk)’da eklenmiştir.
1976’da ki bilinen ilk kurbanı Larry Gene Walters’dır.

İki ay sonra Mark Hall bir parti dönüşü kaçırılır. Cesedi 3 Ocak 1976’da Cleveland National Forest’de bulunur. Çıplaktır ve işkence edilmiştir. Ayakları bıçakla kesilmiş, gözleri, yüzü, göğsü sigara ile yakılmıştı. Penisi kesilmiş ve anüsüne sokulmuştu.
1976-77’de 8 kişi daha vahşice öldürüldü.

13 yaşındaki Oliver Peter Molitor
13 Nisan’da 17 yaşındaki Kenneth Eugene Buchanan
19 Nisan’da 14 yaşındaki Larry Armendariz
Nisanda 13 yaşındaki Michael Craig McGhee
Ekimde 16 yaşındaki Randall Lawrence Moore
10 Aralıkta 19 yaşındaki Paul Fuchs

Ayrıca kimlikleri saptanamayan iki kişide Calexico yakınlarındaki çöplüğe atılmıştı.

1978’in bilinen ilk kurbanı 19 yaşındaki Scott Michael Hughes, elbiseleri kana bulanmıştı, penisi kesilmişti. Kanında yüksek oranda Valium tespit edildi.11 Haziranda 23 yaşındaki Roland Young,19 Haziranda 23 yaşındaki Richard Keith, ayak bileği sigara ile yakılmıştı. Kanında yüksek seviyede alkol ve Tylenol tespit edildi.

Bir sonraki kurban 18 Kasım 1978’de 21 yaşındaki Michael Joseph Inderbeiten’di. Göz kapakları ve vücudunun birçok yeri sigara ile yakılmıştı.
16 Haziran,1979’da Donald Harold Crisel
28 Haziran’da13 yaşındaki Thomas Lundgren ölü bulundu, boğazı ve penisi kesilmişti
5 Ağustos’ta 17 yaşındaki Marcus Grabbsın cesedi bulundu. Katil durmak bilmiyordu.
27 Ağustos’ta 15 yaşındaki Donald Hayden
9 Eylülde 17 yaşındaki David Murillo, sopa ile dövülerek öldürülmüştü. Tecavüze uğramış, gözleri ve ayak bilekleri yakılmıştı.
17 Temmuz 1980’de Michael Sean O’Fallon ölü bulundu, kanında öldürücü derecede alkol ve Valium tespit edildi.
22 Ağustos 1980’de 19 yaşındaki Wyatt Loggins
17 yaşındaki Michael Duane Cluck, Kraft'ın 1981 yılındaki bilinen ilk kurbanı. Seattle’den Francisco’ya otostop yapıyordu. Tekmelenerek öldürülmüştü.
Tesadüfe bakın ki cesedinin bulunduğu günlerde Kraft’da ayağını incittiği için hastaneye gitmişti...
29 Temmuzda 13 yaşındaki Raymond Davis, bir kaç hafta sonrada 16 yaşındaki Robert Avila'nın cesetleri bulunur.20 ağustos 1981’de,17 yaşındaki Christopher Williams
26 Kasım1982’de Brian Whitche, cinayetler 1983’de iyice arttı.
19 yaşındaki Lance Trenton Taggs
29 yaşındaki Anthony Jose Silveira
21 yaşındaki Eric Church,
24 yaşındaki Mikeal Lâine,
18 yaşındaki Geoffrey Nelson
20 yaşındaki Rodger DeVaul Jr.

Öldürülenlerin çoğu otostopçulardı. Randy Kraft’ın hedefi otostop yapan genç erkeklerdi. Kurbanlarını önce ilaçla uyuşturuyor, sonra onları ormana götürüp tecavüz ediyordu. Kraft amerikanın gördüğü en hasta ruhlu seri katillerden biridir. Kurbanlarını bağlayıp kemerle, zincirle dövüyor, tecavüz ediyor, ayaklarından ağaca asarak derilerini yüzüyor ve tüm bu yaptıklarını not defterine en ince ayrıntısına kadar yazıyordu. Bu yüzden 'SCORE-CARD KILLER' ismini almıştı.

Kraft çalıştığı bilgisayar firmasının işleri gereği sürekli seyahat ediyordu. Bu yüzden de yakalanmadan uzun süre cinayetlerine devam edebilmiştir. Haziran 1974–1983 Ocak arası Oregon ve Michigan arasında birçok çözülemeyen cinayet işlenmiştir. Bunları Kraft’ın işlediği sanılıyor. Temmuz 1983’de mahkeme Randy Kraft’ı 16 cinayetten idam cezasına çarptırdı. Kanıtlanabilen cinayet sayısı 16,ama polisler Kraft’ın 67 cinayetle ilgisi olduğunu düşünüyor.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:25   Mesaj No:9

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

KEITH JESPERSON

8 kişinin katili “Şen Surat“ Keith Jesperson ile hapishanede yapılmış röportaj.

— Kaç yaşındasın?
KHJ: 42 yaşındayım. Nisanda 43 olacağım.

— Kaç kişiyi öldürdün?
KHJ: 5 eyalette toplam 8 kişiyi öldürdüm. Bu kadarı da yeterli. Zaten onun için buradayım.

— Nerede doğdun?
KHJ: Chiliwack British Columbia, Vancouver’ın 64 mil doğusunda.

— Hapishane hayatı hakkında ne düşünüyorsun?
KHJ: Burada olmaktan nefret ediyorum.

— Takma ismin neden 'ŞEN SURAT'? (Burada yüzünde bir gülümseme belirir.)
KHJ: Neden şen surat? Şimdiye kadar senin gazetende hep öyle yazılıp çizildi. Bundan sonra nasıl şeyler yazdığına dikkat et.

— Çocuğun var mı?
KHJ: 3 çocuğum var, iki kız 15–18 ve birde erkek 17

— Babalarının bir seri katil olması hakkında neler düşünüyorlar?
KHJ: Çocuklarım tüm bu olanlar yüzünden harap oldu.

— Ömür boyu mahkûmiyetimi tercih edersin yoksa idam cezasını mı?
KHJ: Ölüm cezası ile yüz yüze gelmeyi tercih ederim.

— Niçin bu insanları öldürdün?
KHJ: Her biri değişik vakaydı. Fakat çoğunlukla depresyon,ani öfke yüzünden uykusuzluk.

— Öldürmek nasıl bir şey?
KHJ: Kimsenin başına gelmesini istemeyeceğim bir şey. Panik maksimumdu. Öldürmeyi hayal et ama asla deneme. Onu gerçekleştirene kadar anlayabileceğiniz bir şey değil.

— Pişmanlık duyuyor musun?
KHJ: Pişmanlık? Her şeyi geri döndürmeyi isterdim. Ama ne yapabilirim ki? Çok üzgünüm. Kurbanların ailelerinin beni asla affetmeyeceklerini biliyorum. Her sabah vicdan azabı ile uyanıyorum. Fakat toplum anlamıyor yâda vicdan azabı çektiğime inanmıyor.
İnsanlar bizim soğukkanlı katiller olduğumuza inanıyor. Bize inansınlar biz vicdansız değiliz.

— Bu cinayetleri işleyeceğini tahmin etseydin, kendine engel olur muydun?
KHJ: Her şey öylesine çabuk oldu ki. Kendim de dâhil herhangi birinin beni durdurup durduramayacağını bilmiyorum.
Alıntı ile Cevapla
Alt 19 March 2008, 12:25   Mesaj No:10

mavibalik

Papatyam Aktif Üyesi
Avatar Otomotik
Durumu:mavibalik isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1260
Üyelik T.: 19 March 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Yaş:35
Mesaj: 67
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Seri Katiller (Serial Killers-Dev Arşiv)

WILLIAM HEIRENS

3 Haziran 1945'de 43 yaşında bir kadın yatağında ölü bulundu. Kurbanın adı Josephine Ross’du. Katil kurbanın boynunu kırmızı bir etek ve külotlu çorapla bağlamıştı. Kurbanın boynundakileri çözen polis, yüz ve boyun çevresinde çeşitli bıçak izleriyle karşılaştı. Katil kadının boğazını kesmiş ve onu ölüme terk etmişti.

4 ay sonra 19 yaşındaki Veronika Hudzinski saldırıya uğradı. Saldırgan Hudzinskiy’e ateş etmişti. Kadın omzundan yaralandı.4 gün sonra 'Çılgın Köpek' başka bir kadına saldırdı. Bu seferki kurbanı Evelyn Pekerson’du.

Saldırgan kadının kafasına ağır bir metalle vurmuştu. Kadın olaydan yaralı kurtulmuştu.
5 Kasım günü Bayan Caldwel evinde, dışarıdan gelen bir kurşunla yaralandı. Saldırgan karşı caddedeki evin çatısından ateş etmişti.

5 gün sonra 10 Kasımda Pinecrest Otelinde bir kadın cesedi bulundu. Öldürülen kadının ismi Frances Brown’du. Boynuna bir bıçak saplanmıştı. Bıçak boğazın bir tarafından girmiş öbür taraftan çıkmıştı. Herkesi şaşırtan şey ise katilin kırmızı rujla duvara yazdığı yazıydı.

TANRI AŞKINA
DAHA FAZLA ÖLDÜRMEDEN
YAKALAYIN BENİ
KENDİMİ ARTIK KONTROL EDEMİYORUM

Ertesi ay James Degnan'ın 6 yaşındaki kızı Suzanne evinden kaçırıldı. Olay yerine gelen polis kızın odasında bir kâğıt buldu. Kâğıtta ”20.000 dolar hazırla ve haber bekle FBİ yâda polis yok. Para 5lik ve 10luk olsun. Kızın sağlığı için bu kâğıdı hemen yak” yazılıydı.6 ay boyunca yüzlerce polis Degnan olayıyla ilgilendi ama hiçbir sonuç çıkmadı. Aynı yıl 26 Haziranda bir genç bir evi soyarken yakalandı. Polis hırsızın cebinde bulduğu kimlikten, hırsızın William Heirens isminde 17 yaşında Chicago üniversitesinde okuyan bir öğrenci olduğunu tespit etti. Polis kısa sürede, yakaladığı gencin zararsız bir hırsız olmadığını anladı. Hırsızın yurttaki odasında yapılan aramalarda son iki yıldır çözülemeyen cinayetlerin ganimetleri (Heirens kurbanlarının mücevher saat gibi eşyalarını da çalıyordu) bulundu. Yakalandıktan bir gün sonra, yapılan parmak izi incelemelerinden Heirens'in sol serçe parmağının Degnanların notundaki parmak iziyle uyuştuğu tespit edildi. Yapılan aramalardan sonra bir lağım çukurunda Suzanne Degana’nın Kafası bulundu. Bunun üzerine polis çevredeki tüm kanalizasyon çukurlarını incelemeye başladı. Her delikten Suzanne’nin parçalanmış cesedinin bir parçası çıkar. Sonunda polis küçük kızın kolları hariç tüm vücudunu birleştirmeyi başarır. William Heirens’in duruşması 4 Eylül 1946 başladı. Suçlamalar 2 gün sürdü. Heirens tüm suçlamaları kabul etti. Mahkeme onu işlediği suçlardan ömür boyu hapse mahkûm etti. Yapılan testler sonunda doktorlar Heirens'in çift kişilikli olduğunu söyledi. Yakalandıktan 3 gün sonra doktorlar Heirens'e sodyum Penothal serumu şırınga etti. (Bu ilaç geçici olarak beyin hücrelerini felç ediyor ve insanın direncini kırıyordu. Böylece ilacı alan kimse, sorulan her soruyu, hiçbir şey saklamadan cevaplıyordu).10 dakika sonra ilaç etkisini gösterdi ve Heirens her soruya cevap verecek duruma geldi. Yakalandığından beri ilk defa konuşuyordu.

Doktor Grinker: Suzanne Degnan'ı sen mi öldürdün?
Heirens: Onu George kesti.
Doktor Grinker: George bunu nasıl yaptı?
Heirens: George bir adamın evini soymak istiyordu. Dışarıdaki merdiveni gördü. Onu alıp duvara dayadı ve yukarı çıktı. Pencereden içeri girdi. Yataktaki küçük kızı boğdu ve onu dışarı çıkarttı. Sonra kızı küçük parçalara ayırdı ve her parçayı farklı bir lağıma attı. Bir not yazdı ve eve geri dönüp notu içeri attı. George kötü bir çocuk. Onun kiliseye gitmesi için çok uğraştım.
Doktor Grinker: George'un soyadı ne?
Heirens: Murman
Doktor Grinker: Neye benziyor
Heirens: Benden 5 yaş büyük. Daha uzun ve daha ağır. Esmer ve briyantinli uzun saçları var.
Doktor Grinker: erede yaşıyor?
Heirens: hicago'da Bir otelde yaşıyordu. Ama Meksika'ya gitti.

Sorgulama bitince Dr Grinker polislere ilacın suçlunun direncini kıramadığını ama bilinçaltına ulaştığını söyledi. Nasıl Doktor Jekyll, MR: Hyde'a dönüşüyorsa, Heirens’de George'a dönüşüyordu.

WILLIAM HEIRENS: "Yaptıklarım için üzgünüm. Aslında ben bile yaptıklarıma şaşırıyorum."
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.