YALAN-DÜRÜSTLÜK - Papatyam Forum

Papatyam Forum

Go Back   Papatyam Forum > ..::.DİNİ KONULAR.::. > Dini Sohbetler

Dini Sohbetler Bütün Merak Ettikleriniz, Öğrenmek İstediğiniz Tüm Konuları ve Sohbetleri Bu Bölümde Bulabilirsiniz...

Yeni Konu aç  Cevapla
 
Seçenekler
Alt 10 May 2006, 12:21   Mesaj No:1

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart YALAN-DÜRÜSTLÜK

YALAN-DÜRÜSTLÜK

Kur'an ve Hadisler Işığında Yalan ve Zararları
Osman ORAL(Yeni Ümit Dergisinden)


İnsanlar arasındaki ilişkiler sevgi, saygı ve güvene dayanır. Doğruluk ve doğru söylemek toplumu kaynaştırırken, doğru ve dürüstlüğün tersi olan yalan ve yalancılık ise insanlar arasındaki saygı ve güveni, dostluk ve arkadaşlığı ortadan kaldırır, hakların kaybolmasına, adaletin yerini zulmün almasına sebep olur.

Haklının yerini haksız, haksızın yerine haklı geçer. Bîr çok ocaklar yalan dolayısıyla söner, servetler mahvolup gider, insanlar arasındaki karşılıklı güven, sevgi ve saygı duyguları yerlerini kuşku, kin ve düşmanlığa bırakır. Bu yüzden kanlar dökülür, cinayetler işlenir.

Bunun içindir ki atalarımız yalancının bir gün, hem de çok geçmeden foyasının, yalanının ortaya çıkacağını anlatmak için: Yalancının mumu yatsıya kadar yanar, demişler, yalancıya kimsenin güvenmeyeceğini anlatmak için de: Yalancının evi yanmış hiç kimse inanmamış, diyerek, yalan ve yalancılığın iyi bir şey olmadığını özlü bir şekilde anlatmışlardır.

Yalan veYalancılık Ne Demektir?

Kur’anî bir kelime olarak kizb, yalan ve yalancılık demektir. Dilimizde kizb kelimesi “tekzip etmek”, tabirinde geçer; “tekzip etmek”, yalanlamak demektir. Yalan ve yalancılık, karşısındakini aldatmak maksadıyla söylenen ve gerçeğe uymayan söz ve bu sözü söylemektir. Sıdkın, doğruluğun zıddıdır.

Kizb, değişik türevleriyle Kur’an’da üç yüzden fazla âyette geçmekte, Allah Teâlâ (c.c.), “Yalan sözden sakınınız!” (Hac, 22/30) buyurmaktadır.

Dinimiz yalan ve yalancılığı kötü huyların ve günahların en büyüklerinden kabul eder ve şiddetle reddeder. Münafık ve kafirlerin özelliğinin de yalan ve yalancılık okluğunu belirtir.

“Allah adına yalan söyleyen ve hak kendisine geldiği zaman onu yalanlayan kimseden daha zâlim kim vardır? Kâfirler için Cehennem’de yer mi yok?” (Zümer, 39/32)

Yalan, bir çok büyük günahla irtibatlıdır. Çoğunlukla diğer büyük günahlar müstakil, tek başına olduğu hâlde yalan ise neredeyse hepsiyle irtibatlıdır. Meselâ, gıybet, dedikodu yapan yalan söyler, içki içip aklını, şuurunu kaybeden yalan söylemeye çok müsaittir. Kumar oynayan, kaybettiklerini almak için yalanla içli dışlıdır. Zina yalanlarla dolu bir büyük günah çeşididir. Bühtan, iftira suçunda yalan olmadan olmaz. Allah Resûlü (s.a.s.), Müslümanlardan hırsızlık, zina, içki gibi had cezası gerektiren en ağır suçları işleyenlerin bile Cennet’e girebileceğini belirtir, fakat yalanı Müslüman’a bir türlü yakıştıramaz. “Çünkü kizb, (yalancılık) küfrün esasıdır, kizb nifakın (münafıklığın, iki yüzlülüğün) birinci alâmetidir, kizb Kudret-i İlâhiye’ye (Allah’ın gücü ve kuvvetine) bir iftiradır, kizb hikmet-i Rabbaniye’ye zıttır. Yüksek ahlâkı tahrip eden kizbdir, İslâm âlemini zehirlendiren ancak kizbdir, insanlık âleminin ahvalini fesada veren kizbdir, insanları kemalâttan (manevî-ahlâkî terakkiden) geri bırakan kizbdir, İslâmiyet’in esası doğruluktur, sıdktır, imanın hassası (özü, özelliği) sıdktır, bütün kemalâta götüren doğruluktur, yüce ahlâkın hayatı doğruluktur..” (Nursi, 93)

“Yalan sözden sakınınız” (Hac 22/30). “Ey İman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin” (Ahzâb 33/70).

“İçinde kuşku uyaran şeyleri bırak, terk et (kuşku olmayan bir iklimde yaşa). Doğruluk insanın içinde itmi’nan (tam inanma, kalbin tatmin olması) ve oturaklaşma hâsıl eder. Yalana gelince burkuntudur, bulantıdır.” (Tirmizî, “Kıyame”, 60)

“Dâima doğruluğu araştırın; doğrulukta helâkinizi görseniz bile. Ancak muhakkak ki doğrulukta sizin kurtuluşunuz vardır.” (Kenzü’l-Ummal, 3/344)

“Doğruluktan ayrılmayınız. Doğruluk sizi birr’e, o da sizi Cennet’e götürür. Kişi doğru olur ve daima doğruyu araştırırsa Allah katında sıddîklardan yazılır. Yalandan sakının. Yalan insanı günaha, o da Cehennem’e götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan araştırırsa Allah katında yalancılardan yazılır.” (Buhari, “Edeb”, 69)

Allah Resûlü (s.a.s.), etraftaki hükümdarlara İslâm’a davet mektupları gönderiyordu. Bu mektuplardan birini de Roma imparatoru Hirakl’e (Hireklius) göndermişti. Hirakl, mektubu baştan sona okudu. O sırada Şam bölgesinde bulunan Ebû Süfyan’ı çağırttı ve aralarında şu şekilde bir konuşma oldu.

-O’na en çok uyanlar kimlerdir, zenginler mi, fakirler mi?
-Fakirler.
-Hiç O’na inananlardan dönenler oldu mu?
-Şimdiye kadar hayır.
-Artıyorlar mı, eksiliyorlar mı?
-Her geçen gün biraz daha artıp çoğalıyorlar.
-Hayatında hiç yalan söylediğini duydunuz mu?
-Hayır, O’nu hiçbirimiz yalan söylerken duymadık.

Ve işte mektubun tesirinden sonra henüz Müslümanların en amansız düşmanı olan Ebû Süfyan’dan aldığı bu cevaplarla çarpılan Hirakl, kendini tutamayarak şöyle dedi:

-Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah’a karşı yalan söylemesi düşünülemez. (Buharî, “Bed’ül-vahy”, 6)

“Bana altı şey hakkında tekeffülde bulunun (söz verin) ben de size Cennet’i tekeffül edeyim; 1- Konuştuğunuzu zaman doğru konuşun; 2- Söz verdiğinizde sözünüzü yerine getirin; 3- Emânete hıyanetlik yapmayın; 4- Apış aranızı koruyun; 5- Gözlerinizi harama kapayın; 6- Ellerinizi haramdan uzak tutun.” (Müsned, 5/323)

“Kim bana çeneleri ile bacakları arasındaki şeyler hususunda garanti verirse ben de ona Cennet hususunda garanti veririm.” (Buharî, “Rikak”, 23; Tirmizî, “Zühd”, 61)

Allah Resûlü (sallallahu aleyhi ve sellem), “Size büyük günahların en büyüğünü haber vereyim mi?” buyurmuş ve bunu üç kere tekrar etmişlerdi. “Evet.” deyince: “Allah’a şirk koşmak, anne-baba haklarına riayetsizlik, cana kıymak!” buyurdular. Bu sırada dayanmış durumda idi, yere oturup:

“Haberiniz olsun! Yalan söz, yalan şahitlik.” dedi ve bunu o kadar tekrar etti ki, “Keşke kesse artık!” temennisinde bulunduk. (Buharî, “Şehadet”, 10; Müslim, “İman”, 143)

Yalanla İman Birarada Olur mu?

Ehl-i Sünnet’e göre, kebîre, yani büyük günah işleyen kimse imandan çıkmaz ve küfre düşmez. Yalan sahibi mü’mindir, kâfir değildir. Çünkü iman tasdikten ibarettir ve amel imandan bîr cüz değildir. Ancak işlenen günahı helâl saymamak, onu hafife ve alaya almamak şarttır. Haram olan günah meselâ yalan, helâl sayılırsa -Allah korusun- küfre düşülür.

“Kişi zina edince iman ondan çıkar ve başının üstünde bir bulut gibi havada durur. Zinadan çıkınca iman kişiye geri döner.” (Ebu Davud, “Sünnet”, 16; Tirmizî, “İman”, 11) “Zina eden bir kimse, zina yaptığı sırada mü’min olarak zina yapmaz, hırsız da çaldığı sırada mü’min olarak hırsızlık yapmaz; içkici, içki İçtiği sırada mü’min olduğu hâlde içki içmez; insanların, onun yüzünden gözlerini kendine kaldıracakları kadar nazarlarında kıymetli olan bir şeyi mü’min olarak yağmalamaz. “ (Buharî, “Mezalim”, 30; Müslim, “İman”, 100)

Ehl-i Sünnet âlimleri hadiste kastedilen imanın kâmil mânâda iman olduğunu, -inkâr olmadığı sürece- kâfir olmadığını açıklarlar. Yalan söyleyenin de kâmil mânâda gerçek iman sahibi olmadığını belirtirler. Ancak ibadetlerden hiçbirini inkâr etmemesi, hepsinin doğruluğuna inanması gereklidir. (Aydüz, 26)

Müslüman, yalan ile imanın bir arada bulunamayacağını bilip yalandan kaçınarak doğruluğun temsilcisi olmalıdır. (Bkz. Müsned, 2/353)

Günlük Hayatta Yalan

Yalan, bir şeyin, gerçeğinin tersine, zıddına beyanda bulunma demektir ve dereceleri de oldukça çoktur. Bunlardan bir kısmı açık yalandır.

“Diyelim ki önümüzde duran bir kırmızı halı var. Konuşurken “mavi halı serili” demek açıkça bir yalandır. Çünkü söylediğimiz söz gerçeğe uygun düşmemiştir. Diyelim ki saat dokuza üç dakika var. O sırada birisi size saatin kaç olduğunu sordu. Siz de “Saat dokuz.” dediniz, işte bu bir yalandır. İşin doğrusu o esnada saatiniz kaçı gösteriyorsa onu aynen ifade etmektir. Bir kısım beyanlar da vardır ki, onlar da gizli yalan sayılırlar. Meselâ, Allah rızası için yapılan işlerde, başkalarının kuvve-i mâneviyesini takviye adına anlatılan şeyler bazen abartılarak anlatılır; bu bir mübalâğadır ve zımni, gizli yalandır. Hattâ bu gibi yalanlar, mübalâğalar gayrelullaha dokunabilir, dolayısıyla da o işin bütün bütün bereketini de alıp götürür. Bundan başka da ruhlar ve ruhaniler de bundan ızdırap duyarlar. Kalbî ve ruhî hayat hazan görmüş gibi yaprak yaprak sararır ve solar. Şimdi eğer bir insan bu türden bile olsa. yalan söylüyorsa, o insanda münafıklıktan bir alâmet var demektir.” (Gülen, 2/277)

“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Yalan söylemeyip doğru söylerseniz) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar.” (Ahzâb, 33/70-71)

Yalan, Münafığın Özelliği mi ?

Dil ile şehadet kelimesini veya kelime-i tevhidi söylediği hâlde, kalbi söylediğini tasdik ermeyen ve inanmayan kimseye münafık denir.

Münafık; sözü özüne uymayıp, olduğundan farklı göründüğünden gizli kâfir olup, asla mü’min ve Müslüman değildir. “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları hâlde “Allah’a ve Âhiret Günü’ne inandık” derler. (Bakara, 2/8)

İnsanların inkâr bakımından en tehlikelisi münafıklardır. Onlar yalancıdırlar, imanları sözlerindedir, kalplerinde değil. Dünyaya ait bir menfaatlerinden veya benzeri başka maksatlardan dolayı Müslüman gözükürler.

Münafık olup da Müslüman olduklarını söyleyenlerin iç dünyasını araştırmak doğru değildir. İç dünyaları hakkında kesin hüküm veremeyeceğimizden ve insanların iç dünyasını araştırmaktan men edildiğimizden dolayı dünyada Müslüman gibi işlem görür, cezaları ise Âhiret’e kalmıştır.

“Şüphe yok ki münafıklar, Cehennem’in en alt katındadırlar (derk-i esfel). Artık onlara asla bir yardımcı da bulamazsın.” (Nisa, 4/145)

“Dört özellik vardır; kimde bu özellikler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir özellik var demektir: Emanete hıyanet eder. Konuşunca yalan söyler. Söz verince sözünde durmaz. Husumet edince, kıskanınca haddi aşar.” (Buharî, “İman”, 24; Müslim, “İman”, 106)

Yalancılar Defterine Yazılmak ve Kalbin Kararması

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyuruyor:
“Doğruluk insanı Allah’ı razı edecek iyiliğe götürür. İyilik de İnsanı Cennet’e götürür. Kişi doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda Allah indinde sıddîk=doğru sözlü diye kaydedilir. Yalan da kişiyi haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da ateşe, Cehennem’e götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sonunda Allah’ın indinde yalancı diye kaydedilir.” (Buharî, “Edeb”, 69; Müslim, “Birr”, 102-103)

“Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdînde ‘yalancılar’ arasına kaydedilir.” (Muvatta, “Kelâm”, 18)

İnsanları Güldürmek için Yalan Söylemek

İnsanları rencide edip üzmek elbette doğru değildir; İslâm âlimlerine göre, insanlara karşı mütebessim olmak güzel ve hoş karşılanmış, kahkaha atarak gülmenin ise kalbi öldüreceği belirtilmiştir.

İnsanları güldürmek için mizah tarzında komik konuşanlara Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurmuştur: “Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!” (Ebu Davud, “Edeb”, 88; Tirmizî, “Zühd”, 10)

Anne ve Baba’nın Çocuğuna, Kişinin Eşine Yalan Söylemesi

Bir öğretmen derse geç gelen öğrencisine “Niye geç kaldın?” diye ısrarcı bir şekilde her zaman soruyorsa öğrenci de her defasında değişik mazeretler uydurup -Allah korusun- yalan söylemesine vesile olabilir. Âyet ve hadisler bizlere iyi veya kötü şeylere vesile olanların o iyi veya kötülükten payları olduğunu söyler. (Bkz. Nisa, 4/85)

Anne veya baba da çocuğu ile iyi iletişim, iyi bir diyalog kuramazsa -Allah muhafaza- onları yalan söylemeye itebilir. Anne veya baba çocuğunun yanında yalana asla ve asla yer vermemeli, iyi bir örnek olmalıdır.

Telefonda bizi arayan birine görüşmek istemediğimizde “Evde yok de, evde yok de!” diye söylettiğimiz çocuğumuz, bizi yalancı olarak telâkki edecek, hiçbir zaman anne ve babasını örnek almayacaktır. Bu şekilde hareketlerin yalan günahı aldığını Peygamberimiz açıklıyor.

Abdullah b. Amir anlatıyor: Bir gün Allah Resûlü evimizde otururken, annem beni çağırdı ve: “Hele bir gel sana ne vereceğim” dedi. Aleyhissalâtü vesselâm, anneme:

“Çocuğa ne vermek istemiştin?” diye sordu. Annem de, “Ona bir hurma vermek istemiştim.” deyince:

“Dikkat et! Eğer ona bir şey vermeyecek olursan üzerine bir yalan yazılacak!” buyurdular. (Ebû Davud, “Edeb”, 88)

Evlilik, doğruluk ve dürüstlük üzerine kurulur ve yürür. Toplumun temel taşı aile yuvasının devamı ve tamiri için, aldatmak için olmaksızın iyi niyetle yalan söylenebileceği belirtilmiştir. Bir adam Peygamberimiz’e gelerek: “Ey Allah’ın Resûlü, ben eşime yalan söyleyebilir miyim?” diye sordu: Peygamberimiz de: “Yalanda hayır yoktur.” buyurdular. “Söz verme ve yararı için söylememe ne dersiniz” diye tekrar sorunca Peygamberimiz {sallallahu aleyhi ve sellem): “Öyleyse sana bir vebal yok.” buyurdular. (Muvatta, “Kelâm”, 18)

Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) buyurdular ki: “Ey insanlar, pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevkeden şey nedir? Hâlbuki, üç yer hariç yalanın her çeşidi Âdemoğluna haramdır. Bu üç yere gelince: Kişinin rızasını sağlamak için eşine yalanı; harpte söylenecek yalan; İki Müslüman’ı barıştırmak niyetiyle söylenen yalan.” (Tirmizî, “Birr”, 26)


Çocukların Yalanı Öğrenmesi

Temiz fıtratta olan çocuklar asla yalan söylemez. Ebû Hureyre (r.a) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtü vesselâm) “Her doğan İslâm fıtratı üzere doğar.” buyurdu ve sonra da “Şu âyeti okuyun!” dedi: “Allah’ın yaratılışta verdiği fıtrat... “ (Rûm, 30/30)

Sonra Resûlullah (s.a.s.) sözünü şöyle tamamladı: “Öyle iken ana babasıdır ki onu yahudileştirir veya hırstiyanlaştırır veya mecusileştirir. Nitekim hayvan, derli toplu bir hayvan yavrular, içlerinde bir inenmiş (burnu veya diğer organları kesilmiş) görür müsünüz?” (Ebu Davud, “Edeb”, 88; Tirmizî, “Zühd”, 10)

Hadisin bir başka rivâyeti de şöyledir; “Her insanı annesi ‘fıtrat’ üzere dünyaya getirir. Bundan sonra anne babası onu yahudi, hıristiyan veya mecusi yapar. Eğer anne babası Müslüman ise, çocuk da Müslüman olur.” (Buharî, “Tefsir”, 30; Müslim, “Kader”, 6)

Bu hadiste kişinin kazanacağı dinî, meslekî, ilmî vs. her çeşit şahsiyette terbiyenin, özellikle anne-babanın rolüne vurgu yapılmakta ve genel bir durumdan söz edilmektedir. Yoksa her anne-babası Müslüman olan çocuğun da ileride Müslüman olacağı veya kalacağı veya yahudi, hıristiyan, mecusinin çocuğunun bir gün gelip Müslüman olmayacağı kastedilmemektedir.

Gazali, temiz fıtratı şöyle izah etmektedir; “Her çocuk sağlam bir fıtratla ve mutedil olarak, yani saf. her şeyi almaya kabiliyetli olarak doğar. Yöneltileceği her şeyi yapmaya hazırdır.” (Gazalî, 3:55-56)

Bu ifadelerde çocuğun eğitiminin önemi anlatılmakta, temiz, saf ve duru bir yapıda olan çocuğun anne baba ve çevre doğru veya yanlış eğitimle, terbiyeyle iyi veya kötü yapmaktadır. (Öcal, 28) “İslâm eğitimcileri, çocuk terbiyesini doğum olayının da öncesine götürmektedirler. Anne babanın yetişme tarzına, özellikle annenin hamilelik dönemindeki ruhî hayatına, aldığı gıdanın helâl olmasına varıncaya kadar her şeye inceden inceye dikkat etmekte, doğumdan sonra da anne baba ve çocuğun aldığı gıdaların helâl ve temiz olmasından başlayarak her tür konuşma ve davranışlara varıncaya kadar her şeye dikkat edilmesi gerektiği hususunda ısrar etmektedirler. (Canan, 52)

Her doğan çocuk aynı yaratılış üzeredirler, aynı temel kapasite ve temayüllere sahiptirler. Doğuştan masum, günahsız düzgün bir fıtratta olan çocuklar anne-baba ve çevrenin yönlendirmesiyle değişmekte, iyi veya kötü olmaktadırlar. (Topaloğlu, 3:476-477) Temiz fıtratta, yaratılışta olan çocuk anne, baba, öğretmen, çevre (akrabalar, dayı, amca vs. komşular)dan yalanı öğrenmektedir.

Melekler,Yalancıdan Uzaklaşır mı?

Meleklerin insanlardan uzaklaşmasını Ehl-i Sünnet âlimleri, meleklerin günahı sevmemesi olarak yorumlamışlardır. Hadisler meleklerin insanların yanlarından hiç ayrılmadıklarını anlatmakta, bazı durumlarda veya amellerde meleklerin insandan uzaklaşacağı haber verilmektedir.

Temiz fıtratları rahatsız eden her şeyden melekler de rahatsız olmaktadırlar. Kalp kırıcı tarzda tartışma ve kötü sözleri sarf edenlerin veya kötü amelleri yapanların yanında meleklerin kaçıp şeytanların olduğunu Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) haber vermektedir: “Kul yalan söylediğinde meydana getirdiği şeyin fena kokusundan melek kendisinden bir mil uzaklaşır.” (Tirmizî, “Birr”, 46)

Yalan Söyleyenler Kabir Azabı Çekecekler mi?

Yalan söylemek, Kur’ân öğrenip ahkâmıyla amel etmemek, zina yapmak, faiz yemek: bu dört fiilin kabirde azap sebebi olacağına, rüya hadisi delildir. Peygamber Efendimiz’in rüyasında azap içinde gördüğü kimselerin azap sebeplerinin bu dört fiil olduğunu Cebrail (aleyhisselâm) kendisine bildirmiştir. (Buhari, “Cenaiz”, 92)

Şaka Bile Olsa Yalanı Terk Etmek

Sözlerinin gerçeğe uygunluğu yönüyle Allah Resûlü’nün sözlerinde şaka da olsa gerçeğe aykırı tek kelime yer almamıştır. Peygamberimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) yalanı ve yalancılığın terk edilmesini istemekte, şaka bile olsa yalan söylenmesini hoş karşılamamakta, kulun şaka da olsa yalan söylemeyi, doğru da olsa münakaşa etmemeyi bırakmadıkça iyi bir mü’min olamayacağını ve yalanı terk edene Cennet’te köşk verileceğini beyan buyurmaktadır: “Şaka da dahil yalan söylemeyene Cennet’te bir köşk garanti ederim.” (Ebu Davud, “Edeb”, 7) Haklı bile olsa münakaşayı terk edenin, ahlâkı güzel olanın ve şaka bile olsa yalanı terk edenın Cennet’in ortasında bir köşkü olacağı, salih amellere teşvik bakımından uzun uzun anlatılır.

“Sizden kimse, ne şaka ne de ciddî olarak kardeşinin değneğini almasın. Kim kardeşinin değneğini almışsa hemen ona geri versin.” (Ebu Davud, “Edeb”, 93; Tirmizî, “Fiten”, 3) Peygamberimiz ve arkadaşları bir yolculuk esnasında konaklama yerinde sahabelerden biri uyurken arkadaşı gidip şaka yapıp bineğinin ipini alır. Uyanınca ipini bulamayan zat kaybettim diye korkar. Durumu öğrenen Peygamber Efendimiz: “Bir Muslüman’a bir başka Müslümanı korkutmak helâl olmaz!” buyurur (Ebu Davud, a.y.).

Yalancılık, Bir Hastalık mıdır, Tedavisi Var mıdır?

Yalan ve yalancılık, fert ve toplumları içten çökerten ve yıkan en büyük hastalıklardandır; insanın huy ve mizacını bozan bir hastalık. Bu yüzden yalan büyük günahlardan sayılmıştır. “Allah’ın verdiği her hastalığın devası (çaresi) da vardır; tedavi olun!” (Buharî, “Tıb”, 1)

Tıp dilinde çok değişik isimlerle anılan psikolojik bozuklukların ana sebebi, ruh, akıl ve beden irtibatının normal dışı olmasıdır. (Abken, 2/39 vd.) İç sıkıntısı ve bunalımlar, pek çok hastalığın başta gelen sebebidir. Psikolojik rahatsızlık, kişinin duygu ve inanışlarında meydana gelen anormalliklerdir. Yalan söylemek de, huy ve karakter anormalliği olarak bilinir.

Yalan hastalığının ve benzeri hastalıkların tedavisi, nefsi terbiyede, onu kirleten küfür, cehalet, kötü duygular, yanlış inançlar, fena huylar gibi kötü şeylerden temizleyip, iman, ilim, irfan, iyiliksever duygular, güzel ilâhi ahlâk, takva özellikleriyle donatarak, ilâhi tecellilere açık hale getirmede yatar.

İslâm âlimleri, yaratılıştan gelen iyi özelliklerin, huyların, karakterin
iradî gayretle desteklenerek meleke hâline getirilmesine, kötü huyların da baskı altında tutularak sindirilmesine hükmederler. Hz. Ömer (r.a.), “İnsanda on fıtrî ahlâk vardır, bunlardan dokuzu iyidir, birisi kötü. Bu kötü serbest kalırsa diğerlerini de bozar.” demiştir. (Canan, Hadis Ansiklopedisi, 5:300)

Dinin mehâsin-i ahlâk ile mütehallık olma ve mesâvi-i ahlâktan içtinap etme ile ilgili emirleri tatbik edilse, kötülüğe iyilikle mukabelede bulunma.. en kötü insanlarla bile iyi geçinmesini bilme.. kobralara insanca yaşama adabını, erkânını öğretme.. akreplere insanları ısırma usûlünü unutturma.. yolu bulunmuş olacak ve vifak ve ittifak tam sağlanacaktır. Bugün insan en vahşi hayvanları dahi terbiye edebilmektedir. Oysa terbiyeye en müsait varlık âdemoğludur. Problemler karşısında her fert kendini gözden geçirse, başkasından hatasını anlayıp dönmesini bekleyeceğine kendisi örnek bir davranış sergileyip meselenin halline çalışsa, problem yarıyarıya azalmış, hattâ çözülmüş olacaktır. (Gülen, Kırık Testi, 239)

Alışverişte Doğruluk

Ticarette doğruluk, iktisadî kalkınmayı meydana getirir. Güven ve doğruluk sosyal hayatın en önemli özelliğidir. Yalan ve hile karıştırılmayan tüccarlığın dünya ve Âhiret’te insana faydası olacağını Allah Resûlü haber vermektedir: “Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (âyette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle beraberdir.” (Tirmizî, “Büyû”, 4) “Kıyamet günü tüccarlar facirler (günahkârlar) olarak diriltilecektir. Ancak Allah’tan korkanlar, iyilik yapanlar ve doğruluktan ayrılmayanlar müstesna.” (Tirmizî, a.y.; İbn Mace, “Ticârât”, 3)

Elden geldiğince doğru olan tüccarların bile sattıkları mallara haram karışmış olabileceği anlatılmakta ve şu tavsiyede bulunmaktadır: “Ey tüccarlar! Satış işine yemin ve boş söz, yalan bulaşmaktadır. Siz Rabbin öfkesini söndüren sadaka karıştırın.” (Ebu Davud, “Büyû”, 1; Tirmizî, “Büyû”, 4)

Alışverişin, Ticaretin Bereketli Olması

“Alıp satanlar, alışverişi sıdk ve doğruluk üzere yapar, kusuru beyan ederlerse alışverişleri satan hakkında da alan hakkında da mübarek kılınır. Yalan söylerler, kusurları gizlerlerse, belli bir kâr sağlasalar bile, alışverişlerinin bereketini kaybederler. Yalan karışırsa alışverişlerinin bereketi yok edilir. Yalan yemin malı rağbetli, kazancı bereketsiz kılar.” (Buharî, “Büyû”, 19, 22; Müslim, “Büyû”, 47)

Yalan söylenerek satılan malın ayıbı mutlaka ortaya çıkar. Müşteri, o tüccara artık kendisi uğramayacağı gibi başkalarının uğramasına da mani olur. Bu, kazancın bereketini gideren bir durumdur. Bir diğer rivâyette de: “Ticarette yalan yemin mala rağbeti artırır, kazancı giderir” buyrulmaktadır (Buharî, “Büyû”, 26).

Resûlullah (s.a.s.), çarşıda bir yiyecek yığınına rastlayınca elini yığına daldırıp çıkardı. Parmaklarına rutubet bulaştı. Adama: “Ey satıcı nedir bu?” diye çıkıştı. Adam: “Ey Allah’ın Rasûlü, yağmur ıslattı.” deyince, “Bu yaşlığı üste getirip, herkesin görmesini sağlayamaz mıydın? Kim bizi aldatırsa o bizden değildir.” buyurdu (Müslim, “İman”, 164; Tirmizî, “Büyû”, 74).

Hz. Peygamber (sallallahu aleyhi ve sellem) müşteri kızıştırmayı da yasaklamıştır; “Alıcı olmadığınız hâlde, fiyatları kızıştırmak için müşteri ile satıcının aralarına girmeyin.” (Buharî, “Büyû”, 58-60) “Müşteri kızıştıran, riba yiyen hâindir. Bu iş, bâtıl bir aldatmadır, helâl değildir.” (Buharî, “Büyû’” 60) “Müslüman bir kimsenin, bir malda kusur olduğunu bildiği hâlde, müşteriye haber vermeden satması haramdır.” (Buharî, “Büyû’”, 19)

Cenab-ı Allah’ın rahmet nazarıyla bakmayacağı kişiler; malını yalan yeminlerle satan kişi (Müslim, “İman”, 173) malını yalan yeminlerle reklâm yapan, yaptığı iyiliği başa kakan kişidir (Müslim, “İman”, 171).

Hadis Kaynakları Dışındaki Kaynaklar

Akben, Dr. Ali, Aile Sağlığı Ansiklopedisi, c:2.
Aydüz, Davut, İslâm’da İadet ve İbadet-Amel İlişkisi.
Canan, İbrahim, Hz. Peygamberin Sünnetinde Terbiye.
––––-: Hadis Ansiklopedisi, c: 5.
Gazzalî, İhyau Ulûmi’d-Din, c: 3.
Gülen, M. Felhullah, Fasıldan Fasıla, c: 2.
Nursi, Bediüzzaman Said, İşaratü’1-İ’câz.
Öcal, Mustafa, Din Eğitimi ve Öğretiminde Metodlar..
Topaloglu, Bekir, “Allah”, DİA. c: 3.
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 12:27   Mesaj No:2

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart YALAN-DÜRÜSTLÜK

Ateş, Toprak, Hava, ve Su terimlerini ortaya koyan kişi, MÖ beşinci yüzyılda yaşamış bir Yunan filozof olan Empedokles'tir. Bu filozof, evrenin yapısını bu dört elementi idare eden sevgi ve kavga adlı iki zıt prensibin bir etkileşimi olarak ifade etmiştir. Empedokles bu dört unsurun hepsinin eşit olduğunu ve aynı kaynaktan geldiğini, kendilerine ait birer alanı yönettiğini, ve kendilerine özgü bireysel bir karaktere sahip olduklarını söylemiştir. Bu unsurların farklı karışımları, farklı yapıda şeyler ortaya çıkarıyordu.

Çoğu filozof ve simyacı da bu dört astrolojik elementin, insanda kendilerini dört ayrı yapı olarak sergilediğine, ve her bireyde bu unsurlardan birinin, diğer üçünden daha ön planda olduğuna inanmışlardır. Birey, bu dört tipe eşit oranlarda sahip olmaktan çok, belirli birine eğilim göstermektedir. Empedokles, bu dört elemente yaklaşık olarak eşit oranlarda sahip bireylerin, diğer insanlardan daha akıllı ve daha net algılama kapasitesine sahip olduğunu söylemiştir.

Astrolojik yorumlarda kullanılan araçlardan biri, bir bireyin burcunun elementidir. Hatırlıyorum da, ilk defa astroloji çalışmaya başladığım zamanlarda rastladığım şeylerden biri burç elementleriydi ama bunlarla ilgili derinlemesine bir bilgi yoktu. Belki arada sırada bazı makalelerde bunlarla ilgili birkaç anahtar kelime verilirdi ama hiç açıklama yoktu. Elementlerin anlamları hakkında genel bir fikir edinmiştim, fakat bunları derinlemesine inceleyen bir yazar bulamamıştım. Daha sonra, astroloji hakkındaki bilgilerim somutlaştıkça, neden burçların elementlerine sadece şöyle bir değinildiğini ve pek önemsenmediğini merak etmeye başladım. Hep, acaba astrologlar bunları fazla genel bir konu olarak mı görüyorlar, yoksa önemlerini mi yeterince anlamıyorlar diye merak ettim. Burç elementleri çok temel bir konudur. Oldukça genel bir niteliğe sahiptir ve dolayısıyla güneş burcu gibi temel bir genellemenin yapılmasına yardım eder. Ateş, Toprak, Hava veya Su burçlarından birisinizdir ve elementinizin genel özelliklerini taşıyorsunuzdur... Özellikler çok geneldi. Hep "Gezegen konumları ve açılarına bakmalıyız, böylece kişiyi derinlemesine anlayabiliriz...." deniyordu. Beni yanlış anlamayın ama bu konuyu araştırmış biri olarak ben de bu kişiler kadar suçluyum, fakat en azından, haritalarını yorumladığım kişilere açıkladığım ilk şeylerden biri burçlarının elementidir. Bu açıklamalar diğer bazı faktörlerle farklı nitelikler kazanabilir, fakat gene de deyinip geçilemeyecek kadar temel bir özelliktir. Burcunuzun elementini tanıyınca temel yapınızı da tanıyacaksınız. Kişinin doğasının oluşumu bu noktada başlar. Güneş, Ay, Yükselen Burç, Gezegen Konumları, Açılar, Transitler, vb. unsurlar, bu temel üzerinde etki ederler.

Burç elementi, kişinin astrolojik doğum haritasından bulunur. Doğum anında Güneş'in bulunduğu burcun elementsel niteliğidir. Eğer bir Koç iseniz, burç elementiniz Ateş'tir. Eğer bir Yengeç'seniz, o zaman burç elementiniz Su'dur.


ATEŞ TOPRAK HAVA SU
Öncü Koç Oğlak Terazi Yengeç
Sabit Aslan Boğa Kova Akrep
Değişken Yay Başak İkizler Balık



Burç elementleriyle ilgili bazı özellikler aşağıda sıralanmıştır.

ATEŞ TOPRAK HAVA SU
Dürüstlük Kurallara Uygunluk Bilgi İyilikseverlik
Savaşçı Tüccar Bilge Hizmetkar
Ruhsal Fiziksel Zihinsel Duygusal
Hedefe Yönelik Duyuya Yönelik Kendini Değerlendirmeye Y. Diğer İnsanlara Yönelik
Lider Tedarikçi Öngörücü Hizmetkar
Ego Duyu Zeka Algı
Atılganlık Sağduyu Adalet Ilımlılık


Yukarıda sayılan özellikleri anlamanın yolu, her bir elementin özelliğine ayrı ayrı gözatmakdır. Bu anahtar kelimeler, felsefi tanımlara göre sıralanmıştır. İlk satır, her elementin dört temel faziletle ilgili anahtar kelimesini göstermektedir.

Dürüstlük Kurallara Bağlılık Bilginlik İyilikseverlik

Ateş burçları dürüstlük sergiler. Bu kişiler ahlaki yasalara uyum gösterir. Doğru olanı yaparlar, ve adil oynama anlayışlarıyla tanınırlar. Diğer insanlarla iletişimlerinde doğru sözlü, dolaysız, adil, dürüst ve erdemlidirler.

Toprak burçları yerleşik kurallara uygunluk gösterirler. Geleneksellik ve itaat nitelikerine sahiptirler. Davranış, tutum ve konuşmalarında, toplumca benimsenmiş yolları takip ederler. Tavırları harikadır ve çok naziktirler. Sağduyuludurlar ve geleneksel davranış kurallarına derin bir saygı beslerler.

Hava burçları bilginin erdemine sahiptirler. Bu onların diğer insanlardan daha akıllı oldukları anlamına gelmez fakat genelde gelişmiş bir karaktere ve bilgiye sahiptirler. İyi iletişimcidirler. Pek çoğu dilden iyi anlar ve herşey hakkında biraz bilgileri vardır. İyi bir kişiliğe sahiptirler ve iletişim kurması kolay insanlardır.

Su burçları iyilikseverlik sergiler. Bu tür insanlar hayırsever, kibar karakterlidirler ve iyi niyet için çalışırlar. Diğer insanların refahına önem verirler. Diğer insanlar söz konusu olduğunda nazik, cömert ve insancıldırlar. Çok nadiren düşmanlık beslerler. İyi şeyler yapmaktan zevk alırlar.

Sırada, insanın dört temel kişiliğini gösteren anahtar kelimeler var.

Savaşçı Tüccar Bilge Hizmetçi

Ateş burçları gerçek savaşçılardır. Cesaret, atılganlık, coşkunluk ve kavgacılık özellikleri gösterirler. Bilinmeyen sulara girme, ısrar etme ve tehlikeye direnmelerini sağlacak bir zihinsel ve moral güce sahiptirler. Çok nadiren korkaklık gösterirler, ve genelde eylemlerinde kendine güven sahibidirler. Hırs, azim ve dirençleri yüksektir. Tehlike veya zorluklarla çekinmeden ve çekilmeden yüzleşebilirler. Prensipleri için savaşır, ve yenilmeyi kabul etmede isteksiz, inatçı bir kararlılık gösterirler. Cesaret, kuvvet, atılganlık sahibidirler ve tüm koşullar altında savaşı sürdürmeyi isterler. Agresiftirler ve tehlikeyi severler.

Toprak burçları bir tüccar doğasına sahiptir. Mağazacı, takasçı ve ticaret adamıdırlar. Mal alıp satarken en randımanlı durumlarındadırlar. Çoğu, oldukça işe dayalı bir hayat anlayışa sahiptir.

Hava burçları, filozofların gözlemci, kahin veya rahip dedikleri özelliktedir. Deneyim, eğitim ve çağrışım yoluyla faal olarak bilgilerini arttırırlar. Eski zamanlarda eğitimli kişiler ya rahipler, ya krallık mensupları, veya bilgi edinmeyi vazife edinmiş (bilge) kişilerdi. Hava burçları meraklı, hevesli, orijinal, genelde iyi disiplinli, ve de hızlı zihinlidirler.

Filozoflar Su burçlarını hizmetkarlar olarak tanımlamışlardır. Bu kişiler işbirliğini seven, sıcakkanlı, misafirperver ve hoş sohbet insanlardır. Gerçekten insancıldırlar ve diğer insanların refahıyla yakından ilgilenirler. Hiç egoist olmamaları ve insanlığın refahına samimi adanmışlıkları dolayısıyla hizmetkar tanımlamasını almışlardır. Tıpkı kendi ailelerinden birine yapacakları gibi, diğer hasta veya şanssız insanların da yardımına koşacak, çoğunlukla hiçbir karşılık beklemeyeceklerdir.

Bir sonraki anahtar kelimelerimiz insan doğasını ifade ediyor.

Ruhsal Fiziksel Zihinsel Duygusal

Ateş burçları ruhsal bir yapıya sahiptir. Kendilerine fiziksel enerji ve hayati güçler veren bir tabiyatları vardır. Temel özellikleri canlılık, enerji, ateşlilik, coşkunluk, cesaret ve eylemciliktir. Sıkı, cesur ve iddiacı bir karakterleri vardır.

Toprak burçlarının doğası fizikseldir. Karakteristik olarak, maddi, somut şeylere karşı bir sevgi beslerler. Tat, koku ve dokunma gibi gibi duyusal uyarımlardan zevk alırlar. Etraflarını iyi mobilyalar, sanat ürünleri, mücevherat gibi somut şeylerle donatırlar ve uzmanlıkla döşenmiş hoş bir evleri vardır. İyi bir giyim zevkleri vardır ve çoğu, yemek ve içecek konusunda uzmandır.

Hava burçları zihinsel bir doğaya ve gelişmiş bir zekaya sahiptir. Duygusal ve fiziksel faktörlerin etkisi altında kalmaktan ziyade, düşünme yoluyla herşeyi mantık süzgecinden geçirerek kararlarını verirler. Zihinsel kapasitelerini ve hızlı düşünme yeteneklerini kullanabilecekleri, ve böylece onlara doğal bir avantaj sağlayacak her türlü durumdan zevk alırlar.

Su burçlarının tabiatları duygusaldır. His ve sezgileri çok kuvvetlidir. Mantıktan ziyade duygularına dayalı kararlar vermeye eğilimlidirler. Duygusal bir yapıya sahip olmalarına rağmen bunu açıkça ifade etmezler. Duyguları kolayca incinir fakat genellikle bunu belli etmezler.

Her insanın farklı bir duygusal yönelimi vardır. Bir kişinin duygusal yapısı kısmi olarak, doğum haritasında Ay'ın yerine bakılarak belirlenir, fakat duygusal yapıyı gösteren aynı derecede önemli kaynak, yine kişinin burç elementidir.

Dört temel duygusal yönelim türü vardır.

Hedefler Duyusal Uyarımlar Kendini Değerlendirme Diğer İnsanlar

Ateş burçlarının duygusal yapısı hedefe dayalı bir özelliğe sahiptir. Bu kişiler ilgilendikleri herşeyde kazanmayı veya en iyi olmayı isterler. Agresif yapıları onları büyük bir ego haline getirir. Onları kazanmaktan daha fazla tahrik eden, ve kaybetmekten daha fazla üzen birşey yoktur. İlgi odağı olmak için mücadele ederler ve gösteriş yaparken kendilerini çok iyi hissederler.

Toprak burçlarının duyguları duyusal uyarımlardan etkilenir. Beş duyudan her biri duygusal bir cevap uyandırır. Görüntü, ses, dokunma, koku ve tat onlara zevk veya üzüntü getirir. Hoş bir çevre, iyi müzik, kaliteli mal konforu, güzel yiyeceklerin koku ve tadı, ve de ekonomik güvenlik, bir Toprak burcunun duygusal mutluluğu için gerekli koşullardır.

Hava burçlarının duygusal yapısı kendini değerlendirmeye dayalıdır. Bu kişiler kendilerini çok sert bir şekilde eleştirmeye eğilimlidirler. Hijyen, giyim tarzı, eğitim, iş performansı ve aile gibi konularda kendileri için belirledikleri bir takım standartları vardır. Hava burçları hemen hemen Ateş burçları kadar ego-yönelimlidir.

Su burçlarının duyguları diğer insanlara dayalıdır. Arkadaşları ve ailelerinin rahat oluşuyla çok derinden ilgilenirler. Ayrıca, diğer insanların kendileri hakkında ne düşündükleri ve söylediklerine de çok önem verirler. Birinin dikkatsiz bir sözü, duygularını derinden yaralayabilir, fakat bunu göstermeyebilirler. Zor durumdaki bir kişinin kendine güvenini ve statüsünü arttırmasına yardımcı olmak için kendilerini ve maddi varlıklarını serbestçe ortaya koyarlar. Yakın arkadaşları ve aileleri söz konusu olduğunda yapmayacakları şey yoktur. Bir su burcuyla arkadaş olmak kolay değildir, çünkü şüpheci ve çekingendirler. Samimi olmasanızda, her zaman için bir dereceye kadar cömert ve nazik olacaklardır, fakat güvenlerini kazandığınızda, tüm mücadelelerinizde sizi destekleyecek bir dosta sahip olursunuz.

Bir sonraki anahtar kelimeler insanın dört olumsuz yönünü gösteriyor. İnsanın diğer insanlara karşı davranışı kendine özgü bir takım hatalar içerir. Her birey, kızdırıldığında veya incitildiğinde, şu dört kötü özellikten birini, diğer üçünden daha belirgin bir şekilde gösterir.

Hile Dolandırıcılık Kandırma Yalancılık

Aldatma, Ateş burçlarının hatalarından biridir. Kararlı, zarar verici ve intikamcıdırlar. Kızdırıldıklarında, intikam almak için her türlü uç eyleme başvurabilirler, ve bu intikam çoğunlukla kızdırılma anında olacaktır. Kızdıklarında, çevrelerindeki herkesin de kızgın olmasını isterler. Zarar vericidirler ve kasıtlı olarak ve açıkça insanları kızdıracak şeyler yaparlar. Sinirli ve kolay kızan kişilerdir. Sözlerini esirgemezler ve diğerlerinin duygularını incitmeme konusunda özen göstermezler. Fiziksel olduğu kadar zihinsel acı vermeye eğilimlidirler. Bu elementin temel faziletinin adillik ve dürüstlük olması gibi, temel hatası da hiledir.

Toprak burçları normalde fiziksel şiddete eğilimli değildirler, fakat her konuda olduğu gibi bu hususta da istisnalar söz konusu olur. Bir ölçüde intikamcıdırlar. Tavırları; "zamanı geldiğinde görecekler" tarzındadır. Sonunda şu veya bu şekilde, çoğunlukla karşısındakine ekonomik bir zarar vererek intikamlarını alırlar. Toprak burçları kızdırıldığı zaman, Ateş ve Hava burçları gibi, bunu hızlı bir şekilde sözlerle, fakat genellikle başvuracak son çare olmadıkça fiziksel şiddet kullanmadan ifade eder.

Hava burçlarının başvurduğu negatif özellik kandırmadır. Bu insanlar, iş kötülüğe geldiğinde olduka hünerli ve sinsidirler. Fiziksel şiddete de eğilimlidirler. Ateş burçlarının öfkesinin kızgınlık anında ortaya çıkması ve çabucak unutulması yanında, Hava burçları özellikle en kötü hallerinde oldukça adi davranabilir. Kin taşırlar, ve Ateş burçları gibi, fikirlerini ifadede hızlıdırlar ve de çok dikkafalıdırlar. Kova ve Terazi, İkizler kadar şiddet kullanmazlar. İkizler, alkol gibi zihne etki eden maddelerle de yatışmaz. Hava burçları kızgınlıklarını sözle ifade etmekte kesinlikle tereddüt etmezler ve kızgınlık anında fiziksel şiddet birinci tercihleri değildir. (Aniden saldırıya geçebilecek bir tip olan İkizler hariç...)

Su burçlarının negatif yönü yalancılıktır. Karşısındakine zarar vermek için gerçeği kelimelerle, yazıyla ve tavırlarla gizler. Bu kindarlık değildir. Bu onların şiddet kullanmadan intikam alma şeklidir. Daha hafif durumlarda, gerçeği tamamen yalan olmayacak fakat esas gerçeği gizleyecek şekilde çarpıtma söz konusu olabilir. Su burçları duygusal kişilerdir ve belirli bir durumun içindeyken o anın etkisine kapılıp gitmeye meyillidirler. Bu kişiler normal olarak fiziksel şiddete eğilimli değildirler, fakat duygusal bir yapıda olduklarından ve içlerinde oluşacak kararlara göre hareket ettiklerinden, aşırı derecede fesatçı olabilirler. Buradaki istisna Akrep burcudur. Akrepler kendine güvenen, zeki, ve güçlü iradeli bir karaktere sahiptir... bildiklerini okuyacaklardır; hoşunuza gitsin veya gitmesin umurlarında değildir. Bir anda çok sert bir şekilde sözlü ve fiziksel şiddete başvururlar. Eski tanımlara göre Akrep önceleri, tıpkı Koç gibi Mars tarafından yönetiliyordu, ve Mars özelliği her iki burçta da vardır; kızdırıldıklarında her ikisi de fiziksel şiddete meyillidirler.

Görebileceğiniz gibi, bir bireyin burç elementiyle ilgili bilgilere dayalı olarak, o kişinin erdemleri, kötü yönleri, doğası ve duyguları ile ilgili önemli fikirler edinebilirsiniz. Bir kişinin burç elementinin özelliklerini bildiğinizde, diğer araçlarla bu özelliklerin daha ince niteliklerini araştıraştırabilirsiniz.
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 13:24   Mesaj No:3

mevlutgunes

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:mevlutgunes isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 164
Üyelik T.: 01 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:Afyon/Bolu
Mesaj: 971
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart YALAN-DÜRÜSTLÜK

ALLAH RAZI OLSUN ŞAHİKACIĞIM
YALANDAN KORKALIM YILANDAN DAHA FAZLA
GÜNLÜNE SAĞLIK YÜREĞİNE SAĞLIK
__________________
img]http://img321.imageshack.us/img321/8944/alaksresi7dg1fk7ca8xj1zm.gif[/img]
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 13:37   Mesaj No:4

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart YALAN-DÜRÜSTLÜK

İNTERNET'TE......DÜRÜSTLÜK

Beni okuyorsanız eğer, buralara kadar ulaştıysanız yani, sizin de
bu ortamda dostluk ve sevgi aradığınızı ya da er geç arayacağınızı
düşünüyorum... Örneğin okumakta olduğunuz bu dergiye
emek veren kişiler, birbirini görmeden, tanımadan sevdiler,
dostluk adına çabalarını sürdürdüler... Birbirimizi görmeden,
tanımadan ve sadece "hissederek" yürüttüğümüz dostluk
ilişkisi yaşamımızdaki diğer ilişkilerden çok farklı gelişiyor..
Gerçek yaşamda önce fizikleriyle, giyim kuşamlarıyla, sonra da
fikirleriyle ve yaşam görüşleriyle, zihinleriyle tanışırız insanların..
Oysa burada, sanal ortamda, önce fikirler ve görüşler ön plandadır,
birbirimizi zihinlerimizle tanırız, severiz ( ya da sevmeyiz )
ve bazen de tanımak isteriz, görüşür tanışırız....Değer verir,
dost oluruz.. Çok sevdigim bir şair ve filozofun, Halil Cibran'in
sözlerini yazım süresince paylaşacağım sizlerle: "Dostunuz size
aklından geçenleri açıklarken ne 'hayır'ı ne de 'evet'i
ona söylemekten korkmayınız. Ve o sustuğunda yüreğiniz
onu dinlemeyi sürdürsün; eğer dostun senin içindeki denizin
alçalacağını bilmek zorundaysa, bırak yükseleceğini de bilsin..
Yanlızca zaman öldürmek için aranılan dost nedir ki ?
O, sizin ihtiyacınızı karşılamak içindir, yoksa anlamsız
boşluğunuzu değil.. Ve dostluğunuzun uyumunda,
bırakın kahkahalar yükselsin ve zevkler paylaşılsın..."
Bazen bu büyü bozulmasın diye, dürüst olamadığımız için,
bu tanışmayı istemeyiz. Karşımızdakinin dürüstlüğü veya
bizimki. Bir şekilde kafamızda hep dürüstlüğü sorgularız,
güvenmek isteriz yazılana, dostlarımıza.... Gerçekten o kişi mi...
Gerçekten böyle mi düşünür.O mu gerçekten bizim etkilendiğimiz,
sevgi duyduğumuz... Yoksa yalan mı bize söyledikleri... Yoksa...
Yoksa... Bize sevgiden bahseden, yüce duyguları bayrak etmiş
kişi, evinde eşini veya çocuklarını döven biri mi? En azından,
insanları, iddia ettiği kadar sevmiyor olabilir mi? Zaman içinde
tanıdıkça kuşkular başlayacaktır... Hiç kimse yalanı sürekli
sürdürecek kadar zeki değildir...Ve hiç kimse de bu yalanlara
sonsuza kadar inanacak kadar saf değil...Dürüstlük, özgürlük
demektir ve özgürlük kısıtlanmamalıdır asla... "Özgürlüğünüz,
kendisine vurulmuş olan zincirlerinden kurtulduğunda,
daha büyücek bir özgürlüğe zincir olur." Sürdürmeye
çalışacağımız yalan, hatırlamak zorunda olduğumuz uydurma
kişilik en çok kendimizi rahatsız edecektir bir gün... İnsan
karşısındakini bir süre aldatabilir belki... Hatta uzun bir
süre de bunu devam ettirebilir... Ama kendini kandıramaz,
bunu hep sürdüremez. Sürdürürse, kişilik sorunları
başlayacaktır, yarattığı kahramanı yaşatmaya çalışırken,
kendisini yaralamış, hatta öldürmüş olabilir...
Ne kaybederiz oysa, ne olur boyumuz kısa veya uzun ise,
zayıf veya şişman isek... Sağlığımız yerinde veya değil ise...
Eksiklerimiz varsa... Paramız olsa veya olmasa...
Veya o filmi görmemişsek, o şiiri duymamışsak....
Ya da o ülkeye gitmemişsek...Sesimiz güzel değilse...
O konuya yabancı isek....Söylediğimiz yaşta değilsek...
Manken-fotomodel bir kadın veya atletik vücuda
sahip bir erkek değilsek.. Ya da yaşamımızda olmadığını
söylediğimiz birileri varsa... Ne farkeder dostluk adına..
Yalanların esiri olarak yaşamak ve
bir gün herşeyden kaçmaktansa,
dürüst olmayı denesek dostlarımıza ve kendimize...
Yarattığımız dünyanın birgün başımıza çökmesindense...
Daha kötüsü, bir başkasının dünyasını yıkmaktansa....
"tıpkı okyanusun sahilinde durmadan kumdan
kaleler yapan ve sonra da bir vuruşta
gülerek yıkıveren çocuklar gibi. Oysa sizler kumdan
kaleler yaptıkça okyanus sahile daha çok kum yığmaktadır,
ve yaptığınız kaleleri yıktıkça okyanus sizlere gülmektedir.."
Kendine mükemmel bir kişilik yaratmak çok kolay...
Zor olan, olduğunu dürüstçe olabilmek... En acı gerçeğin
bile en güzel yalandan üstün olduğunu hatırla...
Dürüstlük temelinde oturan dostlukların daha değerli
ve uzun ömürlü olacağını ta içinde biliyorsun...
Unutma,uzun vadede dürüstlük her zaman galip gelecektir...
Kendini zor olsa da, acı olsa da, kabullen... Çünkü sen biriciksin,
çok değerlisin. Sonradan acısını çekeceğin hayalleri
yaratma.."Acınız, idrakinizi kaplayan kabuğun kırılmasıdır.
Nasıl ki, bir meyvanın yüreğinin güneşi görebilmesi
için kabuğunun çatlaması gerekir, acı da sizin için öyledir.
Kalbinizi güncel yaşantınızın mucizelerine hayran tutabilseydiniz,
acınız mutluluğunuzdan daha az görkemli olmazdı. Tıpkı;
tarlalarınızdan geçip giden mevsimler gibi, yüreğinizin
mevsimlerini de kabul edebilseydiniz, Pişmanlık ve üzüntülerinizin
Kış'ında çevrenize huzur içinde bakabilirdiniz... Acılarınızın çoğu
kendinizce seçilmiştir. İçinizdeki hekimin hastalıklı benliğinizi
tedavi amacıyla verdiği tatsız ilaçtır... Bu nedenle, içinizdeki
hekime güvenin ve uzattığı devayı sükûnetle ve yatışarak için.."
Karşındakine güvenmek istiyorsan,dürüstlük arıyorsan,önce
kendini güvenilir kılmalısın. Bunun da yolu; acı da olsa,
zor da gelse kendinle tanış ve bize seni sun..
Çünkü biz seni seviyoruz, klavyenin tuşlarındakini,
sahte dostu değil, sadece ve tam da şu halinle seni...


Ali Soysal
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 13:46   Mesaj No:5

Papatyam

Papatyam Site Yöneticisi
Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:Papatyam isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 1546
Üyelik T.: 11 March 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İstanbul
Mesaj: 1.864
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart YALAN-DÜRÜSTLÜK

[size=18px]Canımmmmmmmmmmm şükranım benim bizde seninle bu sanal alemde tanışıp dost olanlara en güzel örneğiz bence :lol: :lol: Allah arkadaşlığımızı hiçbir zaman hiçbir kişi için bozmasın :twisted: :twisted: [/size]
__________________
"Bilgi Paylaştıkça Çoğalır"
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 14:30   Mesaj No:6

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart YALAN-DÜRÜSTLÜK

İnsanlar ve İnsancıklar:

Dolu dolu bir yaşam için; zengin olmak, kültürlü olmak veya ünlü bir kişi olmak olmak yeterli değildir. Her şeyden önce kişi insan olabilmeli ve insanlık her vasıftan önce gelebilmelidir. İnsanlık kendini ve tüm insanları sevmek ve tüm insanların hak ve hukuklarına saygı duymak ve göstermektir. Herkesi aynı ölçüde sevmek mümkün olmasa bile, herkese insani muamele yapmak ölçüsünde insanca davranışlara yönlendirmek insanlık görevidir. İnsanlık, kişinin kendi menfaatleri ile başkalarının çıkarlarını bir denge içinde tutabilmektir.

Önemli olan insanın sağlıklı, iç huzurlu ve mutlu olmasıdır. Öncelikle insanlık korkusunda bir aşama yapılamadıysa, iç huzurlu, mutlu hatta ruhsal açıdan sağlıklı olmak zorlaşır.

Peki yukarıda sözünü ettiğimiz türde vasıflara sahip olmayan insan nedir? Bunun dışındaki tiplere = insancık = demek mümkündür. İnsancık insanlık duygularını tam anlamıyla geliştirememiş insan demektir.

Hepimizin maskeleri olduğunu biliyor musunuz ?. Hatta bazıları kendilerini dış etkenlerden, eleştirilerden korumak için maskelerini devamlı kullanırlar. Minik çocuk hislerini gizlemeden ifade eder. Yaş ilerledikçe, kontrollu şekilde ifade etme dönemi başlar; yetişkin çağda ise maskeleme başlar. Patronunuzu sevmeseniz bile hislerinizi dile getiremezsiniz. Daha bir çok örnek vermek mümkündür.

Maskeleme oyunu bu şekilde devam eder gider. Oysa- değişik olmak, cesurca, duyduğumuz hisleri ve düşünceleri akılcı bir şekilde ifade etmek, bize çoğu kez saygınlık getirir. Bütün insanlar hemen, hemen her toplulukta kendini yüceltir. Yalnız burada dikkat edilmesi gereken, ifade edilen açık sözlülüğün akılcı bir şekilde ortaya konmasıdır.

Şahsiyetli insan inançları olan insan demektir. Maskesiz, herkes tarafından takdir edilen bir insan olmak istiyorsanız, şu hususlara dikkat etmelisiniz.

Değişik olmaktan korkmayın. Başarılı insanların hayat hikayelerini okuyun.

Mükemmel insanlardan korkmayın.

Daima kendiniz olun ( maskesiz). Kalıplaşmış, konserve ifadelerden sakınmaya çalışın.

Kendinizi “ suçlu olma” hissinden arındırın; şöyle hareket etseydim, böyle hareket etseydim gibi...

Kendinize inanın, daima akılcı olun, dikkatli olun.

Dürüstlük

Ünlü filozof Diogenes MÖ. 4 yüzyılda yaşadığı Yunanistan’ da dürüst insan bulmak için yola düşer. Gün ışığında elinde lambası ile dolaşmadığı yer bırakmaz.Lambasını her insanın yüzüne tutar “ Dürüst ve doğruyu söyleyen bir dost arıyorum” der.

Fakat aradığını bulamaz.

Psikoloji, felsefe ve din kitapları toplum içindeki birey ilişkilerinin dürüstlük ve doğruluk üzerine kurulmasını öğütler.Biz de doğal olarak yakınlarımızdan, sevdiklerimizden dürüstlüğü, doğruluğu bekleriz. Ama ne kadar dürüstüz sorusuna net bir cevap veremeyiz.Yalanımız kimseyi kırmadıkça, yalan söylemekte sakınca görmeyiz. Amerika’ da yapılan bir araştırmaya göre insanların takriben % 60’ ı yerine göre yalan söylemekte sakınca görmüyor. Eski Çinliler de yalan söylemek, karşı tarafı kırmamak için söylendiğinde adeta yapılan bir iyilik olarak görülüyordu ve bunu “ suçsuz yalancılık” diye adlandırmışlardı.

Günümüzde de aynı anlayışları uluslararası politikada izliyoruz.

Verme Sanatı

Mutlu olmak için almaktan çok vermenin gerekli olduğunu düşündünüz mü hiç?

Mutluluğun yolu aslında beklediğimizden daha fazlasını vermekten geçer. Eğer mutlu ve başarılı bir yaşam istiyorsak, verebilme sanatını bilmemiz gerekmektedir.

Gerçek ve daimi başarıyı, temelde çalışkanlık ve doğru karar verme gücü dışında hiç bir şey sağlayamaz.

Herkes başarıya ancak kendi yetenekleri ile, çalışma gücüyle varır. Çalışmanın yerini tutacak hiç bir şey yoktur. Netice başarıya ve mutluluğa açılan yoldur.

Yaşamda en kutsal amaç mutluluktur. Mutluluğu yakalamak için önce kendi içimizdeki ve dışımızdaki dengelere dikkat etmeliyiz. Daima olumlu düşünüp, bu dengeleri iç huzuru içinde gerçekleştirmeliyiz. Böylece kendimize karşı duyduğumuz sevgi ve saygıyı arttırmalıyız. Mutluluğa ulaşmak için neyi arzu edersek, bütün bunları sonsuz bir arzu ile şuuraltı aklımıza yerleştirmeliyiz. Sonra da başarıya ulaşmak için bıkıp usanmadan çalışmalıyız.


Kamuran GÜRAKAN
05.07.2001
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 14:35   Mesaj No:7

REHA

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:REHA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 553
Üyelik T.: 07 October 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:10.Köy
Yaş:63
Mesaj: 1.867
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart rs

Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, el ve kollarını daha az kullanır ve kapıya bakar. Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz. Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar. Şaşırmış, korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa, yüzünde beliren ifade ağız bölgesiyle sınırlı kalır. El kol hareketleri ile söylediği sözler arasında zamanlama hatası vardır, baş hareketleri mekaniktir. Bilinçaltından sızan gerçek duygu, düşünce ve niyeti dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.
Klinik psikoloji alanında dünyaca tanınan ve kısa süreli terapide devrim niteliği taşıyan “Nöro Dinamik Analiz”in yaratıcısı David J. Lieberman’ın ilginç bilgiler içeren kitabı, Kuraldışı Yayıncılık’tan piyasaya çıktı. “Size Kimse Yalan Söyleyemez” adlı kitabında insanoğlunun günümüzde kandırmaca dolu bir dünyada yaşadığına dikkati çeken Lieberman, “Birilerinin bize yalan söylemesine engel olamayız ama bizi inandırmalarına engel olabiliriz” görüşüne yer veriyor.
Kitabın her bölümünde yalanın farklı bir yüzünün ortaya konulduğunu belirten Lieberman, kitaptaki yeni teknikler sayesinde herkesin kendilerine yalan söylenip söylenmediğini anlayabileceğini kaydediyor.

YALAN SÖYLÜYORSA
Lieberman’ın araştırmalarına göre, birinin yalan söyleyip söylemediğini aşağıdaki ipuçlarıyla anlayabilirsiniz:
Yalan söyleyen kişi göz temasından kaçınır, göz göze gelmemek için elinden geleni yapar.
Yalan söyleyen ya da bir gerçeği saklayan kişi, ellerini ve kollarını daha az kullanır.
Kendisine soru sorulduğunda elleri sımsıkı kapanıyorsa ya da avuçları aşağı dönükse bu yalanın ya da kandırmanın sinyalidir.
Ellerini yüzüne ya da boynuna doğru götürüyor olabilir ama bedeniyle teması sadece bu kısımlarla sınırlı kalır.
Verdiği cevap nedeniyle içinin rahat olduğunu göstermeye çalışan kişi belli belirsiz kaçamak bir şekilde omzunu silker.
Kişinin el kol hareketleri ile söylediği sözler arasında zamanlama hatası vardır. Baş hareketleri mekaniktir.
Şaşırmış, korkmuş ya da mutluymuş rolü yapıyorsa, yüzünde beliren ifade, ağız bölgesiyle sınırlı kalacaktır.

“KAMBUR DURUR, KAPIYA BAKAR”
Yalan söyleyen kişi ayakta dururken ya da otururken konuşma sırasında sırtını dik tutmaz.
Kendisini itham eden insandan uzaklaşmak isteğiyle muhtemelen bakışlarını kapıya doğru çevirir.
Konuştuğu insanla ya çok az fiziksel temas kurar ya da hiç kurmaz.
İşaret parmağını ikna etmek istediği kişiye yöneltmez.
Kendisini itham eden kişiyle arasına bir takım nesneler koyar.
Bilinçaltından sızan gerçek duygular, düşünceler ve niyetler dil sürçmesi şeklinde ortaya çıkar.
Karşısındaki kişi anlattığı hikayeye inanana kadar fazladan bilgi vermeye devam eder. -Sorulara asla doğrudan cevap vermez, dolaylı olarak ima eder.
Yalan söyleyen kişi, ‘ben, biz ve bizim’ gibi zamirleri ya çok az kullanır ya da hiç kullanmaz.
Kullandığı kelimeler açık ve net olmayabilir.
Sorulan soruya oranla aşırı bir tepki gösterir.
Yalan söyleyen kişi, bütün sorularınıza cevap verebilir ama kendisi size soru sormaz”

“HAKSIZ YERE SUÇLANDIĞINA SİNİRLENMEZ”
David J. Liberman’ın araştırmasına göre, yalan söyleyen kişi, konu değiştirildiğinde rahatlar ve gerginliği azalır. Yalancıları tanımanın diğer yolları da şöyle:
Haksız yere suçlandığına sinirlenmez.
‘Gerçeği söylemek gerekirse’, ‘Dürüst olmak gerekirse’ ve ‘Neden yalan söyleyeyim ki’ gibi cümleler kullanır.
Soruyu önceden düşünmüş ve cevabı hazırlamıştır.
Sorunuzu tekrar etmenizi ister ya da soruya soruyla karşılık verir.
Konuşmasına, ‘Yanlış anlamanı istemem ama’ gibi bir cümleyle başlar.
İlginizi dağıtmak için şaka yapar ya da dalga geçer.
Daha ayrıntılı açıklama gerektiren konuları sıradan bir şeymiş gibi aktarır.
Hikayesi o kadar inanılmazdır ki, sırf bu yüzden inanırsınız.
http://www.ntvmsnbc.com/news/269971.asp
__________________
[size=10pt]ŞU FANİ DÜNYADA BAKİ GİBİ YAŞIYORUZ

BİRDE HASTAHANE KÖŞELERİNDE
[/size]
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 14:37   Mesaj No:8

REHA

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:REHA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 553
Üyelik T.: 07 October 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:10.Köy
Yaş:63
Mesaj: 1.867
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart rs

YALAN



Yalanı iş edinme, çok yalan söyleme. Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık çok çirkin bir huydur. Dinimiz yalanı haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır.

Yalan rûhî bir hastalıktır, müslümanların kendilerini bundan korumaları gerekir. Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır.

Cenab-ı Hakk, "Yalan sözden kaçının" (Hac, 22/60) diye emrettiği halde basit dünya menfaatleri için yalan söyleyenler vardır. Özellikle yalan yere şahitlik yapmak çok kötü bir davranış ve büyük bir günah sayılmıştır. Gerçek bir müslüman kendi aleyhinde de olsa, doğru söylemeli ve asla yalana yaklaşmamalıdır. Çünkü Allah Teâla şöyle buyurmuştur:

"Ey iman edenler! Hak üzere durup adaleti yerine getirmeğe çalışan hâkimler ve Allah için doğru söyleyen şâhidler olun. Velev ki, o şahitliğiniz nefisleriniz yahut ana babanızla yakın akrabanız aleyhine olsun. İster üzerine şahitlik yapılan kimseler zengin veya fakir bulunsun" (Nisa, 4/135).

Peygamber Efendimiz de, yalan söylemenin ve yalan şahitlik yapmanın büyük günahlardan olduğunu ısrarla belirtmiştir (Riyazü's-Sâlihîn, III, 138). Ayrıca yalanın münafıklık alâmetlerinden olduğunu haber vermiştir (Müslim, İman, 107).

Dinimizde sadece üç yerde yalan söylemeye izin verilmiştir:

a) Zulüm ve haksızlığa uğramış bir adamın can, mal veya namusunun zarar görmekten kurtarılması için;

b) Dargın olan karı-kocayı veya iki kişiyi barıştırmak için. Çünkü Rasûlullah, İnsanlar arasını düzelten, bunun için hayırlı söz söyleyen ve hayırlı söz ulaştıran kimse yalancı değildir" (Müslim, Birr ve Sıla, 27) buyurmuştur.

c) Harpte düşmanı yenmek için.

Yalanın kötülüğüne gelince, Peygamberimiz (s.a.s.);

"Yalan kötülüğe, kötülük Cehennem'e götürür. İnsan yalancılık yapa yapa, nihayet Allah katında yalancılardan yazılır" (Buharî, Edeb, 69; Müslim, Birr, 103-105) buyurmuştur. Yalanın en büyük kötülüğü işte budur. Yani, insanı Allah Teâla'nın rızasından uzaklaştırıp Cehennem'e götürmesidir. Ayrıca yalan insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde karışıklıklara sebep olur; dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker. Yalan er geç ortaya çıkacağından, yalancılar, kendilerine güvenilemeyen, saygı duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna düşerler. Kısaca yalan, insanı dünyada da ahirette de felâkete sürükler.

Şamil İA
http://www.sevde.de/islam_Ans/Y/05.htm
__________________
[size=10pt]ŞU FANİ DÜNYADA BAKİ GİBİ YAŞIYORUZ

BİRDE HASTAHANE KÖŞELERİNDE
[/size]
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 14:39   Mesaj No:9

REHA

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:REHA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 553
Üyelik T.: 07 October 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:10.Köy
Yaş:63
Mesaj: 1.867
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart rs

Dil yalan söyler ama vücut asla!
Birlikte olduğunuz insanın yalan söyleyip söylemediğini anlamak hiç de zor değil. Beden dilinin inceliklerini öğrenip, iyi bir gözlemci olursanız 'gerçeğe' giden yolu bulursunuz

Psikolojik tekniklerle insanların gerçek düşüncelerini okuyabilen Derren Brown, "Bedenlerimiz değişmez bir şekilde, gerçekte nasıl hissettiğimiz hakkında ipuçları veriyor. Neye baktığınızı bildiğiniz takdirde, herhangi birisinin beden hareketlerinden yalancı olduğunu kolayca anlayabilirsiniz" diyor. "Body Language-Vücut Dili" adlı kitabın yazarı Allan Pease de insanların beden dillerinin gerçek düşüncelerini kesinlikle ortaya koyduğunu iddia edenlerden. Siz de Brown ve Pease'in önerileriyle, sevgilinizin kafasından neler geçtiğini anlayabilirsiniz...

El saklama

Birisiyle samimi olduğumuz zaman, ellerimizi görünür kılarız ve avuç içlerimiz yukarıya doğru döner. Ama yalan söylediğimiz zaman ellerimizi arkamıza veya ceplerimize saklama eğilimi gösteririz. Erkek arkadaşınızın sizden bir adım geride gitmesi, konuştuğu konudan rahatsız olduğu hakkında bir sinyal olabilir.

Burun kaşıma

Burun kaşıma, beyaz yalanların klasik işaretidir. Yine de, sevgiliniz sizden gerçekleri saklarken, büyük bir olasılıkla gözlerine, kulaklarına, dudaklarına dokunuyor olabileceğini biliyor muydunuz? Erkekler gerçeği söylemediği zamanlarda elleriyle yüzlerine dokunuyorlar. Bu bedenlerinin, yalanlarına karşı koyuş biçimi.

Yutkunma

Bedenlerimizin yalanlarımıza bir diğer karşı koyuş biçimi ise boğazımızın işlevlerini yerine getirmesini kısıtlamak. Bu da konuşmayı zorlaştırır, yani eğer birisi yalan söylüyorsa sözcükleri dışarıya çıkarmak için sık sık yutkunur veya dudaklarını yalar.

Göz hareketleri

İşte yalanı gözlerden yakalama tekniği: Bu konuda yapmanız gereken ilk şey, sevgilinize cevabını bildiğiniz soruları sormak. Birlikte olduğunuz zaman yaptığınız bir şeyi sorun, örneğin "Ne yemiştin" veya "Nereye park etmiştik?" gibi. "Cevabı düşünürken, gözlerinin nereye gittiğini izleyin. Her zaman için bir yönde giderler, bu da onun yöntemidir.

Erkek arkadaşınızın konuşması bittikten sonra baktığı yerler, söylediklerinin doğru mu yalan mı olduğu konusunda ipuçları veriyor. Örneğin, aşağı doğru bakma, hisleri açığa çıkaran bir durum. Pek çok insan yalan söyledikten sonra kendini suçlu hissediyor, bu nedenle farkında olmadan, karşısındakinin düşündüklerini kontrol etmek için gözlerini yukarıdan aşağıya süzüyor.

Öksürmek

Eğer sevgilinize nerede olduğunu sorduğunuzda şiddetli bir öksürük nöbetine yakalanıyorsa, bu iyi bir işaret değildir. Yalandan öksürme, klasik aldatma tekniğidir. Beden yalana karşı koymaya çalışır, öksürmek veya boğazını temizlemek hikaye uydurmak için zaman kazanma şansını artırır.

Hızlı konuşma

Sevgiliniz tane tane mi konuşuyor, yoksa hızlı mı? Uzmanlara göre, ne kadar hızlı konuşursa, yalan söylediğinden o kadar fazla kuşkulanabilirsiniz. Genel kanıya göre, insanlar hızlı konuştuklarında yalanlarının ortaya çıkmayacağını düşünüyorlar.

Nefes alıp verme

İşte size süper bir ipucu daha... Yalan söyleyen birinin rahat nefes alamadığını sakın unutmayın. Baskı altında olduğu zaman, karnından nefes almayı bırakıp, göğsünden nefes alır.

Gülmek

Pek çok insan yalan söylediğinde ilk başta rahatlar. Bunun etkisi sesine de yansır. Yüksek sesle konuşur ve daha neşeli olur.




http://www.maksimum.com/maksiclub/haber/106/37442.php
__________________
[size=10pt]ŞU FANİ DÜNYADA BAKİ GİBİ YAŞIYORUZ

BİRDE HASTAHANE KÖŞELERİNDE
[/size]
Alıntı ile Cevapla
Alt 10 May 2006, 14:48   Mesaj No:10

REHA

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:REHA isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 553
Üyelik T.: 07 October 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:10.Köy
Yaş:63
Mesaj: 1.867
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Standart YALAN-DÜRÜSTLÜK

YALAN
Hadi gidiyorsun
Yürekten kan gidiyor,sen gidiyorsun
Herşey gidiyor
Gökte bulut,dağda kar,düzde kervan gidiyor
Solgun bir gül oluyor insan
Bir demet kır çiçeyi ölüyor sen gidiyorsun
Ne ucuz yaşıyorsun,ne kolay
Bir kristal gibi ellerimden düşüyorsun
Bakma öyle
Ben kanıyorum sen üşüyorsun
Kolaydeyil bir yalan bu
Yaralayan kanayan koca bir yalan
Yalan işte
Sevdiyim yalan
Sarkılardan arta kalan ve sabah buğusu
Ve tarla faresi ve ekmek derdindeki işçi kalbi gibi
Yumuşak sıcak bir yalan
Islak gözlerimle geçiyorum
Yaralı bir ceylanın kalbinden
Ceplerimde kül var
Bir yangından arta kalan
Sorduğum adreslerde kimse olmuyor
Ve kimse olmuyor ben sorduğum zaman
Her şey bir yalan gibi yandığı zaman
Yalnız olduğunu anlıyor insan
Anladım ve geçtim
Yaralı bir ceylanın kalbinden
Aynamı kırdım fotoğraflarımı yaktım
Nasıl da acımasızdım tafralarıma karşı
Nasılda umarsız
Su gördüm düşümde
Karanlıktı ve gürültüyle çağlıyordu
Ceplerimde kül vardı ve yanıyordu
Sonra sabah oluror
Ve bir celan kalbinde alem ağlıyordu
Hayır diyordu bir dağ köylüsü
Hiç bir şey için geç giyil
Ve geç diyil birşey için hiçbirşey
Bişey vardı öyleyse bişey
Beni çeken
Gecenin dadasından uzağa
Kocaman çayırlara çeken bişey
Gümrah ırmaklara
Sonra sıcağa sonra acıya
Sonra yaralarımamerhem olmaya kapıma dayanan
Bişey
Tutsana beni,bırakmasana
Olsun yaralasana
Olsun,ağrısa da
Yalanda olsa,kalsana
Dağ köylüsü
Aşkın olduğu yerde ben varım
Sen olmasanda ben varım
Yağmur yağar saçlarım filizlenir
Bir yıldız düşer omuzlarıma
Islık çalar ıslanır şarkılarımı söyler geçerim kapından
Camların buğusundan ve yağmurun kokusundan
Tanırlar beni
Bilirler
En iyi yalanlarını ben alırım onların
Adresler sorarım kimseler oturmaz orda
Ve kimseler olmaz ben sordukça
Dağköylüsü
Simdi gidersen
Simdi git
Kalırsan şimdi


İbrahim Sadri

http://www.kircicekleri.com/siir4yalan.htm ORJİNAL ŞİİR MÜZİĞİ İLE BURADAN BAKABİLİRSİNİZ.
__________________
[size=10pt]ŞU FANİ DÜNYADA BAKİ GİBİ YAŞIYORUZ

BİRDE HASTAHANE KÖŞELERİNDE
[/size]
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Bookmarks

Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

Benzer Konular
Konu Başlıkları Konuyu Başlatan

Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları

Cevaplar Son Mesajlar
Baştan aşağı yalan! umut Fenerbahçe 0 09 October 2013 09:26
Açıklık ve Dürüstlük REHA Deneme & Düz Yazılar 13 27 November 2006 15:16
Yalan. PESTEMAL Deneme & Düz Yazılar 1 09 November 2006 15:17
Yalan Söyle Mekansiz Yakılacak Şiirleriniz 3 27 April 2006 16:35
Sadece Sen, Gerisi Yalan... Papatyam Deneme & Düz Yazılar 1 05 March 2006 19:48

Yeni Sayfa 1

www.papatyam.org Ana Sayfa

Tefekküre Davet Köşesi

Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın

                       Instagram         

Papatyam alemdarhost.com sunucularında barındırılmaktadır.