11 April 2008, 17:07 | Mesaj No:1 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ? GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ ? Ağasar, Oğuz boylarından Çepniler'in yaşadığı bölgenin folklorik adıdır. Şalpazarı ve köylerini içine alır. Geyikli, Ağasar'da bir beldedir. Ağasar Deresi boyunca sıralanan yerleşim birimlerinde yaşayan ve milliyetlerine bağlılığı ile tanınan bu insanların, kendilerine özel bir yaşama biçimleri vardır. Buna, 'Ağasar Çepni Kültürü' denmektedir. Son yıllarda Türkiye genelinde olduğu gibi Ağasar'da da ulaşım ve iletişimin yaygınlaşmasına bağlı olarak kültür erozyonu hız kazanmıştır. Yetişen yeni nesil; basın, yayın, internet ve benzeri imkanlardan yararlanmakta, bütün dünya ile temas kurabilmektedir. Böylece dünya, gün geçtikçe neredeyse bir köy kadar küçülmektedir. Elbette bu gelişmeler, insanlık adına sevindiricidir. Ancak, millî kültürümüz aleyhine oluşturduğu kötü gidiş nedeniyle birtakım önlemlerin alınmasını zorunlu kılmaktadır. Eğer biz Türk Milleti olarak kendi bilgi, bulgu ve kültürümüzü hızla güçlenen bu medya ortamına süremez, tanıtımını yapamazsak; bilim ve kültür dünyasına egemen güçleri ve egemen ülkeleri hayranlıkla izlemeye devam edersek; gelecekte, gittikçe küçülen "Dünya Köyü"nde bir kültür mahallemizin, bir kimlik kaydımızın olması çok zorlaşacaktır. Çünkü her şey hızla değişmektedir. Ayrıca ölen her yaşlı insan, devrilen bir Osmanlı Çınarı gibi beraberinde geçmişin bize has değerlerini toprağa götürmektedir. Bunu önemsiz saymak, bir milletin yavaş yavaş yok olmasını görmezden gelmektir. Çünkü Türk Milleti, Orhun Kitabeleri'nde de ifade edildiği gibi 'Adı sanı yok olmadan' yaşamalıdır. Kültürel kimliğimizden sıyrılarak et-kemik olarak varlığımızı sürdürmeye razı olmamız, gelecekte bizi millet olarak var etmeye yetmeyebilir. Tarih bunun acı örnekleriyle doludur. Macarlar'ın, Bulgarlar'ın ve daha birçok Hıristiyan topluluğun aslında Türk olduklarını, kültürel kimliklerini koruyamama nedeniyle farklılaştıklarını unutmamak gerekir. Bundan dolayı; tüm yurt sathı, hatta yurt dışındaki bütün Türk İlleri, üniversitelerimizin başlatacağı bir seferberlikle; köy köy, kasaba kasaba, ev ev taranmalı; bir daha geri dönmemek üzere hızla kaybetmekte olduğumuz, bizi biz yapan değerlerimiz değişim selinin önünden kurtarılmalı; 'geleceğimizin küçük güneşleri' olan çocuklarımıza öğretilmelidir. Çizgi filmler yapmalı, belgeseller hazırlamalı, kitaplar yazmalı, tiyatrolar yapmalı; hayatımızın her anını bu güzel adet ve usullerle şekillendirmeliyiz. Bir kelimenin Türkçesi dururken yabancısını kullanarak toplum içinde farklı olmaya çaba göstermemeliyiz. Eğer bir kelimenin Türkçe karşılığı yoksa, dili budayarak, kırıp dökerek değil, kurallara uygun olarak Türkçe karşılıklar türetmeli, Türkçe konuşmalı, Türkçe yazmalıyız. Kök olmadan ayakta durulamayacağını herkes bilir. Bu nedenle kendi geçmişimizle barışık olmalıyız. Atatürk, "Kendi benliğini bilmeyen milletler, başka milletlerin yemi olurlar" diyerek bu konuda bizi açıkça uyarmaktadır. Bu düşüncelerle, güzel Anadolu'muzun unutulmaya yüz tutmuş ücra bir kösesindeki Ağasar(Şalpazarı) yöresinin bütün köylerinde yaşatılan ortak Çepni Kültürü'nün verimlerini Geyikli ağırlıklı olarak ele almak uygun düştü. Bu bir ayrıcalık olarak düşünülmedi. Çünkü Ağasar, bir kültür bütünlüğüdür.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:10 | Mesaj No:2 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
Ağasar’ namıyla anılan bölge içerisinde
Geyikli’nin beli-başlı ayrıcalıkları vardır İşte bu ayrıcalıklardan bazıları: 1-Osmanlı tarihinde, Trabzon Eyaletine bağlı Sancakbeyliklerinden birisi, Geyikli’den Ali Bey’e verilmiştir. 2-Köy statüsünde iken, Trabzon’un bütün köyleri arasında en büyüğü Geyikli olmuştur. 3-Ağasar yöresi tarihinde ilk ve tek yatılı medrese, Geyikli’de kurulmuştur. 4-Cumhuriyet döneminde, aynı bölgede-yeni harflerle öğretim yapan-tek okul, medresenin okula dönüştürülmesiyle Geyikli’de açılmıştır. 5-İlçeye bağlı köyler içerisinde ilk Ortaokul ve ilk Çok Amaçlı Lise, Geyikli’de açılmıştır(Çok amaçlı Lise, ilçede de mevcut değildir). 6-Sekiz yıllık İlköğretim Okulları açılmadan önce yedi adet İlkokulu ile,bölgenin okullaşmada öncüsü Geyikli’dir. 7-Yörede; öğretmeni, devlet memuru, Lise ve Üniversite mezunu en çok olan yer Geyikli’dir. 8-Ağasar yöresinde, kadrolu on camii olan tek köy/belde Geyikli’dir. 9-Yörede ilk modern ‘Halk Kütüphanesi’ Geyikli’de hizmete açılmıştır. 10-İlçeye bağlı köyler içerisinde, ‘Tarım Kredi Kooperatifi’ ilk defa Geyikli’de kurulmuştur. 11-Sınırları içerisinde; on adet kemer köprüsü, yedi adet su değirmeni ve üç adet elektrik değirmeni olan tek yerleşim yeri Geyikli’dir. 12-Köy yolu yapılması için devlet dozeri, yörede ilk defa Geyikli’de çalışmaya başlamıştır. Yine yörede, bir köye ilk kompresörü getiren(1967) de Geyikli’den bir taş ustasıdır. 13-Ağasar yöresinde ilk sönmemiş kireç üretimi, ‘Kireçhane’ mevkiinde Geyikli’de gerçekleştirilmiştir. 14-Şalpazarı dışında ilk resmi ‘Pazar(Salıpazarı)’ Geyikli’de kurulmuş ve devam etmektedir. 15-Ağasar yöresinde, bir başbakanın(N.Erbakan) ziyaret ettiği tek yerleşim birimi Geyikli’dir. Bu vesile ile yörede ilk helikopterin indiği tek yer yine Geyikli’dir. 16-Ağasar yöresinde, bir Büyükşehir Belediye Başkanı(İstanbul/ R.Tayyip Erdoğan) tarafından üç defa ziyaret edilen tek belde yine Geyikli’dir. Tİ-Ağasar'da Geyikli'ye inen ilk helikopter (Başbakan N.Erbakan'ın beldemizi ziyaretleri sırasında)
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:13 | Mesaj No:3 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
TARİHÎ FERMAN
Yaşadığı çevrenin saygın kişilerinden biri olan ‘Demirci İbrahim’, Gökçeköy Deresi’ne köprü yaptırırken Alaca Dağı’ndan aşağı bir yabancı gelmiş ve aç olduğunu söylemiş. ‘Demirci İbrahim’, yabancıyı misafir etmiş ve izzet ü ikramda bulunmuş. Yabancı adam ayrılırken ona adres vermiş ve “Başın sıkışırsa adresime göre beni bul” demiş. Aradan zaman geçmiş, Tonya ve Görele ile sınır kavgaları olmuş. ‘Demirci İbrahim’ çantasına bir ekmek atmış, karısına “yaban”a gittiğini söyleyerek evden ayrılmış. Adres ile mezkur adamı bulmuş. Adam, İstanbul’da padişahın ‘Kuyuudât(kayıtlar) Kalemi’de imiş. Görevi de, memleketi gezip sınır tesbitleri yapmak imiş. ‘Demirci İbrahim’, derdini anlatmış. Adam yazmış ve bugünkü Ağasar sınırını Kuyuudât’ta zapta geçirmiş. Adamın yazarken “Aç ‘Demirci İbrahim’, bacağını aç!” dediği rivayet edilir. “Bacağını aç” sözcüğü, “sınırı geniş söyle!” anlamında olsa gerektir. ‘Demirci İbrahim’, İstanbul’dan padişahın tuğralı fermanı ile gelmiş ve davalarda bulunmuş ve sınırlar netleşmiştir. Bu ferman; Ağasar yöresi sınır anlaşmazlıklarında kişi veya mahkemelerce başvurulan önemli bir kaynak olmuştur. Özellikle yayla davalarında, mahkemelere bilgi kaynaklığı yapmıştır. Erkeksu Yaylası, Sis Dağı Obaları v.b... Ayrıca, il sınırı anlaşmazlıklarına çözüm bulmada kaynaklık etmiştir. Trabzon-Giresun il sınırı problemine, bu ferman sayesinde çözüm bulunmuştur. Bu ferman, ilçe sınırları anlaşmazlıklarını çözmek için de önemli bir kaynak olmuştur. Tonya-Şalpazarı sınırındaki bir zamanlar ortaya çıkan ayrılık, bu fermanın katkılarıyla giderilmiştir. Öyle anlaşılıyor ki, bu ferman; bundan sonra da,-hem manevi değer yönünden, hem tarihi değer yönünden, hem de yöre sorunlarının çözümünde katkıda bulunması bakımından- önemli olmaya devam edecektir.(Sözkonusu fermanın aslı, Geyikli Belediye Başkanlığı tarafından, özel bir kasada muhafaza edilmektedir).
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:15 | Mesaj No:4 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
Geyikli’nin Bugünkü Sınırları
1-Güdün Köyü İle: Kuzey-Doğu komşusudur. Derede Sultanuu Kahvesinden başlar, dereyi takip eder; Güdün Köprüsünden, Lügütlü Camiinin, Güdün tarafından, Kındıloğlu Mahallesi’nden, Kavacık Irmağına kadar devam eder. 2-Pelitçik Köyü İle: Kavacık Deresi boyunca, Kızıllık Deresinden, Sis-Belen’e kadar Kuzey-Batı komşumuzdur. 3-Dorukkiriş-Doğancı Köyleri İle: Doğu komşularımızdır. Aramızda Sultanuu’ndan başlayıp, Acısu Yolundaki Tombultaş’a kadar Ağasar Deresi bulunmaktadır. 4-Simenli Köyü İle: Güney-Batı komşumuzdur. Acısu Yolundaki Tombultaş’tan başlar, Hapisoluğu, Zefilce Boğazı, Demittepesi, Guguk Dağı, Çakmaklık Boğazı, Sis Yolu’nda, son bulur. 5-Gökçeköy İle: Kuzey-Batı komşumuzdur. Çakmaklık Boğazı,araba yolu, Dişmer, Ballıkıran, Barhana Kıranı, Sandık Gölü. 6-Görele-Bayazıt Köyü : Batı komşumuzdur. Sınır Tesbit Kararı aşağıdadır: Karar sayısı : 38/38385 Giresun İli Görele İlçesi Merkez Bucağı’na bağlı Bayazıt Köyü ile Trabzon İli Şalpazarı İlçesi Merkez Bucağı’na bağlı Geyikli Köyü arasında kalan iki il arası sınırın : “1912 rakımlı Gelinkaya Tepesi’nin Doğusunda Çayır Deresi’nin Batıdan gelen dere ile birleştiği yerin Kuzeyinde, Çayır Deresi’nin Doğusunda bulunan yıkık değirmende beton kazıkla sabitleştirilen noktadan başlayarak, buradan Çayır Deresi’ni Kuzeye doğru izleyerek derenin iki kola ayrıldığı noktaya çekilen hat, buradan Kuzeydeki kolu izleyerek bu kolun kaynağına çekilen hat, buradan da 2182 rakımlı Halil Tepesi’nin(Halil Evliye Tepesi) Güneye doğru uzantısı şeklinde olup bu tepe ile birlikte Sis Dağı adını alan silsilenin sırt hattını izleyerek Kuzeyde 2182 rakımlı Halil Tepesi’nin(Halil Evliya Tepesi) zirvesinde son bulan hat olarak belirlenmesi .” Turgut ÖZAL M.KALEMLİ Kenan EVREN Başbakan İ.İşleri Bakanı Cumhurbaşkanı (Yukarıdaki karar metni, İçişleri Bakanlığı tarafından ilçe kaymakamlığı aracılığı ile Geyikli Köyü Muhtarlığı’na tebliğ edilmiştir. Muhtarlık kayıtlarından alınmıştır). Çevremizde 6 köy komşumuz vardır. Bunlardan Güdün, Doğancı, Dorukkiriş ile aramızda sınır anlaşmazlığı olmamıştır. Pelitçik ile Sis-Erkeksu mevkiinde sınır anlaşmazlığı olmuş ve neticelenmiştir: Belen-Geyikli Camii’nin sağ tarafından Geyikli Obası’na gelen yol ile araba yolunun birleştiği yerden yukarı-Tombultaş’tan 50-60m. Geyikli tarafından kayalık tepe olan Halil Tepesi’ne kadar olan sınır belirlenmiş; olay adli yönden karara bağlanmıştır. Simenli ile Demittepesi anlaşmazlığı olmuş ve bugünkü sınır şekli ile anlaşma sağlanmıştır.. Gökçeköy ile aramızdaki Kireçhane-Sandık Gölü anlaşmazlığı, Orman Bakanlığı’nın adı geçen bölgedeki ağaçlandırma projesi nedeniyle ortadan kalkmış; Orman Bakanlığı ile Belediye arasındaki hukuki ilişkiye dönüşmüş; Gökçeköy devre dışı kalmıştır. Geyikli’nin komşu köylerle olan ilişkileri çok iyidir. Bu ilişkilerin daha da iyi olmasını, iyi dostluklar kurulmasını ister.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:17 | Mesaj No:5 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
DOĞAL DURUM/COĞRAFİ KONUM
Geyikli Beldesi, Trabzon İli, Şalpazarı İlçesi sınırları içinde; Sis Dağı eteklerinde kurulmuştur. Sis Dağı da, Karadeniz kıyı şeridi boyunca uzanan ve denize yakın dağların en yükseğidir. Sis Dağı eteğindeki bölgeye bu ad, yamaçlarındaki ormanlardan ve bu ormanlardaki geyiklerden esinlenerek verilmiştir. Beldenin konumunu daha belirgin ortaya koyabilmek için önce Şalpazarı İlçesi’ne bir göz atalım: ŞALPAZARI İLÇESİ HB-Eskiden Şalpazarı-1974(Bir ortaokul, bir ilkokul, bir sağlık ocağı, bir karakol, nüfus memurluğu, Ziraat Bankası Şubesi, iki cami, bir sinema, 7 fırın, 12 terzi, bir tane radyo tamircisi, 8 kahvehane, 6 lokanta, iki buğday ofisi./ Şalpazarı'nda İlk televizyon, Hüseyin Cengiz tarafından bu yıl alındı. Sadece Rusya yayınlarını çekiyordu). Trabzon İli’ne bağlı onsekiz ilçeden biri olan Şalpazarı’nın doğusu, Vakfıkebir ve Tonya; batısı, Eynesil ve Görele; kuzeyi, Beşikdüzü ilçeleri; güneyi, Gümüşhane il sınırları ile çevrilidir. ‘Çepni Vilayeti’ sınırları içinde 1809 yılına kadar Görele’ye bağlı olan Şalpazarı, bu tarihte çıkarılan bir fermanla Vakfıhatuniyye’ye(Vakfıkebir’e) bağlanmıştır. 1914 yılında bucak haline gelmiştir. Daha sonra bucak teşkilatı kaldırılmış ve 1927 yılında tekrar Vakfıkebir İlçesi’ne bağlı bir bucak olarak yeniden kurulmuş ve Bakanlar Kurulunun 07.12.1953 gün ve 4-1945 sayılı kararı ile tam teşkilatlı hale getirilmiştir. Belediyesi 02.06.1968 yılında kurulmuştur. 07.12. 1987 tarihinde ilçe olmuş ve 05.08.1988 tarihinde teşkilatını tamamlamıştır. Şalpazarı İlçesi’nde belediye başkanlığı yapmış olanlar sırasıyla şunlardır: Hüseyin H.Cengiz, İsmail Ataman, Mustafa Karabayır, Hüsnü Kaya ve Mehmet Muhçu. Şalpazarı’nın 6 mahallesi (Çamkiriş, Kireç, Dereköy, Sugören, Kalecik, Turalıuşağı) ve 24 köyü bulunmaktadır. Alfabetik sıraya göre bu köylerin isimleri şunlardır: Ağırtaş, Akçiriş, Çarlaklı, Çamlıca,Çetrik,Doğancı, Dorukkiriş, Düzköy,Fidanbaşı, ‘Geyikli’, Gökçeköy, Gölkiriş, Güdün, Kabasakal, Karakaya, Kasımağzı, Kuzuluk, Pelitçik,Sayvançatak, Simenli, Sinlice, Sütpınar,Tepeağzı, Üzümözü. Bunlardan sadece Geyikli, belde olma hakkını kazanmıştır. Köylerin nüfus bakımından en büyüğü Geyikli Beldesi, ikincisi ise Gökçeköy’dür. Şalpazarı İlçesi’nin, merkezdeki nüfusu, 1985 yılında 3281 iken 1997 nüfus sayımına göre, 5700 olmuştur.(Toplam nüfus:1985’de; 21281/1990’da; 21457/ 1997’de; 16600’dür.) Merkezdeki nüfus:1990’da; 5772’dir. Salnameler’deki bilgilere bakılırsa; Şalpazarı’nda yüzyılı aşkın bir süredir çarşamba günleri-köylerden gelen halkın alışverişi için-genel pazar kurulmaktadır.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:18 | Mesaj No:6 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
RUS İŞGALİ Geyikli, 28 Temmuz 1916 tarihinde Rus işgaline uğramıştır. Ruslar, Doğancı-Karaağaç-Pıralıkıranı-Değirmenyanı-Gotaluun Kıyısı ve Kıran’a gelir. Zaman temmuz ayı, buğdayın başak atığı ay, öğle saatleridir.
Gıran’da karakol kurarlar. Yuşuf, İvan, Zahar, Vasil ve Yorgo, karakolda kalırlar. Diğerleri Gabalak-Erkeksu-Sis Pazarı karşısına karargah kurarlar. Yiyeceklerinin çoğunu gelir köyden temin ederler. Gördükleri inek, koyun ve keçileri izinsiz götürür yerler; petek varsa balı da alırlar. İnsanlar para karşılığı Maçka’dan, Trabzon’dan, Ordu’dan, Rize’den Sis Dağı’na yiyecek taşırlardı. Yaşlı insanların unutamadıkları ve takdirle anlattıkları Ruslar’ın şu iki uygulamasını yine onların ağzından nakledelim: “Ruslar, işgal süresince meyveleri olgunlaşmadan yedirmezlerdi ve Cuma günleri kimseyi çalıştırmazlardı.” Ruslar’ın köyden gidişleri 1918 Şubat sonu, Mart başlarıdır. Burada 1,5 yıl kalmışlardır. O zaman Derehaliluu Halil, Acemuu Osman, Hacı Mehmet; Gavurdağı’ndan Espiye’ye muhacir gittiler.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:22 | Mesaj No:7 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
FatihTolga Özer Ahmet oğlu 1974 doğumlu Fatih T. Özer, 1994 yılında Polis Akademisini bitirmiş ve aynı yıl Özel Harekat Daire Başkanlığı bünyesinde göreve başlamıştır. Balıkesir'de üç aylık Özel Harekat kursunu bitirdikten sonra Tunceli'de göreve başlamıştır. Başarılarından dolayı, İçişleri Bakanlığı tarafından üç defa maaşla taltif edilmiş ve Tunceli Valiliği tarafından da iki kez takdirname ile ödüllendirilmiştir. K-4 pusu noktasında bulunan termal noktaya ayar yaptıktan sonra dönerken Tunceli ili Batman Köyü yolu üzerinde bir gurup PKK'lı teröristin, görevli bulunduğu aracı çapraz ateşe tutması neticesinde ödüllerin en güzeli olan 'şehitlik'le ödüllendirilmiştir(13.06.1998). Evli ve bir çocuk babası olan şehidimizin ismi, Geyikli-Gültepe Mahallesi-Konakyanı mevkiinde Geyikli'li emniyet mensupları ve belediye işbirliği ile yaptırılan- çeşmeye verilmiştir. Bütün şehitlerimizin ruhları şad olsun! Onlar, bu vatan için, bu ezan ve bu bayrak için şehid oldular. Milli şairimiz Mehmet Akif'in; 'Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan, şüheda!' dediği gibi; yaşadığımız bu topraklar, şehit kanlarıyla yoğrulmuştur. Ve bu topraklar, ancak bu sayede 'vatan' olmuştur. Mithat Cemal Kuntay'ın ifadesiyle;'Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır/Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.' Ne mutlu o aziz şehitlerimize ki, onlar peygamberlikten sonra en yüce makama nail olmuşlardır! Ve Allah'ın Rasulü, kucağını açmış olduğu halde onları beklemektedir!.. "Ey şehit oğlu şehit! İsteme benden makber; Sana âğuşunu açmış, duruyor Peygamber!" (M.Akif Ersoy).* -------------------------------------------------------------------------------- Halil Karagöz Mehmet oğlu 1974 doğumlu Halil Karagöz, Ağrı'da askerlik görevini yaparken, askeri araçlarının hain PKK tarafından döşenmiş mayınlara çarpması sonucu şarampole yuvarlanmasıyle bir ilkbahar günü şehadet şerbetini içmiştir(1995). Yüksek okul mezunu olan Halil Karagöz'ün ismi, hatırasını yaşatmak amacıyla Trabzon Erkek Yetiştirme Yurdu Kütüphanesine ve Geyikli'de yeni açılan sağlık ocağına(Geyikli Şehit Er Halil Karagöz Sağlık Ocağı) verilmiştir. -------------------------------------------------------------------------------- Murat Göce Muhammet oğlu 1974 doğumlu Murat Göce, Şırnak İli Güçlü Konak Jandarma Bölüğünde vatani görevini yapıyordu. Bir askeri operasyon(Kartal Harekatı) sırasında Gabar Dağı Mağara Ağzı mevkiinde hain PKK tarafından şehit edildi(23.01.1998). Lise mezunu olan M. Göce, amcası Hayri Göce'ye yazdığı son mektubunda; "cevap yazma;yakında geliyorum..." diyordu. Ancak nereden bilebilirdi, mübarek na'şının mektubundan daha önce sevdiklerine ulaşacağını!?.. Cenaze töreninden üç gün sonra amcasına ulaşan mektubunda yine şöyle diyordu: "Ölmekten korkmuyorum. Ölümü, şerbetleyip içtik. Vatan-millet sağolsun!" Ve -her an şehitliğe hazır olmanın şuuruyla- bir de şu dörtlüğü eklemişti mektubunun sonuna: "Hudut dağları, gözleri yaşlı, Başımda döner ecel kuşları; Şehit verdik nice arkadaşları, Arkadaş mezarı oldu Şırnak dağları!"
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:26 | Mesaj No:8 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
HACI OSMAN PİRGAYİPOĞLU
Hicaz gazilerimizden bir diğeri Hafız Hacı Osman Pirgayipoğlu'dur. Geyikli beldemizde Rumi 1307'de doğan ( gerçek doğumu kendi ifadesiyle Rumi 1305, Miladi 1889) Hafız Hacı Osman Pirgayipoğlu, 1. Dünya Savaşı başlayıncaya kadar köyünde çiftçilikle uğraştı. Ayrıca hafızlık dersleri de alarak askere gitmeden önce hafız oldu. 1. Dünya Savaşının başlamasıyla birlikte Vakfıkebir Askerlik Şubesinden başlayan yolculuk deniz yoluyla Trabzon-İstanbul-Süveyş ve Hicaz'da son buldu. Burada bizzat Kâbe'nin güvenliğinden sorumlu bir asker olarak iki yıl üst üste görev yaptı. Görevi sırasında iki kez de Hac eda etti. Sonra, Hicaz Fırkası 127. Tabur 11. Alay Onbaşısı rütbesiyle görev yaparken İngilizlere esir düştü. İngilizler tarafından Hindistan'ın Bayma Tayt-Dju şehrine götürüldü. Arkadaşları ile birlikte esaret yıllarını burada geçirdi. Hindistan'daki esaret yılları Osmanlı ordusunun ne denli bir eşi benzeri bulunmaz bir ordu olduğunu Hacı hafız Osman Pirgayipoğlu örneği ile bir kez daha gösterdi. Hacı Osman dahil hiç okuma yazma bilmeyenlere okuma yazma öğretildi. Bununla da yetinilmedi. Üst rütbeli esir Osmanlı subayları tarafından bir ordu mektebi tesis edilerek, Hayat Bilgisi, Türkçe, Güzel Yazı / Hüsn-i Hat, Osmanlı Tarihi, Dini İnanç Esasları / Akaid-i Diniyye, Aritmetik, Geometri, Urdu Dili, Coğrafya ve Tarım bilgileri öğretildi. Osmanlıyı eşi bulunmaz bir devlet yapan en büyük özelliklerden biri olan "her şeyi kayıt altına alma" düsturu burada da kendini gösterdi. Okuma-yazma ve üst düzey eğitimden geçenlere diploma mahiyetinde imzalı vesikalar verildi. Bu çerçevede Hafız Hacı Osman Pirgayipoğlu da hem okuma-yazma diploması ( 10 Ağustos 1917 tarihli) hem de "esaretgâh-ı Hind'de vaktini vatanın faidesi içün bilgi öğrenmeye hasrederek 'Ordu Mektebi'nin ikinci sınıfına devam ettiğini mübeyyin vesika" ( 10 Kanun-u Evvel 1334 tarihli) aldı. Hacı Osman Pirgayipoğlu'nun Hind City Tayt-Dju Osmanlı Üsera-i Harbiye Karargâhı'nda aldığı bu vesikadaki Mektep Numarası 121, Esaret Numarası 7052 idi. Hacı Osman Pirgayipoğlu, toplam yedi yıl süren Hicaz Cephesi'ndeki askerliği ve Hindistan'daki esaretinden sonra Geyikli'ye dönebildi. Ancak bu kez de İstiklal Harbi başlamıştı. Kazım Karabekir komutanlığındaki Doğu cephesinde asker olarak yerini aldı. Uzun süre kaldıktan sonra dönüşü tekrar köyü Geyikli'ye oldu. Artık iyi bir Osmanlıca okur-yazardı. Hayatını köyünde din eğitimi-öğretimi üzerinde yoğunlaştırdı. Çevre köy ve illerde, hatta yurdun bir çok köşesinde Kur'an Kursu öğretmenliği ve imamlık yaptı. Daha sonraları da çevresinde bilgisine başvurulan, danışılan insan ilgisi gördü. 1969 yılında son haccına gitti. Orada askerlik sırasında tanıdığı yerli halktan insanlar gördüğünden söz etti. Hayatının son yıllarını Giresun'un Eynesil ilçesinde geçirdi. 12.02.1985 tarihinde burada, 98 yaşında vefat etti. Vasiyeti üzerine doğduğu köy Geyikli'de Konakyanı Mezarlığına defnedildi. Evli ve beş çocuk babasıydı. İstiklal Madalyası sahibiydi.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:28 | Mesaj No:9 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
Osmanlı tuğrasını taşıyan bu belge umumu seferberliğin
( Rumi 1330) sona ermesi münasebetiyle silah altındaki efrâda/askerlere/neferlere ve bu arada da Hafız Hacı Osman Pirgayipoğlu'na verilen matbû/basılı resmi bir askerlik hizmetinden terhis tezkeresidir. Bu belge 1. Dünya Savaşı'nda (Harb-i Umumi) Hicaz bölgesinde askerliğini yaparken İngiliz ordusuna esir düşerek Hindistan'ın (Hind City) Barma Tayt-Dju şehrinde/bölgesinde esaret hayatı yaşayan Trabzon Vilayeti Vakfıkebir-Şarlı kazasının Alagâvur (Geyikli) köyünde oturan Pirgayipoğullarından İbrahim oğlu Hacı Hafız Osman'a, esirler ordugâhında açılan mektebe/okula devam ederek başarı sağladıktan sonra verilen mezuniyet/çıkış belgesidir. Belge içerisindeki şu kayıtlar Osmanlının, esir bile düşse okuma-yazma ve diğer faydalı bilgileri öğrenmeye-öğretmeye ne denli önem verdiğini göstermektedir: "...İbrahimoğlu Hafız Osman hiç okuyup yazma bilmediği halde userâ-i Osmaniyenin muavenetiyle küşâd eylediği mektebe (buradaki Osmanlı esirlerinin gayretleriyle açtıkları okula) devam ederek memleketine mektup yazacak ve memleketinden gelecek mektupları okuyacak dereceye gelmekle bilimtihân işbu vesika eline verilmiştir." Ayrıca bu belgede Hacı Osman'ın, öğretmeni muallim Hüseyin Efendi'nin milli gayretleri ve ardı arkası kesilmeyen öğretim faaliyetleri sonunda üç ay gibi kısa bir zamanda okuyup-yazmayı başardığı ve bunun sınav yoluyla anlaşıldığı ifade edilmektedir. Matbu değil el yazması belge, kumandanların ve muallim subayların mühürlerini taşımaktadır. Bu belge ise Pirgayibzâde İbrahim Oğlu Hacı Hafız Osman Efendi'nin, Hindistan'da geçirdiği esaret hayatı süresince, vaktini vatanının yararı için bilgi öğrenmeye ayırarak, ordu mektebinin ikinci sınıfına devam ettiğini açıklayan bir belgedir. Belgenin sonunda mülazim/teğmen ve yüzbaşı rütbelerinde; Hayat Bilgisi, Türkçe, Güzel Yazı/Hüsn-i Hat, Osmanlı Tarihi, Dini İnançEsasları/Akaid-i Diniyye, Aritmetik, Geometri, Urdu Dili, Coğrafya ve Tarım öğretmenlerinin/muallim ihtiyat subaylarının imzaları yer almaktadır. Ayrıca bu belge bize dünyanın herhangi bir yerinde esaret altında dahi olsa, Osmanlının, ordu mensuplarının eğitimine ne derece önem verdiğini, bu eğitimin ise sıradan bir eğitim olmayıp kayıt altına alınacak kadar ciddi ve önemsenerek gerçekleştirildiğini göstermektedir. Osmanlıca belgeleri, günümüz Türkçesine çeviren: Prof.Dr. M. Zeki TERZİ ( OMÜ İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi )
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
11 April 2008, 17:31 | Mesaj No:10 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: GEYİKLİ'Yİ NİÇİN TANIMALIYIZ?
Geyikli’de, bu vatanın düşmanlardan temizlenmesi, bağımsız, özgür Türkiye’nin kurulması savaşına katılarak “İstiklal Madalyası” alanların sayısı 10’dur. Değişik zamanlarda görüştüğümüz gazilerimizin bazı acı ve ibret verici ifadelerine bir göz atalım:
Merhum Hüseyin Atalar'a ait bir 'İstiklal Madalyası Vesikası' *“Açlıktan çarık ve sırım yedik; öyle savaştık öyle kurtulduk”. *“En acımasızlar Ermenilerdir”. *“Dumlupınar’da tel örgüyü kestim”. (Mustafa Algün) *“Topun başında 2 kişiydik, arkadaşım parçalandı” (Hüseyin Atalar) *“Mustafa Kemal ile İsmet’e su verdim”. (M.Algün) *“Bacağımda şarapnel parçası var”. (Hasan Yaşar) Gaziler, daha neler neler anlatıyor, hem de anlatırken ağlıyorlardı!.. Bugün harp olsa ne yapardınız? sorusuna; -“Hemen gideriz, hazırız...Savaş çok korkunç, çok tehlikeli ama sadece düşündüğümüz şey, düşmanların yok edilmesi...Ölmek bize hiç geliyor! Gazilerimizin bizlere öğüdü sorulduğunda ise; -“Oğlum! Vatanı içerden, dışardan gelecek düşmanlara karşı koruyun. Düşman hiç uyumaz, en zayıf zamanınızda ortaya çıkar. Her zaman hazırlıklı olun. O yıllarda bizim hiç birşeyimiz yoktu, ama bizde iman vardı, birlik vardı, öyle kazandık. Her zaman düşmandan üstün olacaksın. “Domuzdan post, düşmandan dost olmaz” derlerdi, bunu hiç unutmayın. Vatan için çalışın!..” şeklinde cevap verirlerdi. O zamanlarda köy içinde hiç orman yoktu şimdi köy hep kızıl ağaç oldu. Köyde kızıl ağaç çoğaldı. Ayam değişti. Yazı – kışı belli olmuyor. *Yemen Gazileri(I.Dünya Savaşı/1914-1918): Hafız Temel (Dural) Efendi(Mülazım Subayı), Dervişoğlu Molla İbrahim Efendi(Mülazım Subayı), Hacı Osman Pirgayipoğlu. Bu gazilerimizden,-hakkında bilgi toplayabildiğimiz-Hfz. Temel Efendi’yi biraz tanıtmak istiyoruz: *Hafız Temel (Dural) Efendi Rumi 1305(M.1889) yılında doğdu. Baba adı Ömer, ana adı Ayşe’dir. Medrese eğitimi gördü. Tonya’lı Dumanoğlu Hoca’da hafızlığını tamamladı. Osmanlı’nın son dönemlerinde Kafkas ve Güney Yemen cephelerindeki savaşlara katıldı. 13 yıl boyunca, doğduğu yere gelmeden savaşlarda bulundu. Bu zaman zarfında göstermiş olduğu üstün gayretlerinden dolayı Zâbıt(Teğmen) rütbesine kadar yükseldi. Ayrıca Yemen cephesinde mülazım subayı iken İngilizlere esir düşerek 2 yıl kadar esaret hayatı yaşadı. Daha sonra köyüne (Geyikli’ye) döndü.Çevresinde sevilen ve sayılan bir kişiydi. Miladi 1965 yılında (76 yaşında) vefat etti (mezar taşında ölüm tarihi net olarak yazılıdır).(Kaynak : Temel Dural-Öğretmen) *İstiklal Savaşı Gazileri (1920-1922) AG-İstiklal Savaşı Gazilerimizden Mustafa Algün(öl.1979) ve eşi Pamiş Algün(çekim:1975). *Hüseyin Atalar (Dıvruğu/Mehmet oğlu; 1316 doğumlu) *Ali Osman Gülay (Danuğu) *Bayram Ali Özsoy (Halicuu/Ahmet oğlu; 1316 doğumlu) *Mustafa Algün (Temeluu/Temel oğlu; 1315 doğumlu) *Hasan Yaşar (Şıhuu/Ali Osman oğlu; 1317 doğumlu) *Ali Bayraktar (Ali Osman oğlu; 1315 doğumlu) *Mustafa Demirtaş (Hurşit oğlu; 1311 doğumlu) *Hüseyin Diner (Osman oğlu; 1314 doğumlu) *Yusuf Dural (Ömer oğlu; 1317 doğumlu) *Şakir Demirtaş (Hurşit oğlu; 1317 doğumlu) *Hacı Osman Pirgayipoğlu (1.Dünya savaşı "hicaz-yemen" istiklal savaşı gazisi olup, istiklal madalyası taşımaktadır) Bütün bunlarla beraber, İstiklal Savaşı’na katılıp da ‘Gazilik Madalyası’na sahip olamamış olanlar da mevcuttur. * Kore Gazileri: Halen hayatta bulunan Hacı Ahmet Balta ve Hacı Muhammet Gören.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları |
Cevaplar | Son Mesajlar |
NİÇİN KENDİNİ KANDIRIYORSUN? | umut | Çözüm Kuran Ahlakı | 0 | 28 February 2009 15:46 |
NİÇİN KENDİNİ KANDIRIYORSUN? | umut | Çözüm Kuran Ahlakı | 0 | 17 January 2009 13:34 |
CİN OLDUKLARINI NİÇİN SAKLIYOLAR | umut | Ölüm ve Sonrası | 0 | 01 July 2008 16:50 |
ERKEKLER NİÇİN EVLENMELİ | umut | Gülmece | 0 | 27 June 2008 17:22 |
KADINLAR NİÇİN EVLENMELİ | umut | Gülmece | 0 | 27 June 2008 17:20 |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |