19 January 2009, 09:27 | Mesaj No:1 |
Durumu:
Papatyam No :
553
Üyelik T.:
07 October 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:10.Köy
Yaş:63
|
UNUTTUGUMUZ GALIÇYA
UNUTTUGUMUZ GALIÇYA Benim notum: [size=10pt]Arkadaşlar uzun diye okumamazlık etmeyin, bakın bölüm bölüm askerlerimizin hikayeleri var. Okudukça heyacanlanacak ve duygulanacaksınız. Lütfen okuyun![/size] “Bu siperleri biz yaptik, hepimiz ölürüz, yine düsmana vermeyiz!” diyen Çineli Ali oglu Mehmed bir müslümanin elinin degdigi yerin mübarekligini bildiriyor adeta. Emek verdigimiz her is, isledigimiz her amel korunmasi gereken bir bahçe oluyor bizim için. Ayagimizi bastigimiz yer vatana dönüsüyor. Nerede duruyorsak, orasi bizimdir. Gülümüz sevgili için yetisir ancak. Cihan devleti Osmanli'nin muhtesem asirlarinda, nimeti bölüstügümüz müslim ve gayri müslim reaya ve tebayi zor zamanlarinda bir baslarina birakmak, devlet gelenegimize, milletimizin insanlik anlayisina aykiri idi. Bu nedenle milletimiz, mazisinde irtibat kurdugu topraklara ve insanlara el uzatmaktan asla geri kalmadi. Büyük olmanin, dost olmanin bir bedeli vardir. Yeri geldiginde dost için atese atilmayi becerebilmek büyüklügün alametidir. Milletimiz, bugün çok farkli bir konjonktürde de olsa, Afganistan'da, Bosna'da, Sudan'da, Kosova'da yardimina kostugu insanlara, dün Galiçya'da , Tarblusgarp'ta , Balkanlar'da el uzatmisti. Hem de tarihinin en bunalimli dönemlerinde... Galiçya ile, büyük bir tarihin vârisleri olarak hafizalarimizi yenilemek için tarihin unutulmus bir sayfasini önünüze açmak istedik. Esasen Galiçya'yi unutmak, Yemen, Çanakkale, Sakarya, Dumlupinar, Allahuekber Daglari sehitlerini unutmakla es degerdedir. Baskalarinin savasina ortak olmak Yil 1914. Osmanli Devleti'nin basinda Sultan Resad bulunmaktadir. Hükümet Ittihat Terakki Partisi'nin elindedir. Enver-Talat-Cemal üçlüsü ve Alman Genelkurmayi, düzenledikleri bir planla, 29 Ekimde Rus limanlarini gereksiz yere bombalatmislar ve Osmanli Devleti'ni bir oldu bittiyle Almanlar'in yaninda Birinci Dünya Savasi'na sokmuslardi. Ingiltere ile harp durumunda olan Almanya'nin deniz kuvvetlerine bagli Göben ve Breslav adindaki iki savas gemisinin Çanakkale Bogazi'na siginmasina izin veren Ittihat Terakki hükümeti, daha sonra bu gemileri satin aldigini duyurdu. Yavuz ve Midilli isimleri verilen gemiler Osmanli donanmasina katildilar ve filonun komutani olan Amiral Souchon , donanma komutanligina getirildi. Gemilerin Karadeniz'e açilarak Rus limanlarini bombalamasi ve Rus savas gemileri ile çatismasi üzerine, Rusya 1 Kasim 1914'de Osmanli Devleti'ne, Osmanli Hükümeti de 11 Kasim 1914'de Itilaf Devletleri'ne savas ilan etti ve bu savas Osmanli Devleti'nin sonu oldu. Sultan Resad , 14 Kasim'da “halife” sifatiyla “ cihad -i ekber ” ilan ederek bütün müslümanlari savasa davet etmisti. Çikardigi fermanin bir yerinde söyle diyordu: “Asker evlatlarim, Bugün size düsen görev, simdiye kadar dünyada hiçbir orduya nasip olmamistir. Bu vazifeyi görürken, bir vakitler dünyayi titretmis olan Osmanli ordularinin hayirli evlatlari oldugunuzu gösterin ki, devletimizin ve dinimizin düsmanlari bir daha mukaddes topraklarimiza ayak atmaya...” Kusatma altinda ölüm-kalim savasi Cografi sinirlarinin daralmis olmasi, cihan devleti ve onun hükümdari olmanin sorumlugunu azaltmiyordu. Azamet devrinin sinirlari içinde kalan, fakat sonra elinden çikan topraklara karsi mesuliyetini her zaman omuzlarinda hisseden Osmanli Sultani, müstevliler tarafindan isgal edilen Islâm mülkünü savunmak için müslümanlari cihada davet ediyordu. Çanakkkale , Kafkasya, Filistin, Misir, Hicaz, Irak, Yemen, Makedonya ve Galiçya harp alani olmustu. Ingiltere, Fransa ve Rusya kara ve deniz askerleriyle, ordu ve donanmalariyla bir kere daha çullaniyordu. Ama bu sefer Osmanli'yi tarih sahnesinden silmek üzere geliyorlardi. Böylece, Halife'nin “mukaddes toprak” dedigi Osmanli mülkü dört bir yandan tecavüz ve taaruz altindaydi. Yozgatli Basçavus Rifki'nin , Kilisli Abdullah Çavus'un, Bursali Nurullah oglu Ali'nin, Erzurumlu Onbasi Lütfi'nin ve daha binlerce Osmanli kahramaninin kanlariyla sulanmis topraklardan bir bölümü de Galiçya idi. Bati'ya yürüyüsün yol güzergâhi Galiçya , Birinci Dünya Savasi yillarinda Avusturya-Macaristan Imparatorlugu'nun bir eyaletidir. Dogusunda Rusya'ya bagli Podolya , Beserabya ile Bukaovina eyaleti, kuzeyinde Rusya'ya bagli Polonya, batisinda Silezya , güneyinde Karpat Daglari ve Macaristan vardi. Yüzölçümü 80 bin kilometrekare idi. Podolya yaylasinin bir kismini ve Karpat Daglari'nin kuzey kisimlarini içine alan Galiçya arazisi, genel olarak engebeli ve yüksek, daglari az bir yayla gibiydi. Galiçya'daki iklimin sertligi ve bütün bölgelerin mevsim yagislarini almasi dolayisiyla muharebe sartlarinda özel donanim ve gereçlere ihtiyaç vardi. Galiçya halkinin çogunlugu Lehce , bir kismi Ukraynaca- Rutence , kalanlari ise daha baska dilleri kullaniyordu. Dogu Galiçya'da Ukraynalilar, batida Lehler çogunluktaydi. Yüksek tabaka, sehirlerde ticaretle ugrasanlar ile musevilerden olusuyordu. Galiçya adi, 1144'te Rus prensi Vladimirko tarafindan kurulmus olan Halitch - Galitch sehrinin isminden türemisti. Osmanlilar, fethettikleri bölgelerin halklarina kendilerine göre isimler vermislerdi. Avusturyalilara Nemçe, Polonyalilara Leh, Macarlara Beç gibi... Galiçya bölgesinin asil unsurunu olusturan Lehler ile ilk siyasi münasebetlerimiz Çelebi Sultan Mehmed zamaninda baslamis, Osmanli bayraklarinin gölgesi II. Bayezid zamaninda Lehistan topraklari üzerine düsmüs, akincilarimiz Kanuni döneminde Galiçya topraklarinda at kosturmuslardi. 16. asir sonlarinda tamamen Osmanli himayesine girdi Lehistan. 17. asir sonlarinda ise güney topraklari dogrudan Osmanli tarafindan yönetildi. Bu uzun hakimiyet dönemi Leh kültüründe derin izler birakti. “Büyük” olma sorumlulugu Osmanli, hem Macarlari hem de Lehlileri Avusturya ve Rusya'ya karsi korumak için tarih boyunca büyük fedakârliklarda bulundu. Özellikle Ruslar, Balkanlari ve bu arada stratejik önemi büyük olan bu topraklari ele geçirmek için sürekli ugrasip durmustu. Lehliler, bagimsizliklari ve milli benliklerinin idamesi için Osmanli'ya karsi duyduklari minneti su sözleriyle dile getirmislerdi: “Bizim hürriyetimiz, Türk atlari Vistül nehrinden su içtikleri müddetçe bakidir.” Cihad -i ekber çagrisiyla Galiçya'da çarpisan ve sehid düsen 15 bin evladimiz, Vistül nehrinde atlarini sulayan atalarina layik kahramanliklar gösterdiler. Ceddimizin “Islâm memleketi” kildigi topraklari savunmak için sehit oldular. 15 bin vatan evladi o topraklara düstü Galiçya , en az Çanakkale kadar seref tablomuzdur. Bitti, tükendi denilen Osmanli, Çanakkale'de nasil Ingiliz ve Fransizlara tarih boyunca unutamayacaklari bir hezimet yasattiysa , Galiçya'da da tüm olumsuz sartlara ragmen Ruslara yenilginin acisini tattirmislardi. Galiçya , Avusturya-Macaristan Imparatorlugu'nun kurulusundan, Ittifak Devletleri'nin Birinci Dünya Savasi'ndaki yenilgilerine kadar, Avusturya tacina bagliydi. Ve bu imparatorlugun bir eyaletiydi. Birinci Dünya savasi basladigi zaman, Galiçya'ya göz koymus bulunan ve uzun zamandir gizli ajanlari vasitasiyla hazirlik yapmis olan Rusya, 1914 Eylülü'nde Dogu Galiçya'yi isgal etmis, 1915 Mayisi'nda ise Alman ve Avusturya hücumu karsisinda çekilmek zorunda kalmisti. Birinci Dünya Savasi sirasinda müttefiklerimize yardim için asker gönderdigimiz Galiçya cephesinde, 33 bin asker ve subaydan meydana gelen 15. Kolordumuz 15 bin sehit ve yarali vermisti. Ruslara karsi savasan ordumuz, her türlü imkansizliga ragmen kahramanca çarpismis ve üzerine düsen görevi layikiyla yerine getirmisti. Ne var ki, Birinci Dünya Savasi'nin, aralarinda bizim de bulundugumuz müttefik devletler cephesinin yenilgisiyle sonuçlanmasi, genel sonucu degistirmemisti. Çanakkale'de, Sina'da, Yemen'de, Kafkasya'da bizlerden fatiha bekleyen sehitlerimiz kadar serefle ve rahmetle anilmayi hak eden, isimleri ve hizmetleri tarihin tozlu sayfalari arasinda kalmis, vefasiz nesiller tarafindan unutulmus Galiçya kahramanlarini hatirlamamiz gerekiyor. Galiçya hatiralari Sair Süleyman Nazif'in Malta Geceleri, Firak-i Irak ve Galiçya adli eserlerinde, 15. Kolordu komutani Yakup Sevki Pasa tarafindan bizzat onaylanmis olan Galiçya kahramanlarinin hikayeleri detayli bir sekilde anlatir. Iste birkaç örnek: 77. Alay, 1. Tabur, 2. Bölük Bursali Nurullah oglu Ali 17 Eylül savasinda er Ali , bes Rus askeri tarafindan esir edilmistir. Esir olmak, Türk çocugu onurunu en çok yaralayan bir utançti. Olan olmustu, Ali'nin yalniz tüfegi alinmistir. Sesini çikarmaz, torbasinda kalan tek bir bombasini vermemenin yolunu düsünür. Düsmanlarin torbasini aramamasi için Allah'a yakarir ve sessiz bir vaziyet alir. Bes Rus avlarini götürürken, Ali gözettigi firsati bulur, Ruslarin dalginligini firsat bilerek bombasini atar. O kargasalikta can veren Ruslardan birinin tüfegini alarak, bombanin tozu dumani dagilmadin sag kalan iki Rus'u da öldürür ve kaçar. Aksam üzeri Ali arkadaslari ile yemek yerken sunlari söyler: “Degil 5 Moskof, 20 de olsaydi yine o bombayi korkusuzca savururdum. Insanin elinde bir tek bomba oldukça, Moskof'un elinde ucuz can vermek vebaldir.” 77. Alay, 1. Tabur, 2. Bölük Kilisli Rasid oglu Abdullah Çavus Abdullah Çavus, Gelibolu Savasi'nda kendisini feda edercesine sehitlik rütbesine yükselen Osman Çavus'un kardesidir. Bu iki kardes ölüme meydan okuyan, düsmanla çarpismayi bir eglence sayan serdengeçtilerdendi. Ruslar, 421 rakamli tepeye, Abdulah Çavus'un bulundugu sipere de saldiriyorlardi. Moskoflarin kendilerinden çok üstün sayida saldirdiklarini görünce, Abdullah düsmani daracik siperler içinde karsilayip dövüsmekten utanip, arkadaslarina seslendi: “Biz Osmanli degil miyiz? Ruslar buraya kadar gelsinler de, biz kadinlar gibi siperde bekleyelim, ayip degil mi? Haydi arkadaslar, erlik zamanidir, sehidlik demidir! Dinini milletini seven benimle birlikte gelsin!” Siperden firlayip, hep birlikte Rus mevzilerine karsi ölümüne bir saldiri baslattilar. Abdullah Çavus, o gün öldürdüklerinin disinda 32 iki Rus'u da esir almisti. 62. Alay, 1. Bölük Yozgatli Ismail oglu Basçavus Rifki 23 Eylül günü yapilan muharebede yarali tasiyan arabalara rastlayan alay komutani, yarali askerlerinin hatirini sordu. Arabanin birinden basini çikaran bir yigit söyle dedi: Aman efendim, bölük komutani sehit oldu, yardimcisi Bilal Efendi de sehit düstü. Ben de bölüge ancak yarim saat komuta edebildim. Iste yaralandim. Komutansiz kalan bölügüm yalniz kalmasin. Ben saglik bölügünde yarami sardirinca hemen dönerim.” Görevi için hayatini hiçe sayan, kendi yarasindan çok komutansiz kalan bölügüne üzülen bu aslan, esasinda agir yaralanmis olan Yozgatli Ismail oglu Basçavus Rifki idi. 62. Alay, 3. Tabur, 10. Bölük Çineli Ali oglu Mehmed Bölük komutani Mustafa Efendi'ye, 421 rakimli tepenin dogusundaki ve orman içindeki siperleri ele geçiren düsmana karsi saldirmasi emredilmisti. Mustafa Efendi bölügü ile düsman üzerine atildi. Osmanli askerlerinin saldiri silahi daima süngüdür. Süngü sakirtisina karisan Allah Allah sesleri düsmani pek sasirtmis, darmadagin etmisti. Yakayi kurtarabilen Moskoflar kaçmaya baslamislardi. Bu elli kisilik ates parçasi müslüman evladi, bütün siperleri Ruslardan temizleyerek geri almayi basarmislardi. Tam bu sirada, bir düsman sarapneli Mehmed'i gögsünden yaralamis, takatsiz düsürmüstü. Sirtini ara siperine dayayarak arkadaslarina bakan yigit Mehmed , “Bu siperleri biz yaptik, hepimiz ölürüz, yine düsmana vermeyiz!” diye haykiriyor, arkadaslarina cesaret veriyordu. Fakat yigit Mehmed'in yarasi hafif degildi. O vaziyette bile araliksiz, yagmur gibi yagan düsman sarapnalleriyle egleniyor, alay ediyordu. Aslan Mehmed'in son sözü “Yasasin 10. Bölük!” oldu ve ruhunu teslim etti. Bu sipere düsman bir daha ayak basamadi. 77. Alay, 2. Tabur, 2. Bölük Kanirtali Mehmed oglu Abdülmecid Bu çavus, düsman isgalindeki bir tepeyi geri almakla görevli bir bölükte agirlik komutani idi. Ruslar tepeden kovulunca, topçulari sürülerini izleme atesinden kurtarmak için yogun atese baslamislardi. O küçük tepe, bir ot yigini gibi alev içinde kalmisti. Durumu gören Abdülmecid Çavus, islâmliga ve onun gerektirdigi azimlilige örnek olacak bir yigitlikle hemen siperin üstüne firlar, arkadaslarina seslenir: “Bakin, iste ben siper üstünde açiktayim. Düsman toplari beni vurmuyor. Biz burada dayanacagiz. Sözümü dinlemeyeni ben vururum!” Kahraman çavus o gün zaferi kazandi. Sonra bir baska sefer bomba saldirisi yaparken yaralandi. Birkaçini aktardigimiz böyle binlerce kahramanin hikayesini Mahmut Sevket Pasa'nin hatiralarindan okumak mümkün. Fatihalar, haritalarda bile yerini zor buldugumuz Galiçya'da sehit olan vatan evladlari için... alıntı .
__________________
[size=10pt]ŞU FANİ DÜNYADA BAKİ GİBİ YAŞIYORUZ
BİRDE HASTAHANE KÖŞELERİNDE[/size] |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |