21 July 2008, 14:35 | Mesaj No:1 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ izmir'den genel bir görünüş İZMİR Yüzölçümü : 1.973 km² Nüfus : 2.694.770 (1990) İl Trafik No : 35 Türkiye'nin üçüncü büyük şehri olan İzmir, çağdaş, gelişmiş, aynı zamanda işlek bir ticaret merkezidir. Cıvıl cıvıl olan alışveriş merkezinde dolaşmak oldukça keyiflidir. İzmir'in batısında nefis renkli denizi, plajları ve termal merkezleriyle Çeşme Yarımadası uzanır. Antik çağların en ünlü kentleri arasında yer alan Efes, Roma devrinde dünyanın en büyük kentlerinden biriydi. Tüm İon kültürünün zenginliklerini bünyesinde barındıran Efes, yoğun sanatsal etkinliklerle de adını duyuruyordu. Türkçe'de ''Güzel İzmir'' olarak adlandırılan İzmir, yatlar ve gemilerle çevrilmiş uzun ve dar bir körfezin başında yer almaktadır. Ilıman bir iklime sahip olup, yazında denizden gelen taze bir serinlik güneşin sıcaklığını alıp götürmektedir. Sahil boyunca palmiye ağaçları ve geniş caddeler bulunmaktadır. İzmir Limanı İstanbul'dan sonra ikinci büyük limandır. Canlı ve kozmopolit bir şehir olan İzmir Uluslararası Sanat Festivali ve Uluslararası Fuarı ile de önemli bir yer tutar. KÖKEN BİLİMİ İzmir kelimesi Eski İyon Lehçesi'nde Smyrne, Atina Lehçesi'nde ise Smyrna diye yazılırdı. Bugünkü Hellenler bu kentin adını Zmirni biçiminde telaffuz etmekte, gerçi son yıllarda Antik Efes kenti civarında da bu adla anılan bir köy yerleşimi izlerine rastlanmıştır. Olasılıkla İzmir'den Efes'e giden bir kraliçenin adını yerleştikleri köye de koydukları düşünülmektedir ki bununla ilgili bilgilere eski kaynaklarda da rastlanmaktadır. Ancak Smyrna sözcüğü Yunanca değildir, Ege Bölgesi'ndeki birçok yerleşim adı gibi Anadolu kökenlidir. MÖ 2000'in başlarına ait Kültepe(Kayseri) yerleşiminden kalan bazı tablet metinlerinde Tismurna adına rastlanmaktadır. Tismurna'daki ti bir ön ek olup büyük olasılıkla bir kişi ya da bir yer adını belirtmektedir. Hellenler ya da Bayraklı Höyüğü(2)'nü mesken tutanlar da bu ön eki atıp kente Smyrna demişlerdir. İLÇELER İzmir ilinin ilçeleri; Balçova, Çiğli, Gaziemir, Karşıyaka, Konak, Aliağa, Bayındır, Bergama, Beydağ, Bornova, Buca, Çeşme, Dikili, Foça, Karaburun, Kemalpaşa, Kınık, Kiraz, Menderes, Menemen, Narlıbahçe, Ödemiş, Seferihisar, Selçuk, Tire, Torbalı ve Urla'dır. Aliağa : İzmir'in 60 km. kuzeyindeki Aliağa, İzmir ve Bergama uygarlıklarından izler taşımaktadır. Ege kıyılarında sayıları 30'u aşan Aiol kentleri arasında en büyük ve önemlilerini oluşturan 12 kentten 4'ü Aigaia, Kyme, Myrna ve Gryneion ilçe sınırları içerisinde bulunmaktadır. Dikili : İzmir'in kuzeyinde 120 km. uzaklıktadır. Yerli ve yabancı turistlerin ilgisini çeken şirin bir ilçedir. Hem tarihi hem de olağanüstü güzellikleri olan turistik Çandarlı beldesi Dikili'ye bağlıdır. Doğal güzellikleri arasında Merdivenli Köyünde bir krater gölü, Demirtaş ve Deliktaş Köylerinde de çamlık ve tarihi mağaralar bulunmaktadır. Dikili ilçesi ılıcaları ile de oldukça ünlüdür. Nebiler, Bademli ve Kocaoba köylerinde sıcak su ılıcaları vardır. İlçede karayolunun dışında deniz ulaşımında da Dikili Limanı, üç yolcu gemisinin yanaşabileceği kapasiteyle hizmet vermektedir. Seferihisar - Sığacık - İZMİR Seferihisar : Yerleşim tarihi M.Ö. 1000 yıllarına uzanan ilçenin Sığacık mevkiinde Teos antik kenti, Doğanbey-Gerenalanı mevkiinde Karaköse Harabeleri, Sığacık' ta Osmanlılar tarafından inşa edilen kale ile kale içerisindeki eski yerleşim alanı, ilçe merkezinde Selçuklu ve Osmanlı Dönemi'ne ait anıtsal yapılar, yörenin arkeolojik ve tarihi kaynak potansiyelini oluşturmaktadır. Seferihisar 27 km.lik sahil şeridi ile güzel plajlara ve koylara sahiptir. Menderes'ten bir görünüş Menderes : Satsumasıyla, güzel koylarıyla, tarihi değerleriyle dikkat çeken Menderes ilçesinin İzmir'e uzaklığı 20 km'dir. İlçenin batısında Ürkmez mevkiinde Lebedos Antik Kenti bulunmaktadır. Menderes-Selçuk yolu üzerinde birbirine yakın konumda yer alan Kolophon, Klaros, Notion ve Lebedos Antik Kentlerine ait kalıntılar, ilçenin önemli arkeolojik kaynaklarını oluşturmaktadır. Gümüldür beldesi dünyaca ünlü mandalina türü olan satsumanın yetiştirici bölgesidir. Özdere, Ege'deki dokuz büyük turistik bölgeden biri olup temiz denizi ve sahilinin yanı sıra amatör balıkçıların avlanabildiği turistik bir beldedir. Menderes'in Görece Köyü'nde de halkın evlerde imal ettiği değişik renk ve biçimdeki boncuklar yerli ve yabancı turistin oldukça dikkatini çekmektedir. Karaburun : Karaburun, Urla Yarımadası'nın kuzeyinde kurulmuştur. İzmir Körfezi boyunca kuzey ve batı kıyıları güzel koylarıyla bir şerit halinde uzanır. İlçenin yerleşimi taş devrine kadar uzanır. Çakmaktepe mevkiinde yapılan kazılarda elde edilen buluntulardan Hititler Dönemi'nde buranın ileri bir kültür merkezi olduğu, daha sonra yöreye egemen olan Aiol, Lidya. Helen ve Roma uygarlıkları döneminde kültür ve ticaret merkezi olarak geliştiği bilinmektedir. Urla : Ege Bölgesi'nin tüm özelliklerini taşıyan Urla, İzmir'in batısında 38 km. uzaklıkta kendi adını taşıyan yarımadanın orta kısmında yer alır. Urla tarih boyunca bir kültür merkezi olmuştur. Yapılan kazılarda ele geçen eserler arasında Hititlere ait Gaga ağızlı sürahi çıkarılmıştır. Limantepe Höyüğü kazılarında ele geçen buluntulara göre Klazomenai Limanının dünyanın en eski ve düzenli limanı olduğu ortaya çıkmıştır. Klazomenai' de bulunan eserler Louvre Müzesi ve Atina Milli Müzesi ile İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Torbalı : İzmir'in 45 km. doğusunda yer alan Torbalı'nın ilk yerleşim alanı, Torbalı Ovası'nın batısında Yeniköy ile Özbey köyleri arasında bir tepe üzerinde kurulan Metropolis Antik kentidir. Bir İon kenti olan Metropolis Roma ve Bizans dönemlerinde önemini korumuş, daha sonra terk edilmiştir. Şarapları ile ünlü kent aynı zamanda bir piskoposluk merkeziydi. Ovaya hakim bir konumda olan Geç Helenistik Dönem'e ait tiyatroda Roma İmparotoru Augustus ve evlatlığı Germanikus'a adanan üç mermer sunak bulunmaktadır. Kazılarda bulunan eserler İzmir ve Efes Müzelerinde sergilenmektedir. Ödemiş : İzmir'in 113 km. doğusunda yer alan Ödemiş'in kuzeyinde bulunan Hypaiapa Antik Kent kalıntıları yörenin yerleşim tarihinin ilk çağlara uzandığını göstermektedir. Ödemiş yöresinin tarihsel önemi Birgi'nin Aydınoğulları döneminde başkent olmasıyla başlamıştır. Birgi'de büyük ölçüde özgünlüğünü koruyan kent dokusunda Selçuklu ve Osmanlı mimarisinin seçkin örnekleri, 18. ve 19. yüzyıl sivil mimarlık yapılarının oluşturduğu kültürel birikim ve mimari çevre zenginliği ile doğal çevre güzellikleri yörede çok önemli düzeyde turizm potansiyeli yaratmaktadır. "Dünya Kültür Mirası" listesine giren Birgi, 1994 yılında inanç turizmi kapsamına alınmıştır. Çakırağa Konağı, İmam-ı Birgivi Medresesi, Sultan Şah Türbesi görülmeye değer eserlerdendir. tire'den bir görünüş Tire : İzmir'in büyük ilçelerinden biri olan Tire, şehir merkezine 82 km uzaklıktadır. Aydın Dağlarının kuzey eteklerinde kurulmuştur. Hitit, Frig, Lidya, Pers, Helen, Roma ve Bizans dönemlerini yaşayan Tire zengin bir kültür mirasına sahiptir. Beylikler ve Osmanlı döneminde ekonomik açıdan büyük gelişme sağlanmış ve mimarlık tarihi açısından da zengin örnekler ortaya çıkmıştır. KARŞIYAKA SAHIL_GIRNE_GIRIS Kemalpaşa : İzmir'in 29 km batısında yer alan Kemalpaşa'nın tarihi geçmişi İ.Ö. 1300'lere dayanmaktadır. Akadlar ve Hititlerden başlayarak Selçuklu ve Osmanlı dönemine kadar birçok medeniyete sahne olan Kemalpaşa, Helen, Roma ve Bizans dönemlerinde Sart ve İon kentleri arasında kervan yollarının uğrak yeri olmuştur. Antik adı Nymphaion olarak bilinen günümüz Kemalpaşa ilçesi, Nif dağı eteklerinde 200 m yükseklikte kurulmuştur. Ege Bölgesi'nde Hititlerden kalan tek örneği olan Karabel Kabartması ilçe sınırları içerisindedir. Kemalpaşa, dünyaca ünlü kirazı ve çam ormanlarıyla tanınır. Kemer altı Sağ üst köşede Kızlarağası Hanı ve Hisar Camii konak genel bir görüntü NASIL GİDİLİR Karayolu : Şehirlerarası Otobüs Firmaları ile Türkiye'nin tüm illerine gece ve gündüz düzenli otobüs seferleri yapılmaktadır. Terminalin merkeze uzaklığı 12 km. dir. Otogar Tel : (+90-232) 472 10 10 Üçkuyular Otogarı: Çeşme- Seferihisar ve Gümüldür ilçelerine yaz kış düzenli olarak otobüs ve dolmuş seferleri yapılmaktadır. Merkeze uzaklığı 10 km. dir. Otogar Tel : (+90-232) 259 88 62 Demiryolu : İzmir'den Ankara, İstanbul, Denizli, Aydın gibi şehirlere düzenli tren seferleri yapılmaktadır. Merkez Basmane Garı, Tel:0.232.484 86 38 Alsancak Garı, Tel: 0.232.458 31 31 Denizyolu : Adres: İzmir Limanı- Alsancak, Devlet Denizyolları İzmir Acentası, Diğer Limanlar; Çeşme Limanı, Dikili Limanı, Seferihisar-Sığacık Yat Limanı Liman Tel : (+90-232) 464 88 64 - 464 88 89 Havayolu : Adnan Menderes Havalimanından yurtiçi ve yurtdışına periyodik olarak seferler yapılmaktadır. Merkeze uzaklığı 16 km. dir. Hava Limanı Tel : (+90-232) 484 12 20 GEZİLECEK YERLER BERGAMA İzmir'in kuzeyinde 100 km uzaklıkta, Bakırçay Havzasında yer alan ve ülkemiz uygarlık tarihinin en eski yerleşmelerinden biri olan Bergama, tarih öncesi dönemlerden başlayarak İon, Roma ve Bizans uygarlıkları ile devam eden dönemde, Dünya çapında önemi olan arkeolojik eserlere sahip olmuştur. Bergama'nın güneybatısında Antik Dönemin önemli sağlık merkezlerinden Asklepion, ilk yerleşim alanı olan 300 m. yüksekliğinde dik bir tepe üzerinde kurulan Akropol ve M.S. 2. yüzyıla tarihlenen Serapis Tapınağı (Kızıl Avlu) yörenin turistik cazibesini oluşturmaktadır. Zeus Sunağı 1897 yılında Almanya'ya kaçırılmıştır. Bergama güzellik ılıcalarıyla, meşhur Kozak yaylasıyla, plajlarıyla ünlü Ayvalık ilçesi bağlantısıyla, gelişmiş dokumacılığı ve kilimciliğiyle ünlü bir ilçedir. Tarihçe: Bugünkü adı antik dönemdeki ismi olan Pergomon 'dan gelmektedir. İlk çağda muhteşem abideleriyle büyük bir şehir ve aynı adı taşıyan krallığın merkezi olmasının yanı sıra Ortaçağın önemli stratejik mevkii, Karesioğullarının merkezi ve son olarak Osmanlı İmparatorluğunun önemli merkezlerindendir. Kesin kuruluş tarihi bilinmeyen kentte yapılan arkeolojik kazılardan elde edilen bilgilere göre M.Ö.7. yüzyıllarda sur duvarlarının inşa edildiği saptanmış olup, bu yıllarda kentleşmenin başladığı anlaşılmaktadır. Bergama, Pers, Büyük İskender, Frigya, Trakya Krallığı, Selevkos Krallığı, Roma ve Bizans dönemlerini görmüştür. 1302 yılında Bizans hakimiyeti ortadan kalkan şehirde Karesioğulları Beyliği idareyi ele almış, 1341 yılından hemen sonra ise Bergama Osmanlılar tarafından alınmıştır. İklim: Bölgede Akdeniz İklimi etkisi görülmektedir. Yazlar sıcak ve kurak, kışlar ılık ve yağışlı geçer. Şirince Köyü Doğu Roma İmparatorluğu döneminde bir yerleşim alanı olduğu tahmin edilen Şirince köyünde, bazı yapı kalıntıları ortaya çıkarılmıştır. Kule kalıntısı, su kemerleri ile 11. yüzyıldan beri varolduğu sanılan manastır/kilise yapıları, Şirince’de günümüze kadar kalan arkeolojik ve tarihi kaynaklardır. Selçuk ilçe merkezine 8 km. uzaklıktaki Şirince köyü, 19. yüzyılda bir Osmanlı yerleşimi olarak vadi yamaçlarında gelişmiştir. Arazi yapısı ile uyumlu kentsel dokuda, doğal çevre ile bütünleşmiş yaklaşık 200 ev günümüze kadar korunabilmiştir. Müzeler İzmir Müzesi Adres: Halil Rıfat Cad. No: 4 Konak - İzmir Tel: (232) 484 83 24 Faks: (232) 425 46 77 İzmir Arkeoloji Müzesi Atatürk Müzesi Adres: Atatürk Cad. No: 24 Alsancak - İzmir Tel: (232) 421 70 26 Bergama Müzesi Adres: Cumhuriyet Cad. Bergama - İzmir Tel: (232) 633 10 96 Faks: (232) 631 07 77 Çeşme Müzesi Adres: Kale Sok. No:1 Çeşme - İzmir Tel: (232) 712 66 09 Efes Müzesi Adres: Kuşadası Cad. Selçuk - İzmir Tel: (232) 892 60 10 Faks: (232) 892 70 02 Ödemiş Müzesi Birgi Çakırağa Konağı Adres: Ödemiş - İzmir Tel: (232) 545 11 84 Tire Müzesi Adres: Samizade Meydanı Tire - İzmir Tel: (232) 512 18 60 Faks: (232) 512 18 62 Örenyerleri Bayraklı (Eski İzmir):İzmir Körfezi'nin kuzeydoğusunda Tepekule mevkiinde bulunan yerleşim alanı İzmir'in ilk yerleşim alanı olarak bilinmektedir. Kentin M.Ö. 3000 yıllarında kurulduğu arkeolojik bulgulardan anlaşılmaktadır. Bayraklı'nın üst kesiminde 205 m. yüksekliğindeki burun üzerinde mitolojik kral Tantalos'un mezarı olarak bilinen ve M.Ö. 7. yüzyıla tarihlenen yapı bulunmaktadır. Kadifekale (Pagos): M.Ö. 4. yüzyılda İzmir'de Büyük İskender'in generallerinden Lysimakhos'un körfeze hakim bir konumda kurduğu kent, bugünkü Kadifekale (Pagos) Tepesi ile tepenin iç limana bakan yamacında gelişmiştir. Kadifekale antik kentindeki Akropol kalıntılarının duvarlarında Roma ve Bizans etkisi görülmektedir. Anadolu ticaretinde büyük potansiyele sahip olan İzmir, gymnasium, stadium, tiyatro ve agoranın yanı sıra büyük su kemerleri ve sarnıçlarıyla son derece düzenli ve gelişmiş bir kent olagelmiştir. Bugün güney duvarları ile batıdaki beş kulesi görülen İçkale, Ortaçağ'a aittir. Kızılçullu Su Kemerleri: Eski adı Kızılçullu olan ve Şirinyer'de bulunan su kemerleri Meles (Kemer) Çayı üzerindedir ve Kadifekale'de kurulan kente su getirmek için yapılmıştır. Agora: İzmir'in Konak ilçesinde, Namazgah-Tilkilik mevkiinde bulunan Agora, Roma Dönemi'ne ait bir devlet agorasıdır. Politik toplantıların ve seçimlerin yapıldığı bir yerdir. Kazılarda agoranın büyük bir bölümü ortaya çıkarılmıştır. Günümüzde sadece kuzey ve batı bölümleri açıktır. Kuzey yapısında yer alan Roma Dönemi'ne ait Poseidon, Demeter ve Artemis'in kabartmaları bulundukları yerde sergilenmektedir. Agorada çıkarılan buluntular ve bazı heykeller İzmir Arkeoloji Müzesi'nde sergilenmektedir. Efes Harabeleri Vedius Gymnasium: M.S. II. Yüzyılda Vedius Antonius adına zengin bir Efes' li tarafından yaptırılmıştır. Doğudaki avlusu, ortada yer alan tören salonu, soyunma odası ve hamamları ile dönemin özelliklerini karekterize eden sportif ve kültürel eğitimin yapıldığı görkemli bir yapıdır. Stadyum: Vedius Gymnasium' dan sonra harabelere doğru sol tarafta stadyum vardır. Sportif tüm yarışların , oyunların, olimpiyat düzenlemelerinin araba yarışlarının yapıldığı stadyum döneminin sportif ve kültürel bütün ihtiyaçları karşılanmaktaydı. Akropol: Stadyumun karşısında Akropol olarak kabul edilen tepede M.Ö. 6. yüzyıla tarihlenen bir yapı mevcuttur. Tepenin kuzey batısında ise M.Ö. 350 yıllarına ait bir tapınak bulunmaktadır. Bizans Hamamları: Stadyumdan sonra Bizans hamamları ile karşılaşılır. Çifte Kiliseleri (Konsül Kilisesi): Bizans hamamlarının karşısında yer alan Çifte Kiliselerin Hıristiyanlık dünyası için son derece özel bir önemi vardır. 431-438 yıllarında konsüllerin toplandıkları kilise 265x29.5 m. boyutlarında bir yapıdır. M.S. 11. yüzyılda Roma döneminde bir bazilikaya dönüşen yapı Meryem Ana' ya adanmış, burada yapılan 3. Konsül toplantısında Katolizmin doğması kararları alınmıştır. Kilise dünyada Hıristiyanlığın ilk yedi kilisesinden birisi olması nedeniyle bugün bile büyük önem taşımaktadır. M.S.7. yüzyılda kilisenin apsisinden açılan bir kapı ile ikinci bir kilise inşa edilmiş ve böylece kiliselerin adı '' Çifte Kiliseler '' olarak tanınmıştır. Bu yeni açılan bölüm din adamlarının ikametlerine ayrılan kısımları ihtiva eder. Meryem ana adına sunulan ilk kilise olması nedeniyle kilise ve çevresi dini bir merkez durumundadır. Liman Hamamları: İlk kez M.S. 2. Yüzyılda yapılan hamam, 4. yüzyılda İmparator Konstantinus döneminde onarım görmüş ve bazı değişiklikler yapılmıştır. Arkadiane (Liman Caddesi): Efes'teki harabeleri gezmek için hamamların karşısında bulunan ve limana kadar uzanan mermer döşeli bir caddeye çıkılır . 11m. genişliğinde 530m. uzunluğunda olan bu görkemli caddenin sağında ve solunda yer alan mermer sütunlar bugün de ayaktadırlar. Kralların karşılandığı bir çok önemli gösterinin ve dini törenlerin yapıldığı bu cadde, aynı zamanda limana gelen giden tüm mal ve servetin aktığı yol olduğundan ''Liman Caddesi'' olarak anılır. Tiyatro: Efes harabelerinin en güzel yapılarından biri olan tiyatro, oldukça sağlam kalmış ve bir süre öncesine kadar Efes Festivali gibi şenliklerde rahatlıkla kullanılabilmiştir.25000 kişilik tiyatronun ilk kez Helenistik dönemde yapıldığı bilinmekte ise de bugüne gelen tiyatronun İmparator Cladius zamanında yeniden inşasına başlandığı, İmparator Trianus M.S..98-117 döneminde tamamlandığı bilinmektedir. Mermer Cadde: Efes'in güneydoğusunda bulunan Magnesia kapısından kuzeybatıda Koresos Kapısına kadar uzanan yaklaşık 400 m.lik mermer döşeli cadde M.S. 5. Yüzyılda yeniden yapılmıştır. Celsus Kitaplığı: Ticari Agoranın yanında bulunan Celsus Kitaplığı M.S.135 yıllarında Asya Konsülü Julius Aguila tarafından Romalı Mimar Vitruoya' ya yaptırılmıştır. Arka duvardaki bir kapıdan Celsus'un mezarına geçilir. Celsus'un burada bulunan heykeli bugün İstanbul Arkeoloji Müzesinde bulunmaktadır. Roma mimari özelliklerini tümüyle yansıtan yapının ön cephesinin dekorasyonu, devrinin en güzel örnekleri arasında yer alır. Ön cephe kolonları arasında yer alan dört kadın heykeli ''Akıl'', ''Kader'', ''İlim'' ve ''Erdem'' öğelerini sembolize eder. Bu heykellerin orijinalleri bugün Viyana Müzesinde bulunmaktadır. Aşk Evi:Mermer caddeden yukarı çıkıldığında Kuretler Caddesi ile kesişen noktada Aşk Evi bulunur. M.S.1. yüzyıla tarihlenen bu ilginç ev, ana bir hol ve bu hole açılan bir çok odadan oluşmaktadır. Aşk Evinde bulunan mozaik kız portreleri bu evde çalışan kızlara ait olduğu sanılmaktadır. Aşk Evinin duvarları içinde bugünün modern klima sistemine eşdeğer bir soğutma ve ısıtma sisteminin bulunması son derece ilginçtir. Burada şarap mahzenleri, dev ocaklar, hamamlar, havuzlar, yatak odaları, konferans salonları ile muhteşem bir kütüphanesi bulunduğu bilinmektedir. Skolastika Hamamı: Efes'te yaşayan zengin Romalı bayan Skolastika tarafından yaptırıldığı anlaşılan hamam M.S.400 yıllarına tarihlenmektedir. Merkezi sistemle ısıtılan hamam mermer kullanımının ilginç bir örneğidir. Hadrian Tapınağı: Kuretler Caddesinin en güzel yapılarından birisi de Hadrian Tapınağıdır.Bu tapınaktan geriye cephe alınlığı kalmıştır. Tapınağın arşitravında tasvir edilen mitolojik sahnelerden en ilginci Efes'in kurucusu mitolojik kral Andoklos' un yaban domuzunu öldürüşü ile ilgili sahnedir. Trajan Çeşmesi: Hadrian Tapınağını geçtikten sonra biraz ilerde solda Trajan Çeşmesi yer alır. Çeşmenin katlarını süsleyen heykeller Efes Müzesinde sergilenmektedir. Yamaç Evler: Celsus Kütüphanesinden Kuretler Caddesine dönüşte, sağ tarafta Bülbül Dağının yamaçlarında Efesli zenginlerin ikamet ettikleri belirtilen evler vardı. Yakın zamanda restore edilerek orijinal durumlarına biraz daha yaklaşan bu evler, geniş merdivenlerle caddeye dikey olarak açılmakta, duvarlarında fresk ve mozaiklerle süslü, mermer kaplamalar bulunmaktadır. Domitian Tapınağı: Efes'te bir imparator adına yapılmış ilk tapınaktır. Devlet Agorasının hemen karşısında, kentin en güzel ve en merkezi yerindedir. Yalnız başı ve kolu ele geçen Domitian`in oldukça büyük ölçülerdeki kült heykeli bugün İzmir Arkeoloji Müzesinde, tapınağın giriş altarı ise Efes Müzesinde sergilenmektedir. Belediye Sarayı (Prytaneion): Efes`in kutsal mekanı sayılan meclis sarayının sağ tarafında Hestia sunağı bulunmaktadır. Bu sunakta sürekli olarak bir kutsal ateş yanardı. Prytaneion politik işlerin görüldüğü ayrıca önemli törenlerin şölenlerin ve kabullerin yapıldığı yerdi. İki Efes Artemis' ininde buruda bulunmuş olması Prytaneion' un dini açıdan da son derece önemli bir mekan olduğunu göstermektedir. Odeon (Bouleuterion): M.S.2. yüzyılda Efesli zenginlerden Publis Vedius Antonius tarafından yaptırılan Odeon`un zamanında üstü ahşap kaplamalıydı. Artemis Tapınağı: Efeslilerin ilk yerleşimlerinin bu tapınağın olduğu yerde bulunduğu bilinmektedir.Daha sonra bir depremle tapınağın yıkılması üzerine Roma imparatoru yardımı ile Efesliler tapınağı yeniden ve daha gösterişli inşa ederler. Dünyanın yedi harikasından biri olarak bilinen Efes Artemis Tapınağının bu gün sadece temel kalıntıları bulunmaktadır. St. Jean Bazilikası: Bizans İmparatoru Justinyen 'in M.S.6. yüzyılda St. Jean adına yaptırdığı bazilika Ayasuluk Tepesinde yer almaktadır.40X110 m. boyutlarında batıdan girişi olan yapı haç planlı, kubbeli bir bazilikadır. Yedi Uyuyanlar: M.S. 5. ve 6. yüzyıla rastlayan dönemde yapıldığı sanılan Yedi Uyuyanlar Ören yeri dini bir merkez hüviyetindedir.Rivayete göre Hıristiyanlığın resmi dini olarak kabulünden önce, putperestlerden kaçarak buraya sığınan yedi genç uykuya dalıp iki yüzyıl sonra uyanmışlardır. Uyandıklarında Hıristiyanlık resmi din olmuştur. Bu mucize olay üzerine , öldükten sonra bu yedi gencin tekrar gömüldüğü ve adlarına büyük bir bina yaptırıldığı sanılmaktadır. Bugün kazılarda ortaya çıkarılan yapı oldukça büyük abidevi boyutlardadır ve çoğu kaya oyma mezar buluntularına, iki kilise ile katakomplara rastlamaktadır. Meryem Ana Evi: Bülbül Dağı üzerinde Hıristiyanlığın kutsal anası Hz. Meryem'in Evi bulunmaktadır. Hıristiyanlarca ''Panaya Kapulu'' olarak da adlandırılan kutsal yerin M.S.4. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır.Hz. İsa'nın yakalanıp çarmıha gerilişinden kısa bir süre önce annesini arkadaşı ve havarisi olan St. Jean'a teslim etmiştir. St. Jean Hz. İsa'nın çarmıha gerilişinden sonra Hz. Meryem'in Kudüs'te kalmasını sakıncalı bulduğundan onu yanına alarak kaçırmış ve buraya getirmiştir. Hıristiyanlık dinini yaymak gibi kutsal bir görevi üstlenmiş olan St. Jean çağın en büyük kenti durumundaki Efes'i kendine hedef seçmiş Hz. Meryem'i putperestlerin diyarına sokmak istemediğinden onu Bülbül Dağı eteklerinde sık ağaçlarla kaplı bir köşede yaptığı kulübede gizlemiştir. St. Jean'ın her gün gizli gizli onu ziyarete gittiği ve yiyecek içecek götürerek yokladığı bilinmektedir. Hz. Meryem'in tam 101 yaşına kadar Bülbül dağındaki bu yerde yaşadığı ve burada öldüğü kabul edilmektedir. St. Jean Meryem Ana' yı yine bu dağda kendisinden başka hiç kimsenin bilmediği bir yere götürmüştür. Hıristiyanlığın yayılmasından sonra Hz. Meryem'in bulunduğu yere Hıristiyanlarca ''Haç'' şeklinde bir kilise inşa edilmiştir. Burası kötürüm olan ve Türkiye'ye gelemeyen bir Alman rahibenin tarifleri üzerine bulunmuştur. Camiler, Kiliseler ve Sinagoglar Hisar Camii: Bugünkü Kemeraltı iş merkezinde, Hisarönü mevkiinde bulunmaktadır. 1592 yılında Yakup Bey tarafından yaptırılmıştır. Kesme taştan inşa edilen cami, İzmir’in en gösterişli camilerinden biridir. İç mekân Osmanlı süsleme sanatının en güzel örneklerinden birini sergilemektedir. Ahşap minberi sedef kakmalıdır. Salepçioğlu Camii: 1906 yılında Salepçizade Hacı Mehmet Efendi tarafından yaptırılan cami, tek kubbeli olup, iki katlıdır. Dış duvarları mermer ve yeşil taşlarla örülmüştür. Kestane Pazarı Camii: İzmir’de Kestane Pazarı adıyla anılan çarşıdaki yapı, 1663 yılında Eminoğlu Hacı Mehmet Ağa tarafından yaptırılmıştır. İki katlı caminin alt katında dükkanlar, depolar vardır. Büyük kubbe dört sütuna oturtulmuştur. Köşelerinde küçük kubbeler vardır. Şadırvan Camii: Çarşı içinde bulunan camiye yanında bulunan şadırvan nedeniyle bu isim verilmiştir. 16. yüzyılda yaptırılan cami 1815’te büyük ölçüde onarılmıştır. Ana mekân on sütuna dayanan kubbeyle örtülüdür. Kubbenin iç kısmındaki kalem işi süslemeler dikkat çekicidir. Batıda bulunan kitaplık cami ile içten bağlantılıdır. Kesme taştan minaresi tek şerefelidir. Konak (Yalı) Camii: Konak Meydanı’nda bulunan yapı, 1754 yılında Mehmet Paşa’nın kızı Ayşe tarafından yaptırılmıştır. Klasik Osmanlı mimarisi üslubunda, sekizgen planlı, üstü kubbeli bir yapıdır. Taş ve tuğla karışımı duvarlarda pencerelerin çevresi çinilerle süslenmiştir. Kesme taştan tek şerefeli minarenin petek kısmında firuze çiniler bulunmaktadır. Hatuniye Camii: Anafartalar Caddesi’nde 17. yüzyıla tarihlenen yapının Yusuf Çavuş oğlu Ahmet Ağa’nın annesi Tayyibe Hatun’un yaptırdığı bilinmektedir. Caminin ilk bölümünde ana mekânı örten kubbe 12 köşeli kasnağa oturmaktadır. Sonradan camiye bir bölüm daha eklenmiş, kemerlerle ana mekâna bağlanmıştır. Faik Paşa Camii: Basmane’nin güneyinde, Altınordu Mahallesi’ndedir. 16. yüzyılda Faik Paşa yaptırmıştır. 13 sütunlu ibadet mekânı ahşap çatı ile örtülüdür. Hacı Hüseyin (Başdurak) Camii: Başdurak Semtinde yer alan yapı, 17.yüzyıla tarihlenmektedir. Ana mekân, sekizgen kasnağa oturmuş büyük bir kubbe ile örtülüdür. Mihrabı çini panolarla kaplıdır. Bütün başlıkları altın olup, pencereler vitraylıdır. Ali Ağa Camii: 1672’de Gediz Ali Ağa tarafından yaptırılmış olan cami, kare planlı ve sekiz köşeli ahşap sütunların üzerinde tek kubbelidir. Sütun başlıklarının altın yaldız süslemeleri ve kubbenin kalem işleri 19. yüzyıldandır. Kurşunlu Camii: Namazgâh Meydanı’nda, kentin en eski camilerindendir. Yavuz Sultan Selim tarafından yaptırıldığı sanılmaktadır. Ana mekânın çatısı ahşap olup, kiremitle örtülüdür. Ahşap oyma minberi sedef kakma çiçeklerle bezelidir. Mihrap nişi kalem işiyle süslüdür. İki Çeşmelik Camii: İkiçeşmelik semtinde, 1893’e tarihlenen caminin ana mekânı, iki ayak ve dört sütuna dayanan kubbe ile örtülüdür. Kubbe, kalem işiyle bezelidir. Doğusunda küçük bir avlu bulunmaktadır. Çorakkapı Camii: Basmahane’de Gar karşısındadır. 1747 yılında yaptırılmıştır. Ana mekân, sekizgen kasnağa oturan tek kubbe ile örtülüdür. Yanlarda üçer kubbeli mekânlarla genişletilmiştir. Minberi mermer, minaresi kesme taştandır. Kemeraltı Camii: Anafartalar Caddesi’nde, 1671 yılında Yusuf Çamazade Ahmed Ağa tarafından yaptırılmıştır. Tek kubbeli yapının duvarları taştandır. Minaresi tek şerefelidir. Bergama Ulu Camii: 1393 yılında Sultan Yıldırım Bayezit zamanında yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı yapı, 4 kalın ayak üzerine oturan üç kubbe ile örtülmüştür. Mihrapta, Selçuklu mimari düzeninde sülüs, girift yazılar ve geometrik bezemeler ve alçı kabartmalar dikkat çekicidir. Mermer minberi geometrik bezelidir. Ödemiş Ulu Camii: 1312 yılında Aydınoğlu Mehmet Bey tarafından yaptırılmıştır. Kare planlı ve beş sahınlı yapı, sekiz sütunun taşıdığı ahşap bir çatı ile örtülü olup, mihrap önünde küçük bir kubbe bulunmaktadır. Minaresi, firuze sırlı tuğlaların baklava biçiminde dizilmesiyle süslenmiştir. Firuze ve koyu mor renkli geometrik yıldız ve geçmelerden oluşan mozaik çinili mihrabı, rumilerle çevrilidir. Ahşap minberi çivisiz geçmeli (kündekari) teknikle yapılmıştır. Selçuk İsa Bey Camii: Selçuk’ta, Ayasuluk Tepesi’nin yamacında 1375 yılında Aydınoğlu İsa Bey tarafından yaptırılmıştır. Dikdörtgen planlı yapının, üç yanı revaklı avlusu bulunmaktadır. Ana mekân iki dizi halinde 4 sütunla bölünmüş ve mihrapla girişin üstündeki bölüm iki kubbe ile örtülmüştür. Mihrap üzerine rastlayan kubbenin başlangıcı levhalarla süslenmiştir. Kemeri taşıyan başlıklar Selçuklu taş işçiliğinin özgün örneklerindendir. Pencerelerin her biri ayrı desendeki taş işlemelerin güzelliği ile dikkati çekmektedir. Sultan Şah Türbesi: Ödemiş ilçesi merkezinde, Ulu Cami’nin güneyindedir. Aydınoğlu Mehmed Bey’in kız kardeşi Sultan Şah için 1310’da yaptırılan türbe, altıgen planlı olup, kubbeyle örtülüdür. Mehmed Bey Türbesi: Ödemiş’de Ulu Cami’nin kuzeybatısındadır. 1333 yılında Aydınoğlu Mehmed Bey ile üç oğlu için yaptırılmıştır. Kare plan üzerine sekizgen bir yapıdır. Pencere köşelerinde firuze ve lacivert çinilerden yıldız biçiminde süsler vardır. Kubbenin iç kısmında mozaik çiniden yuvarlak bir madalyon .görülmektedir. Süleyman Şah Türbesi: Tire ilçesi merkezinde yer almaktadır. Aydınoğlu Süleyman Şah için 1349’da, mermer ve taştan yaptırılan türbe kare planlı olup, kubbeyle örtülüdür. Medreseler: Osmanlı döneminde İzmir’deki eğitim ve kültür düzeyinin anlaşılması açısından medreseler önem taşımaktadır. Yazılı kaynaklarda İzmir’de 40’a yakın medresenin varlığından söz edilmektedir. En eskileri 16. yüzyıl başlarına tarihlenen medreselerin başlıcaları; Salepçizade Hacı Ahmet Efendi, Yalı, Hatuniye, Çorakkapı, Katipzade Medreseleri olarak sıralanabilir. St. John Bazilikas: M.S. 2. yüzyıla kadar uzanan bir Hıristiyan geleneğine göre, St. John öldüğünde bu tepeye gömülmüştür. Kutsal sayılan mezarın bulunduğu yere, M.S. 4. yüzyılda, çatısı ahşap olan bir kilise yapılmış, Bizans İmparatoru Iustinianus tarafından M.S. 6. yüzyılda kubbeli bir bazilika inşa edilmiştir. Üç nefli, haç planlı, kubbeli yapının batısında atrium ( sütunlu avlu) yer almaktadır. Ortadaki kubbeli bölümün altında St. Jean’ın mezarı olduğu bilinmektedir. St. Jean’ın mezarının kuzeyindeki küçük şapelin duvarları aziz resimlerinden oluşan fresklerle süslüdür. İmparator Iustinianus ve eşi Theodora’nın monogramlarını taşıyan sütunlar bulunmuştur. Meryem Ana Evi: Hz. İsa’nın çarmıha gerilmesinden sonra, havarilerinden St. John‘ın Meryem Ana’yı Efes’e getirdiği kabul edilmektedir. Meryem Ana adına Bülbül Dağı üzerinde yer alan Meryem Ana Evi’nin 4. yüzyılda inşa edildiği sanılmaktadır. Haç planlı ve kubbeli olan bu yapıda giriş, apsisin bulunduğu salona açılır. Apsis’te Meryem Ana heykeli, apsisin iki yanında mutfak ve yatak odası bulunur. 1957 yılında Papalık tarafından onaylanan Meryem Ana evi, hem Hıristiyanlar hem de Müslümanlar tarafından çok sık ziyaret edilen bir yerdir. Bu mekânda, her yıl 15 Ağustos’ta Meryem Ana’yı anma ayinleri düzenlenmektedir. St. Polycarp Kilisesi: Kanuni Sultan Süleyman’ın izniyle 1625 yılında inşa edilen St. Polycarp Kilisesi, İzmir’in halen kullanılmakta olan en eski kilisesidir. İncil’de bahsedilen yedi kiliseden biri olan İzmir kilisesine ait kalıntıların İki Çeşmelik’teki St. Polycarp Kilisesi’nin yerinde olduğu sanılmaktadır. Beth İsrael Sinagogu: İzmir’in Karataş Semti’nde Sultan II. Abdulhamit’in fermanıyla 1905’te yaptırılmış olup, İzmir’in en büyük sinagogudur. Hamamlar Lüks Hamam (Kadı Hamamı): 16. yüzyılda yapıldığı düşünülen hamam ilk Osmanlı eserleri arasında sayılmaktadır. Çifte hamam olarak inşa edilen yapının soyunma yerleri, basık sekizgen kemerli kasnak üzerinde kubbeyle örtülüdür. Ilıklık bölümü beşik tonozludur. Sıcaklık bölümü dikdörtgen planlı olup, iki yanda beşik tonoz örtülü eyvanlar bulunmaktadır. Bugün halen işlevini sürdürmektedir. Basmane Hamamı: 17. yüzyıl Osmanlı eseri olan hamam halen bakımlı ve işler durumdadır. Ortası havuzlu, sekizgen kasnağa oturan kubbe ile örtülü yapı tipik özelliklerini korumaktadır. Hanlar Kızlarağası Hanı: Kentteki hanların en büyüğüdür. Hisarönü’ne giden yol üzerinde yer alan yapı 1745’te Kızlarağası Hacı Beşir tarafından yaptırılmıştır. Kareye yakın dikdörtgen planlı, iki katlı, avlulu büyük bir yapıdır. Yedi kapısı vardır. Güneyinde bir, kuzeyinde iki koridor beşik tonozlarla örtülüdür. Avlunun etrafında tonozlarla örtülü ve yuvarlak kemerli girişleri olan 10 oda, üst katta bulunmaktadır. Duvarları güzel bir taş işçiliği ile örülmüştür. Mirkelamoğlu Hanı: Yorgancılar Çarşısı’ndan Fevzipaşa Bulvarı’na çıkan sokakta yer alan hanın 18. yüzyılda yapıldığı düşünülmektedir. İki katlı ve avlulu olup, avluyu çevreleyen odalardan oluşmaktadır. Çakaloğlu Hanı: 18. yüzyıl Osmanlı yapısı olan Çakaloğlu Hanı İzmir’in önemli tarihi eserlerindendir. Uzun dikdörtgen planlı olup, üstü tonozlarla kaplı bir çarşı şeklindedir. Düz duvarlar kesme taş ve bir- iki sıra tuğla dizili olarak inşa edilmiştir. Karaosmanoğlu Hanı: Kentte ayakta kalabilen eski hanlardan biri olan Karaosmanoğlu Hanı, Fevzipaşa Bulvarı üzerinde yer almaktadır. İki katlı ve avlulu yapı, mimari özelliğini büyük ölçüde yitirmiştir. Duvarları taş ve tuğla dizili olarak inşa edilmiştir. Korunan Alanlar İzmir Tabiat Alanları İzmir-Kunduracı Çınarı Yeri: İzmir Özelliği: 980 yaşında, 30 m. boyunda, 4 m. çap ve 15 m. çevre genişliğinde çınar ağacı. Tesis Tarihi: 29.09.1994 İzmir-Kadınlar Kuyusu Koca Menengici Yeri: İzmir, Foça Özelliği: 600 yaşında, 14 m. boy, 2.10. m.çap ve 7.30 m. çevre genişliğinde menengiç ağacı. Tesis Tarihi: 31.10.1995 İzmir-Taşdede Pirnal Meşe Yeri: İzmir, Karşıyaka Özelliği 250 yaşında, 8 m. boyunda, 1 m. çap ve 3 m. çevre genişliğinde meşe ağacı. Tesis Tarihi: 29.09.1994 İzmir-Anadolu Kestanesi Yeri: İzmir, Ödemiş Özelliği: 600 yaşında, 20 m.boyunda, 3 m. çapında ve 10 m. çevre genişliğine sahip kestane ağacı Tesis Tarihi: 27.09.1994 İzmir-Orvacık Köyü Anadolu Kestanesi Yeri: İzmir, Ödemiş Özelliği: 500 yaşında, 18 m. boyunda 2.78 m.çap ve 8.73 m. çevre genişliğinde kestane ağacı. Tesis Tarihi: 21,02,1995 İzmir-İlk Kurşun Çınarı Yeri: İzmir, Ödemiş Özelliği: 300 yaş , 32 m. boy, 2. m.çap ve 5.80 m. çevre genişliğinde çınar ağacı. Tesis Tarihi: 25.07.1995 İzmir-Yarendede Fıstık Çamı Yeri: İzmir, Urla Özelliği: 150 yaş, 30 m. boy . 1.30 m. çap ve 4.10 m. çevre genişliğinde fıstık çamı ağacı. Tesis Tarihi: 25.07.1995 İzmir-Yemişçi Çınarı Yeri: İzmir, Urla Özelliği: 350 yaş , 20 m. boy, 3 m.çap ve 9 m. çevre genişliğinde çınar ağacı. Tesis Tarihi: 25.07.1995 İzmir-Fıstık Çamı Yeri: İzmir, Urla Özelliği: 105 yaş , 20 m. boy, 1.20. m.çap ve 3.90 m. çevre genişliğinde çam ağacı. Tesis Tarihi: 25.07.1995 İzmir-Teas Menengici Yeri: İzmir, Urla Özelliği: 35 yaşında, 4 m. boyunda, 0.5 m çapında 1.55 m çevre genişliğinde ve insan görünümündeki menengiç ağacı. Tesis Tarihi: 09.11.1994 Mağaralar İnkaya Mağarası İzmir merkez ilçeye bağlı Yelki köyü batısındaki Kocadağın doğu yamacında yer alan İnkaya mağarasına, Yelki Köyü'nden mağaranın yakınına kadar arazi taşıtı veya traktörle gidilebilir. Sonra dik ve makilik bir yamaçtan 20 dakika yürünerek mağaraya ulaşılabilir. Özellikleri: Toplam uzunluğu 222 m. olan mağaranın girişe göre en derin noktası -30 m dir. Genellikle yatay, kısmen de dikey tipinde kuru bir mağaradır. Ekim ayında mağara ısısı salonda 18ºC, son kısımda 22ºC'dir. Mağara içinden çıkan çanak ve çömleklerden tarihi dönemlerde yerleşme amacıyla kullanıldığı anlaşılmaktadır. Jeoloji-Jeomorfoloji: Kretase yaşlı kireçtaşları içinde, birbirlerine kesen birkaç kırık boyunca gelişmiştir. Mağara dik bir inişten sonra, geniş bir salon halinde genişlemektedir. Salonun genişliği 20-20 m., tavan yüksekliği ortalama 5 m. civarındadır.Taban toprak ve molonlarla örtülüdür.Salon kenarındaki geçitlerle küçük süslü odacıklara geçilir. Salon güneye doğru tabanı eğimli bir galeriden devam eder.Galerinin sonunda 7 m. derinliğinde bir kuyudan mağaranın son ve en alt bölümüne inilir. Kurudağ Mağarası Yeri: İzmir, Selçuk İlçesi Selcuk'un Kurudağ mevkiindedir. Özellikleri: Toplam uzunluğu 42 m. olan mağaranın girişe göre en derin noktası -22 m.dir. Yatay ve kuru mağara tipindedir. Açık havaya nazaran mağara serindir. Mağara Mesozoik yaşlı massif dolomitik mermerler içinde gelişmiştir. Mağaranın dar bir girişi vardır. Daha sonra genişleyerek eni 20 m.ye varır. Uzunluk ise 41 m.dir. Tavan yüksekliği ortalama 3-5 m.dir. Mağaranın kuzeye doğru eğimli olan tabanı kaya blokları ve traverten oluşumları ile örtülüdür. Bu bölümde çeşitli kanılar yapılmıştır. Mağara boşluğunda sarkıt, dikit ve sütunlar, duvarlarda perde ve bayrak travertenleri vardır. Eski çağlarda insanlar tarafından barınak olarak kullanılmıştır. Bu nedenle mağarada çeşitli kazılar yapılmıştır. Doğal ve arkeolojik değerler bakımından zengin kaynaklara sahip olması nedeniyle turizm açısından değerlendirilmesi uygun bulunmaktadır. Henüz turizme açılmamıştır. Kaplıcalar Balçova Kaplıcaları: Homeros'un destanlarında ve coğrafyacı Strabon'un eserlerinde adı geçen "Agamemnon Kaplıcaları" antik dönemlerden bu güne şifa yurdu olarak kullanılmaktadır. İskender ordularından bir grubun yaralarını tedavi ettikleri bu kaplıcalar, o dönemde daha da ünlenmiştir. Bugün Balçova kaplıcaları olarak anılan bölgede, sıcak su çamur banyosu ve içme suları bulunmaktadır. Halen konaklama tesislerinin bulunduğu Balçova Kaplıcaları daha çok üst solunum yollarının kronik iltihapları, nefritler, bazı iltihaplar, romatizma sendromları, metobolizma ve deri hastalıkları gibi durumlarda yararlı olmaktadır. Balçova Kaplıcalarında bulunan şifalı su, sodyum bikarbonat ve klorür ihtiva etmektedir. Termal Turizm Merkezleri Bayındır Ilıcaları: Bayındır Ilıcası, Bayındır'ın kuzeydoğusunda Turgutlu yolu üzerinde 8 km. uzaklıktaki Ergendi Ilıcası Dereköy kaplıcasından oluşmaktadır. Birbirlerine 15 dakika uzaklıkta bulunan kaplıcalardaki su sıcaklığı ortalama 40ºC dolayındadır. Kükürt ve sodyum bikarbonat ihtiva eden kaplıcaların daha çok romatizma ve deri hastalıklarının tedavisinde başarılı olduğu belirtilmektedir. Menemen Ilıcaları: Menemen'in kuzeybatısında, Aliağa çiftliği bucak merkezinin 15 km batısındadır. Sular bir mağaranın içinde kaynamaktadır. Kayaların eski dönemde yontularak kaynağın doğal bir hamam içinde kalması sağlanmıştır. Travmatik nedenlere bağlı kaynaması gecikmiş kırıklar, kemik sisteminin bazı hastalıkları, kan dolaşımı bozuklukları ve benzeri gibi rahatsızlıklar duyanlar bu sulardan yararlanmaktadırlar. Ilıcagöl Ilıcası: Menemen'in kuzeybatısında ılıca göl bataklığının batı kenarındadır. Su ve çamur banyosu biçiminde uygulanan tedavide ılıcanın ılık ve kükürtlü suları romatizma, deri hastalıkları, safra ve idrar yolu taşlarının düşürülmesi gibi durumlarda yararlı olmaktadır. Dikili Ilıcası: Nebiler Kaplıcası Dikili Ayvalık karayolunun 4 km. sağında yer alır. Yöredeki ihtiyaçları karşılayacak oranda tesislerin bulunduğu kaplıca suyunda hidroasetat iyonu bulunmaktadır. Bademli Ilıcaları: Dikili'den 15 km. uzaklıktadır. Arsenik ve hidroasetat ihtiva eder. Tavşan Adası Ilıcası: Tire İlçe merkezinin 15 km. güneybatısında Uzgur Köyü yakınında ve Elem Gölü (Bozköy) civarındadır. Ilıcanın çok sıcak olan suları banyo ve içme olarak kullanılır. Banyo olarak kullanıldığında romatizma ve deri hastalıkları, çocuk ve kadın hastalıklarına iyi gelmekte, içme olarak kullanıldığı zaman ise akciğer ve gıda metabolizması hastalıklarında yararlıdır. Seferihisar Kaplıcaları: Seferihisar Doğan Bey Termal bölgesinde bulunan ılıca ve kaplıcaları şöyle sıralanabilir: Cumalı Ilıcaları, Karakoç Kaplıcaları, Kelalan Ilıcası.Bu kaplıcalar; romatizma ve deri hastalıklarıyla üst solunum yolları, kırıklar, kadın hastalıkları gibi rahatsızlıklarda faydalı olmaktadır. Urla Ilıcaları ( Malkoç İçmeleri): İzmir - Çeşme karayolunun 41. Km de (İçmeler) diye anılan bölgede yer alan ılıca suları karbondioksit ve sodyum klorür ihtiva etmektedir. Ilıca etrafında bulunan kamping ve oda türü konaklama tesisleri bölgesel ihtiyaca cevap verecek durumdadır. Deniz kenarında bulunmaktadır. Daha çok mide ve bağırsak tedavisinde yararlı olduğu belirtilmektedir. Gülbahçe Ilıcaları: Urla İlçe merkezinin 15 km. batısında, Gülbahçe Körfezi'nde deniz kenarında bulunan ılıca aynı zamanda bir hamama sahiptir. Romatizma ve deri hastalıkları tedavisinde yararlıdır. Plajlar İzmir ilinin Ege'ye 629 km kıyısı bulunmaktadır. Bunun 101 km'si doğal plaj (kumsal) niteliğindedir. İzmir kıyıları yarımada ve koylardan oluşan coğrafyası nedeniyle, plaj kullanımı dışında su sporlarına da olanak vermektedir. İldeki plajlardan Selçuk-Pamucak, Urla ve Gülbahçe, Çeşme-Ilıca ve Altınkum, Gümüldür ve Özdere plajları ile kuzeyde Dikili ve Çandarlı, Foça-Yeni Foça plajları, kumsal özellikleri bakımından öne çıkmaktadır. Plajlara ulaşım son derece kolay ve seridir. İzmir merkez garajdan ve Üçkuyular garajından hemen her ilçeye günün her saatinde araç temin etme imkanı vardır.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
21 July 2008, 14:36 | Mesaj No:2 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR--35
Yat Limanları
İzmir ilinde özellikle Çeşme Yarımadası'nın güneyi ülkemizin belli başlı yat güzergahlarından birini oluşturmaktadır. Çeşme-Kuşadası güzergahı yat turizmi altyapısının en çok geliştiği alandır. Alaçatı İskelesi; Alaçatı beldesinin güneyinde yan yana sıralanmış koylarla, yatçılar için bir cennet niteliğindedir. İskelede 80 tekne barınabilmektedir. Yatların barınabilmesi için pek çok imkan vardır. Urla İskelesi'nde 20 tekne, balıkçı barınağında 175, Özbekköy barınağında ise 80 tekne barınabilmektedir. İskelenin yakınında bulunan Güvendik Tepesinden çevrenin olağanüstü görüntüsü izlenebilmektedir. Yaylalar Ödemiş İlçesinin Bozdağ Gölcük Yaylası, yine aynı bölgedeki Subatan Yaylası, Karşıyaka ilçesinin kuzeyindeki Yamanlar Dağı üzerinde bulunan Karagöl, Bergama ilçesini çevreleyen dağlardan kuzeydeki Madra Dağında bulunan Kozak Yaylası günübirlik rekreasyon ve yayla turizmine elverişli alanlardır. Sportif Etkinlikler Av Turizmi: Av için İzmir ve çevresinde (Özellikle Çeşme çevresinde) yabandomuzu avlakları bulunmaktadır. Karaburun Yarımadası'nda da yabandomuzu avlakları mevcut olup, yabankeçisi gibi hayvanlar avlanmaktadır. Av turizmi için belirlenen avlaklarda avlanacak hayvanlar önceden avcılar derneğince tespit edilerek, ilan edilmektedir. Dağcılık: İzmir bölgesinde, özellikle gençlik ve öğrenci kesimi arasında son yıllarda gelişen dağcılık, bir spor olarak ele alınmakta ve geliştirilmektedir. Balçova teleferiğinin bulunduğu Balçova Tepesi ile Yamanlar Dağı, dağ sporlarının amatör düzeyde yapıldığı yerlerdir. Bunun ötesinde İzmir körfezi'ne dik inen dağ silsileleri içinde kuzeydeki Madran Dağları 2000 metreyi geçen yüksekliği ile dağcılık açısından son elverişli imkanlar sunmaktadır. Gençlik Turizm: İzmir'de gençlerin yararlanabileceği orman ve gençlik kampları mevcuttur. İzmir Turizm Eğitim Merkezi İzmir Orman Kampları İzmir Gençlik Kampları Kayak Merkezi: Bozdağ yükseltisinin kuzey yamaçlarındaki doğal pistlerin varlığı kayak sporlarına olanak vermektedir. İzmir'e sadece 1.5 saatlik mesafede, huzur, sağlık ve spor için Ege'nin en yüksek ve nem oranının en az oluşuyla ünlü Bozdağ Kayak Merkezi tesisleri, 22 bungalov, 12 otel odası, şömine restoran, cafe, bar, kayak okulu, alış veriş merkezi ve sağlık hizmetleri ile organize olmuştur. Su sporları: İzmir'in koyları su altı dalış için elverişli noktalara sahiptir. Diğer Tarihi Yerler Kemeraltı Çarşısı: Kemeraltı Çarşısı, Mezarlıkbaşı semtinden itibaren deniz cephesini içine alan bir kavis çizerek Konak Alanına ulaşır. Günümüzde de Kemeraltı Çarşısı İzmir'in en önemli alışveriş merkezidir. Eskinin gizemli tonoz ve kubbeli dükkanlarının yanı sıra, modern iş merkezleri, mağazaları, sinemaları ve kafeteryaları ile her türlü alışverişe hitap edebilen bir site görünümündedir. Bu çarşıda geleneksel Türk el sanatlarından seramikler, çini panolar, ahşap ürünleri, tombaklar, halı ve kilimler, deri ürünlerinin her çeşidini bulmak mümkündür. Asansör: Musevi işadamı Nesim Levi tarafından Mithatpaşa'nın üst kısmına çıkmak isteyenlere kolaylık sağlaması için yaptırılan asansör, günümüzde İzmir'in prestij noktalarından birisi olmuştur. Estetik değerlerin ön planda olduğu binaya 1928 yılında yapılan düzenleme Asansör'ü sosyal ihtiyaçları karşılayan bir merkez haline getirmiştir. 1930'lu yıllarda tiyatro sahnesi, sinema salonu, gazinosu ve fotoğrafçısı bulunan Asansör binası, İzmir'in vazgeçilmezlerinden birisi olarak kabul edilmektedir. Tarihi Asansör 1992 yılında, İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından günün şartlarına uygun bir şekilde restore edilerek kültür kompleksi halini almıştır. Teleferik Tesisleri: İzmir Büyükşehir Belediyesi'nce yeniden düzenlenen teleferik tesisleri doyumsuz manzarasıyla gelenleri büyülemektedir. Spor ve doğa severler için geniş imkanlar sunulan tesislerde, yamaç paraşütü ve özel tırmanma şeritleri ile sporseverler heyecanlı anlar yaşayabilirler. Kültürpark: Kültürpark, İzmir'in kent içinde yeşilin en yoğun olduğu alanlarından biridir. Hayvanat Bahçesi ile, Akdeniz'in tipik palmiye ağaçları ve yeşil bitki örtüsüyle, spor ve eğlence tesisleriyle İzmirlilerin başlıca rekreasyon alanıdır. Kültürpark içinde, 1936 yılından beri her yıl Ağustos ayının sonunda Uluslararası İzmir Fuarı açılmaktadır. Botanik Bahçesi : İzmir'de farklı bir yeşil ortam Ege Üniversitesi Botanik Bahçesi'dir. Burası ülkemizin en yetkin ve uluslararası nitelikteki tek botanik bahçesidir. Bahçe yapay koşullarda, tropik bölgelerden Alp Dağlarına kadar çok geniş bir coğrafyaya ait pek çok bitki türünü barındırmaktadır. Yaklaşık üç bin bitki çeşidi mevcuttur. Arbeterum'da yüzlerce ağaç ve çalı türü yetiştirilmektedir. Ayrıca kurutulmuş bitki örneklerinin korunduğu ve üzerinde bilimsel araştırmaların yapıldığı bir Herbaryum Merkezi de yer almaktadır. Kuş Gözlem Alanı İzmir ilinin yeraldığı Küçük Menderes Havzasında, önemli kuş alanlarından İldir Gölü ve Küçük Menderes Deltasını barındırmaktadır. Foça Adaları Gediz Deltası İldir Körfezi Adaları Küçük Menderes Havzası Sanat, Kültür ve Eğlence İzmir kozmopolit ve kültür şehri olarak ün yapmıştır. İzmir Kültür Merkezi opera, bale ve müzik konserlerine sık sık ev sahipliği yapar. Her yıl Ağustos ayında açılan İzmir Uluslararası Fuar'ı bir eğlence ve endüstri sergisidir. Efes harabelerinin en güzel yapılarından biri olan tiyatro, oldukça sağlam kalmış ve restorasyonla da bugün Efes festivali gibi şenliklerde rahatlıkla kullanılmaktadır. COĞRAFYA İzmir, Türkiye'nin üçüncü büyük kentidir. İzmir, Ege kıyı bölgesinin tipik bir örneği gibidir. Kuzeyde Madra Dağları, güneyde Kuşadası Körfezi, batıda Çeşme Yarımadası'nın Tekne Burnu, doğuda ise Aydın, Manisa il sınırları ile çevrilmiş İzmir, batıda kendi adıyla anılan körfezle kucaklaşır. İzmir ili içinde Ege Bölgesi'nin önemli akarsularından olan Gediz Nehri'nin aşağı çığırı ile Küçük Menderes Nehri bulunur. Girintili ve çıkıntılı kıyı bandı doğal olarak sayısız güzellikte koy ve plajların oluşumu ile sonuçlanır. Gümüldür, Özdere, Foça, Karaburun, Çeşme sahil ve plajları İzmir için büyük bir turistik önem taşımaktadır. Öte yandan aynı doğal yapı, bir çok balıkçı barınağının veya yat yanaşma yerlerinin oluşmasına neden olmuştur. Bu özellikleriyle İzmir doğal bir turizm ve liman kentidir. Akdeniz iklim bölgesinde yetişen geniş, sert ve iğne yapraklı, sürekli yeşil kalan, kuraklığa dayanıklı ağaç ve çalılar, yaygın doğal bitki örtüsünü oluşturur. Akdeniz iklim kuşağında kalan İzmir'de yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı geçmektedir. İl bazında yıllık ortalama sıcaklık, kıyı kesimlerde 14-18 ºC arasında değişmektedir. Yıllık ortalama deniz suyu sıcaklığı 18.5ºC'dir. TARİHÇE Eski İzmir kenti, körfezin kuzeydoğusunda yer alan bir yarımadacık üzerine kurulmuştur. Günümüzde Bayraklı yakınında “Tepekule” adını taşıyan eski İzmir höyüğünde, ilk yerleşim M.Ö. 3. binden başlar. Önceleri ufak bir yerleşme olan deniz kenarındaki bu höyük, M.Ö. 2. binde ilk çekirdek etrafında biraz daha büyüyüp gelişmiştir. M.Ö. 2. bin yerleşmesinin Hititlerle ilişkili olduğu kazılardan anlaşılmaktadır. M.Ö. 10. yüzyılda, Bayraklı’nın kerpiç duvarlı ve düz damlı evleriyle, bugünkü Orta Anadolu köylerinden farkı yoktur. M.Ö. 600’de Lydia, M.Ö. 5. ve 4. yüzyıllarda Pers egemenliğinde olan şehir, M.Ö. 334’de Büyük İskender tarafından alınmış, bu tarihlerden sonra Kadifekale’nin yer aldığı dağın eteklerinde gelişmeye ve büyük bir şehir durumuna gelmeye başlamıştır. Roma İmparatorluğu döneminde, M.S. 178 yılındaki yer sarsıntısında büyük hasar gören şehir, yeniden kurulmuş ve onarılmıştır. Bu dönemde büyük bir ticaret merkezi haline gelmiştir. Bizans İmparatorluğu zamanında Hıristiyanlığın yayıldığı dönemde ve sonrasında önemli bir piskoposluk merkezi olmuş, M.S. 5.-6. yüzyıllarda gelişme göstermiş, ancak 7. yüzyıldaki Arap akınlarından sonraki yıllarda ise eski önemini kaybetmiştir. 1320 yılında Aydınoğlu Gazi Umur tarafından alınan şehir, 1402–1415 yılları arasında Aydınoğulları Beyliği’nin başkenti olmuş ve 1415 yılında I. Mehmet Çelebi tarafından Osmanlı topraklarına katılmıştır. NE YENİR İzmir ve yöresinin yemekleri çeşit açısından son derece zengin olup, Ege, Akdeniz ve Anadolu mutfaklarının özgün bir bileşimidir. Yörenin bitki örtüsünün yanı sıra, çok kültürlü toplumsal yapısı da bu oluşumda etkendir. Belli başlı yemekleri: Bulamaç çorbası, tarhana çorbası, tere çorbası, trança kellesi çorbası,kirde, sakız yahnisi, mücver, İzmir köftesi, papaz yahnisi, enginar dolması, domates bastısı, yer elması, revani,ıspanak boranisi, razı kavurması, Efes arapsaçı, şevketi bostan, ebegümeci, radika salatası. NE ALINIR? İzmir'in en yoğun alışveriş trafiğine sahne olan sokakları, Anafartalar Caddesi'nin sağında ve solunda yer alan ve hala yüzyıl öncesinin atmosferini kepenklerinin kıvrımlarında, kapı eşiklerinde, basık tavanlarında, eski kiremitlerinde taşıyan Kemeraltı Sokaklarıdır. Eski görüntü tamamen olmasa da hala işportacıların bağrışmaları bakırcılar çarşısının kendine has sesleri Şadırvan Cami yanındaki Sebil'in şırıltısı, Kestane pazarındaki balıkçıların ıslak önlükleriyle bağrışmaları, Kemeraltı'nın pek değişmediğini gösteren belirtileridir. Urgancılar Çarşısı, Kuyumcular Çarşısı, basmacılar, ayakkabıcılar hepsi de hala işlerini sürdürmektedirler. Bunların yanı sıra en iyi ve modern alışveriş merkezleri Alsancak'taki Kordon Boyu'nda, Karşıyaka ve Cumhuriyet Caddesi'nde bulunur. İzmir'de en önemli alışveriş merkezi olan Kemeraltı'na komşu Çankaya ve oradan da seçkin butik ve mağazaların yer aldığı Alsancak'a ulaşıp alışveriş yapabilir, Karşıyaka'da da aynı olanakları bulabilirsiniz. LİNKLER İzmir Valiliği http://www.izmir.gov.tr/ İzmir Büyükşehir Belediyesi http://www.izmir-bld.gov.tr/ Turizm Müdürlüğü http://www.izmirturizm.gov.tr/ Dokuz Eylül Üniversitesi http://www.deu.edu.tr/index_1.html Aliağa Belediyesi http://www.aliaga-bld.gov.tr/ Bademli Belediyesi http://www.bademli-bld.gov.tr/ Narlıdere Belediyesi http://www.narlidere-bld.gov.tr/ Ödemiş Belediyesi http://www.odemis-bld.gov.tr/ YAPMADAN DÖNME Selçuk-Şirince Köyü Birgi Çakırağa Konağı, Kızlarağası Hanı, tarihi Asansör'ü gezmeden, İzmir Arkeoloji Müzesi, İzmir Atatürk Müzesi, Kordonboyu, Kemeraltı Çarşısı, Teleferik Tesisleri ve Balçova Kaplıcaları, Efes Harabeleri, Meryem Ana Evi, Şirince Köyü, Bergama Antik Kenti, Çeşme plajlarını görmeden, İzmir Asansör Restaron'da İzmir Köftesi, Ödemiş Kebabı, Boyoz (börek), Kumru, Gevrek ve meşhur Gerdan tatlısı tatmadan, Kuru İncir, sultaniye üzüm, Kemalpaşa Kirazı, Bergama tulum peyniri ve lokma almadan, Foça ve Çeşme'de balık yemeden, Ödemiş İpeği (Pembizar), İğne Oyaları, Yemeni ve Görece nazar boncuklarından satın almadan, İzmir Fuarı ile Selçuk Festivali'ni görmeden... Dönmeyin.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:32 | Mesaj No:3 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
İzmir kentinin tarihi
Eski İzmir kenti (Smyrna) körfezin kuzeydoğusunda yer alan ve yüzölçümü yaklaşık yüz dönüm olan bir adacık üzerinde kurulmuştu. Son yüzyıllar boyunca Meles Çayı'nın ve bugünkü Yamanlar Dağı (Sipylos Dağı)'ndan gelen sellerin getirdikleri mil ile bugünkü Bornova ovası oluştu ve yarım adacık bir tepe haline dönüştü. Konak Pier'den Pasaport'un görünümü Pasaport Vapur İskelesi(Solda) ve Kordon Şimdi Tepekule adını taşıyan bu höyüğün üzerinde Tekel Müdürlüğü'nün İzmir Şarap ve Bira Fabrikası'na ait numune bağı bulunmaktadır. 1955'ten beri yoğun gecekondu bölgesi olan bu çevrede İzmir'deki ilk yerleşim yeri olarak tespit edilen İzmir Höyüğü bulunur. Buradaki ilk kazılarda Türk Tarih Kurumu ile Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğü"nün katkıları büyük olmuştur. Batı Anadolu kıyılarındaki ilk yerleşimler -ki bunlar Troya Savaşlarından sonra kurulan Aiol, İon ve Dor kökenlidir- genelde küçük yarımadalar üzerinde kurulmuştur. Bunlar, Çandarlı (Pitanes), Foça (Phokaia), İzmir (Smyrna), Kilizman (Klazomenai), Milet ve İasos gibi yerleşimlerdir. Bunun nedeni yerleşim yerlerini kuran ve oturan insanların daha çok Hellenli ve den olmalarıdır. Böylece yarımada yerleşikleri hem iki limana sahiptiler, hem de kara denizden gelecek saldırılara karşı güvence içindeydiler. Elverişsiz havalarda limanlardan biri uygun olmadığı takdirde gemiciler diğer limanı kullanma şansına sahiplerdi. Bayraklı Höyüğü körfezin kuzeydoğu köşesinde, kuzeyine sarp kayalı Yamanlar Dağı'nı da alarak karadan gelecek saldırılara karşı rahat bir konumdaydı. Güneyi imbata açıktı. Eski İzmir yerleşimi yaklaşık 3000 yıl boyunca bu yarımada üzerinde ver aldı. M.Ö. 4. yüzyılın ikinci yarısında büyük nüfus artışı yüzünden bugünkü Kadifekale (Pagos) eteklerine taşındı.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:36 | Mesaj No:4 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
Neolitik-Tunç Çağları (M.Ö. 6500-1050)
Konak üstgeçit: En eski İzmir'in yerleşimi Bornova ilçesindeki Yeşilova Höyüğü'nde 2005 yılında yapılan kazılarda keşfedilmiş, İzmir kenti tarihinde bilinenden 3 binyıldan daha eskiye M.Ö. 6500 yıllarına kadar gidilmiştir. Yeşilova buluntuları İzmir'deki ilk yerleşimin Neolitik Çağda Bornova Ovası'nda başladığını, yerleşim sayısının Kalkolitik ve Tunç Çağlar süresince artarak devam ettiğini göstermiştir. Symrna kazılarından elde edilen bilgiler ışığında Tunç Çağ evlerini höyüğün en üst düzeyinde denizden 3 ile 5 metre yukarıdaki kayalar üzerine oturtmuşlardır. Bu yerleşme Eski Tunç Çağı dönemine aittir. Bulunan çanak ve çömlekler Troya dönemi ve kültürüyle (M.Ö. 3000-2500) benzerlikler göstermektedir. Birinci yerleşim tabakasının üstünde Orta Tunç Çağı dönemi yer alıyordu. Burada bulunan keramik eserler Troya II kentinde ortaya konulan sanatsal eserlerle hemen hemen özdeştir (M.Ö. 2500-2000). Üçüncü yerleşme katı Troya VI ve Hitit dönemi ile çağdaştır (M.Ö. 1800-1ü50). Bu katta elde edilen büyük ve sağlam bir vazo, Afyon ve Uşak kentlerinin güneyindeki Beyce Sultan kazılarında elde edilen kapların çeşidindendir. Ayrıca birçok kap biçimi Orta Anadolu ile olduğu ölçüde Troya VI kap kaçağı ile de benzerlikler taşımaktadır. Bundan başka yine Troya VI'da gün ışığına çıkan `Minyas' tipi vazolar Bayraklı'da da ele geçmiş, bir de 4-5 Myken seramik parçasına rastlanmıştır. Açılan sondajlar küçük olduğundan evler hakkında geniş bilgi elde edilememiştir. Tunç Çağı'nda İzmir `de yaşayan yerli halkın dili konusunda herhangi bir fikir elde edilmesi mümkün olmamıştır. `Minyas' türü keramiğin ele geçmesi birçok Anadolu kentinde olduğu gibi, burada da 2. Binde Akalılâra (Achaioi: Myken) ait bir ticaret kolonisinin bulunduğuna ilişkin ipuçları verebilir. Demir Çağı (M.Ö.) [değiştir]
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:43 | Mesaj No:5 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
Demir Çağı (M.Ö.)
Hititler Çağı'nda {M.Ö. 1800-1200) Anadolu'da yazı kullanılıyordu ve bundan ötürü o dönemde tarih çağına ulaşılmış bulunuluyordu. Ancak M.Ö. 1200'lerde Troya Vll ve Hititler başkenti Hattuşaş'ın Balkanlardan gelen kavimlerce yıkılmasından sonra Orta ve Batı Anadolu yeniden yazısız ve karanlık bir çağa, Demir Çağı'na girdi. Demir Çağı, Anadolu'da yazının yeniden kullanılması ile Frigya Krallığı'nda M.Ö. 730, geri kalan Orta ve Batı Anadolu'da ise M.Ö. 650 yıllarına kadar sürmüştür, Kazılarda fazla miktarda çıkarılan keramik ürünlerden anlaşıldığına göre, Demir Çağı boyunca Eski İzmir'de Hellas'tan göç eden, Aiolller ve İonlar yaşıyordu. Yarımadada yerli halkın yaşadığına dair herhangi bir bulguya ise rastlanmamıştır. Bayraklı Höyüğü'nün M.Ö. 1050 yıllarında kurulmaya başlayan yerleşmesinin Hellas kökenli olduğu anlaşılmaktadır. 400 yıl devam eden bu ilkel dönem boyunca başlıca beş yerleşme katı saptanmıştır. Bunlar : * 1. Aiol yerleşmesi (M.Ö. 1050-M.Ö. 1000) * 2. Erken, Orta ve Geç Protogeometrik yerleşme (M.Ö. 1000-M.Ö. 875) * 3. Erken ve Orta Geometrik yerleşme (M.Ö. 875- M.Ö. 750) * 4. Geç Geometrik yerleşme (M.Ö. 750-M.Ö. 675) * 5. Subgeometrik yerleşme (M.Ö. 675-M.Ö. 650) Söz konusu beş tabaka denizden 6,40 metre yükseklikte başlamakta ve 9,50 metrede son bularak 3 metre kalınlığında bir tabaka oluşturmaktadır. Kazılarda elde edilen Aiol keramiği Submyken orijinlidir. Protogeometrik ve Geometrik stildeki kap-kaçak ise genelde Attika vazoculuğunun bir devamıdır diyebiliriz. İzmir Kordonboyu'ndan Bir Görünüm Demir Çağı boyunca İzmir evleri, büyüklü küçüklü tek odalı yapılardan oluşmakta idi. Gün yüzüne çıkarılan en eski ev M.Ö. 925 ile M.Ö. 900'e tarihlenmektedir. İyi korunmuş halde ortaya çıkarılan bu tek odalı evin (2,45 x 4 m) duvarları kerpiçten, damı ise sazdan yapılmıştı. Erken Geometrik dönemden itibaren (M.Ö. 875'ler) bu tek odalı evler at nalı biçimli bir avlunun üç bir yanını çevirmekte idiler. Eski İzmir'liler kentlerini M.Ö. 850'lerde kerpiçten yapılmış kalın bir surla korumaya başladılar. Bu tarihten itibaren Eski İzmir'in bir kent devlet kimliği kazanmış olduğu söylenebilir. Kenti 'Basileus' adı verilen bir beyin idare ettiği olasıdır. Göçleri gerçekleştirenler ve kent ileri gelenleri soylu tabakayı oluşturuyordu. Kent duvarları içinde yaşayan nüfus olasılıkla bin kişi civarındaydı. Geç Geometrik ve Subgeometrik seramikle açıklanan dönemde (M.Ö. 750-650) ise yarımadanın nüfusu daha kalabalık olup belki de 1500 kişiyi aşıyordu. Kent devlete ait halkın büyük bir bölümü civar köylerde yaşıyordu. Bu köylerde, bu çağdaki Eski İzmir'in tarlaları, zeytin ağaçları, bağları, çömlekçi ve taşçı işlikleri yer alıyordu. Geçimi tarım ve balıkçılıkla sağlanıyordu. Kentin en önemli kutsal yapısı Athena Tapınağı idi. Bu tapınağın günümüze değin korunan en eski kalıntısı M.Ö. 725-700 yılları arasına tarihlenmektedir. Daha önceki dört dönemde (M.Ö. 1050- 750), büyük bir olasılıkla yine Tanrıça Athena'ya tapınılıyordu, ancak o tarihlerde kadın tanrıçanın heykeli herhalde küçük bir niş (naiskos) içinde bulunuyordu. Bilindiği gibi Homeros'un destanı İlias, Aiol ve İon lehçelerinin karışık olduğu bir dille yazılmıştır. Bu nedenle dünya tarihinin bu çok önemli destansı yapıtı büyük olasılıkla bu iki lehçenin konuşulduğu sınır bölgesi olan İzmir'de oluşturulmuştur. Nitekim Hellenistik dönem İzmirlileri Homeros için 'Homeraion' adlı bir yapı inşa etmişlerdir.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:43 | Mesaj No:6 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
Parlak Dönem (M.Ö. 650-545)
Eski İzmir'in parlak dönemi M.Ö. 650-545 yılları arasına denk düşer. Yaklaşık yüzyıl süren bu süre, bütün İyon uygarlığının en güçlü dönemini oluşturur. Bu dönemde Miletos'un liderliğinde Mısır'da, Suriye ve Lübnan'ın yavuz kentiBatı kıyılarında, Propontis'te (Marmara Bölgesi), Pontus'ta (Karadeniz) koloniler kurulur ve Doğu Hellen dünyası kıta Yunanistan ile rekabet ederek birçok alanda ve konuda onun yerini almaya başlamıştır. Bu dönemde İzmir'in tarımcılıkla yetinmeyip Akdeniz ticaretine de ortak olduğunu görmekteyiz. Bu dönem katlarında bulunan Fenike kökenli eserler, Kıbrıs kökenli heykel ve heykelcikler, Ön Asya ya da Akdeniz orijinli fayans figürcükler bu uluslararası ticaretin günümüze kalmış eserleridir. Parlak dönemin İzmir'deki önemli belirtilerinden biri M.Ö. 650'den beri yazının yaygınlaşmaya başlamasıdır. Kadın tanrıça Athena'ya sunulan armağanların birçoğunda sunu yazıtları bulunmaktadır. Kent halkının sayısı fazla olmasa da bir bölümü okuryazardır. Kazılarda ortaya çıkarılan Athena Tapınağı (M.Ö. 640-580), Doğu Hellen dünyasının en eski mimarlık eseridir. En eski ve en güzel sütun başlıkları şu ana kadar İzmir'de bulunmuştur. Samos, Milet, Efes, Erythrai ve Phokaia'da çıkarılan sütun başlıkları M.Ö. 6. yüzyılın ikinci yarısından (M.Ö. 575-550) tarihinden önce değildir. Helken sanatının en özgün mimarlık öğeleri olan Aiol ve İon türü başlıklar ile İon ve Lesbos biçimi kymationlar (yaprak ya da yumurta şekilli mimarlık süslemesi) doğuşlarını Eski Izmir de gün ışığına çıkan ve büyük ölçüde Anadolu Hitit sanatından esinlenmiş olan bu başlıklara borçludurlar Hellen Dünyasının çok odalı ev tipinin en eski örneği Eski İzmir de bulunmuştur. Gerçekten M.Ö. 7. yüzyılın ikinci yarısında yapılmış olan iki katlı, beş odalı, ön avlulu çifte megaron, Hellenlerin bugün için bilinen, bir çatı altındaki en eski çok odalı evdir. Ondan önceki Yunan evleri yan yana dizilmiş megaronlardan oluşuyordu. Eski İzmir'in cadde ve sokakları daha 7. yüzyılın ikinci yarısında ızgara planlı idi, caddeler ve sokaklar kuzeyden güneye ve doğudan batıya uzanıyor, evler genellikle güneye bakıyordu . İlerde M.Ö. 5. yüzyılda Hippodamos tipi adını alacak olan bu kent planı özünde Yakın doğuda çoktan biliniyordu. Bayraklı şehir planı bu tür kent dokusunun Batı dünyasındaki en erken örneğidir. İon uygarlığının en eski parke döşeli yolu Eski İzmir'de gün ışığına çıkarılmıştır. Hellen dünyasının en eski sivil mimarlık eseri Eski İzmir'de 7. yüzyılın ilk yarısında yapılmış olan güzel taş çeşmedir. Bir zamanlar Yamanlar Dağı üzerinde yükselen Tantalos mezarı, tholos biçimli anıtsal mezarların güzel bir temsilcisidir. Tantalos tümülüsünün mezar odası adı geçen çeşmenin planında idi ve onun gibi Isopata tipi adını taşıyan yapı türünde idi, yani planı dörtgendi ve üstü bindirme tekniğindeki bir tonozla örtülü bulunuyordu. Tantalos mezarı adı ile anılan bu anıtsal eser Eski İzmir'de M.Ö. 520-580 tarihlerinde yönetimi elinde tutan basileusun ya da tyranın mezarı olmalıdır. Eski İzmir'de, çömlekçi işlikleri, arkeoloji literatüründe "Oryantalizan" ya da "Friz Stili" adı ile anılan seramik türünün güzel örneklerini üretiyor, taşçı ustaları mimarlık eserlerinden başka anıtsal boyda heykeller ve heykelcikler yontuyor ve bütün bu sanat yaratılarının bir bölümü dış pazarlara sürülüyordu. Bilindiği gibi M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısında o zamanki antik dünyanın kültür merkezi Batı Anadolu idi. Özellikle Milet'de tarihte ilk defa batıl inançlardan ve her çeşit din etkisinden kurtulmuş, özgür düşünceye dayalı bilimsel araştırmalar başlamıştı. Doğu dünyasının zengin bilgi ve deneyim hazinelerinden yararlanarak ve özellikle özgür düşünce yöntemiyle Thales, Anaksimenes ve Anaksimandros gibi doğa filozofları' bugünkü Batı uygarlığının temellerini atmışlardı. Thales dünyada ilk defa bir doğa olayını, M.Ö. 28 Mayıs 585 tarihinde olagelen güneş tutulmasını oluşundan önce hesaplamıştır. Böylece kültür ve bilim alanında tarihin başlangıcından beri 2500 yıl boyunca Mezopotamya ve Mısır'ın elinde olan önderlik, Batı Anadolu'ya geçmiştir. Batı Anadolu bu önderliğini İranlıların Anadolu'yu işgal ettikleri 545 yılına değin korumuştur. Ancak İran işgali ile filozoflar, bilim adamları ve sanatçılar Atina'ya göç edince kültür ve ilim alanındaki önderlik Atina'ya geçmiştir. Milet, Efes, Samos gibi İzmir de 6. Yüzyılın başlarında büyük olasılıkla düşünce ve bilim alanında önde gelen kentlerden biriydi. Ancak Eski İzmir M.Ö. 640-545 tarihlerinde döneminin en ileri kültür merkezlerinden biri olduğu halde daha sonraları önemini yitirdiği için, çalışmalarda eskisi hızını kaybetmişti. Eski İzmir'in edebiyat, şiir, tarih, felsefe ve bilim konularında ne düzeyde olduğu hakkında yeterli bilgi mevcut değildir. Mimarlık konusunda ise önemli bir merkezdi. Herodotos, Eski İzmir'i Lidya kralı Alyattes'in aldığından bahseder. Kazılarda da bu olay M.Ö. 500 sıralarına tarihlenir. Kent ve Athena tapınağı tahrip olsa da İzmirliler M.Ö. 590 yıllarında tapınağı tekrar inşa ederler. Daha sonra Persler tarafından 6. Yüzyılın ortalarında ele geçirilen kent. Bu olayla birlikte parlak devrini tamamlamıştır. Bu tarihten sonra Athena tapınağına hediye edilmiş hiçbir armağan bulunamaması da bu tahribatın önemli göstergelerinden birisidir.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:44 | Mesaj No:7 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
Gerileme Dönemi (M.Ö. 500-300)
Athena Tapınağı M.Ö. 545 tarihlerinde terkedilmişse de yerleşim sürmüş, ancak bundan sonra 200 yıl kadar bir süre eski İzmir önemini ve işlevini yitirmiştir. M.Ö. 5. yüzyıl boyunca küçük ancak zengin bir yerleşmenin yer aldığı Bayraklı Höyüğü M.Ö. 5. yüzyılın sonunda ve özellikle 4. yüzyıl süresince yoğun bir iskana sahne olmuştur. Bu dönemde, ortalarında büyük avlular olan biri 5, biri 8 ve diğeri 15 odalı olmak üzere üç ev gün ışığına çıkarılmıştır. Bunların, kenti idare eden ve muhtemelen dönemlerindeki Pers etkisine uyarak yakın civardaki Larissa'da olduğu gibi, birer tyran olan beylere ait olmaları akla yakın gelmektedir. Nitekim Yamanlar Dağı'nda hala kısmen korunmuş olan ve önemli kişilerin mezarları olması gereken düzgün krepisli birkaç 4. yüzyıl tümülüsü bu düşünceyi desteklemektedir. Söz konusu merkezi avlulu büyük üç evden başka birçoğu megarondan bozma dörtgen planlı küçük evler bulunmuştur. Bayraklı höyüğünün bütün üst düzeyinin 4. yüzyıl boyunca evlerle kaplı olduğu söylenebilir. Öyle anlaşılıyor ki Anadolu'daki Pers işgali 4. yüzyılda gücünü yitirmiş ve İyon kentlerinin büyümesine neden olmuştur. Meydana gelen nüfus patlaması ile yüz dönümlük Bayraklı Höyüğü, İzmirlilere küçük gelmeye başladığından, M.Ö. 300 tarihlerinde Kadifekale (Pagos) eteklerinde yeni İzmir kenti kurulmuştur.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:45 | Mesaj No:8 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
Roma İmparatorluğu dönemi (M.Ö. 333-M.S. 395)
Büyük İskender'in İssos'ta (İskenderun) Pers Kralı Darius'u yenmesinden (M.Ö. 333) ve arkasından bütün doğuyu ele geçirmesinden sonra Hellen dünyası büyük bir refah çağına erişti. Kentler nüfus patlamalarına sahne oldu. Hellenistik Dönem'de İskenderiye, Rodos, Bergama ve Efes kentlerinden her biri 100 binin üstündeki bir nüfusa eriştiler. Küçük bir tepeciğin üzerinde kurulmuş olan eski İzmir kentinin duvarlarının içinde yalnız birkaç bin kişi yaşayabiliyordu. Bu nedenle en geç M.Ö. 300 sıralarında Kadifekale'nin eteklerinde, yeni ve büyük bir kent kuruldu. M.Ö. 323 yılında Büyük İskender'in ölümü üzerine çıkan iç savaşta İzmir (zamanın ismiyle Symrna), önce Lysimakhos'un, sonra Lysimakhos'u M.Ö. 281 yılında yapılan Corupedion Savaşı'nda yenen Selevkoslar'ın kralı 1. Selevkos'un eline geçti. Selevkos egemenliği M.Ö. 190 yılında yapılan Magnesia (bugün Manisa) Savaşı'na kadar sürdü. Selevkoslar, Romalılar'a karşı kaybettiği bu savaştan 2 yıl sonra yapılan Apameia (bugün Dinar) savaşıyla Bergama Krallığı'na verildi. Bergama'nın egemenliği, Kral 3. Attalos'un ölümüne dek sürdü ve bu tarihte Romalılar'ın eline geçti ve Asya Eyaleti'ne bağlandı. Tarihçi Strabon, Smyrna'nın kendi zamanında yani M.Ö. 1. yüzyıla geçiş sırasında en güzel İyon kenti olduğunu belirtmektedir. O dönemde kentin küçük bir bölümü Kadifekale'nin Pagos'un üzerindeydi. Büyük bölüm ise düz arazi üzerinde bulunan liman çevresine toplanmıştı. Ana tanrıçanın tapınağı ile gymnasion da bu hat üzerinde yer alıyordu. Caddeler düzdü ve tamamı büyük taşlarla düzgün bir biçimde kaplanmıştı. Aristeides, kentin doğu-batı yönünde uzanan iki ana yolunun (Kutsal yal ve Altın yol) bulunduğunu ve bu yollarla kentin , denizden gelen esinti ile serinlediğini anlatmaktadır. Strabon İzmir'de Homereion olarak adlandırılan bir stoanın varlığından söz eder (belki de bir perystil ev). Bu evin içinde Homeros'un bir heykeli bulunuyordu. İzmir Agorasından bir görünüş Roma Çağı'nda İzmir'de inşa edilen yapılar arasında, Kadifekale'nin (Pagos) kuzeybatı eteğindeki antik tiyatro ve batıdaki stadyumun her ikisinden de pek az iz kalmıştır. Diğer taraftan Smyrna Agorası oldukça iyi korunmuş olup, bugün kısaca Agora olarak bilinmektedir. Agoranın ölçüsü 120x80 metre uzunluğunda geniş bir avlusu vardı. Doğusunda ve batısında birer stoası vardı. Her iki yapı 1 7,5 m olup ikişer katlıydı. Ayrıca 28 m uzunlukta bir bazilika da mevcuttu. M.Ö. 2. yüzyılda Romalıların egemenliğine giren İzmir ikinci kez altın dönemini yaşamaya başlar. M.Ö. 88 yılında Pontus Kralı 6. Mithridates'in eline geçtiyse de 2 yıl sonra Romalılar şehri geri aldı. İncil'de sözü edilen "Yedi Kilise"den bir tanesinin bulunduğu Smyrna Hıristiyanlığın gelişmesinde önemli bir rol oynar. İzmir'in ilk başpiskoposu olan Aziz Polikarp havari ve İncil yazarı St. John'un ilk müridlerinden biridir. Yaklaşık M.S. 70 yılında Anadolu'da doğmuş, inancından ötürü 23 Şubat 155 tarihinde, İzmir akropolü üzerinde bulunan stadyumda Romalılar tarafından yakılarak ölüme mahkum edilmiştir. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye bölününce, İzmir, sonradan Bizans İmparatorluğu olarak tanınacak Doğu Roma İmparatorluğu'nun bir parçası olur.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:46 | Mesaj No:9 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
Bizans İmparatorluğu dönemi
Bizans İmparatorluğu döneminde Araplar, Selçuklular, Haçlılar ve Cenevizliler kenti ele geçirmek için birbirleriyle savaşırlar. Kenti ilk önce Araplar 672 yılında denizden zaptedip İstanbul'a yaptıkları akınlarda bir üs olarak kullanırlar. Türkler İzmir'i ilk kez 1076'da Sulçuklu akıncılarından ve zamanla ilk büyük Türk denizcisi olacak Çaka Bey'in komutasında ele geçirirler. İzmir'den hareketle Ege Adaları ve Çanakkale Boğazı'na düzenlediği akınlarla Bizanslılara korku salan Çaka Bey'in ölümünden sonra Bizanslılar kenti 1098'de geri alırlar ve şehrin kıyı tarafı 1204 yılında Rodos Şovalyeleri'nin eline geçer. 1310'da Aydınoğlu Umur Bey tüm şehri ele geçirir. 1344 yılında Cenevizliler kıyıdaki St. Peter kalesini ele geçirirler. Cenevizliler aşağı kenti kontrollerinde tutarken Aydınoğulları Beyliği yukarı kentte (Kadifekale) hakimiyet kurar. Gavur İzmir deyimi o dönemden kalmadır ve Cenevizlilerin elinde kalan aşağı kenti tanımlamak için kullanılmıştır. 14. yüzyıl ortalarında St. Peter kalesi ve aşağı kent bu kez Rodos Şövalyeleri tarafından ele geçirilir. Bu arada Osmanlı Devleti 1398'de İzmir üzerinde hakimiyet kurdu. Ankara Savaşı'nı kazanarak Osmanlı Devleti'ni mağlup etmiş olan Timur'un 1403'te bizzat komuta ettiği Moğol ordusu kenti istila edip, St.Peter Kalesini yerle bir eder. Bu fetih Timur'un Hristiyan güçlere karşı yapmış olduğu tek savaş olması nedeniyle ayrıca önemlidir. Osmanlı Devleti'nin toparlanmasından sonra 1422 yılında II. Murat kenti zapteder ve İzmir bundan sonra Osmanlı İmparatorluğu'nun bir parçası olur.
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
20 September 2009, 01:47 | Mesaj No:10 |
Papatyam Editörü
Durumu:
Papatyam No :
1242
Üyelik T.:
19 February 2008
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Memleket:İSTANBUL
Yaş:62
|
Ynt: İZMİR'İN TARİHİ VE ÖNEMLİ YERLERİ
Osmanlı İmparatorluğu dönemi
Osmanlı idaresinin ilk yüzyıllarında ikinci derece bir sancak olan İzmir'in İlk Osmanlı yöneticisi Karasubaşı Hasan Ağa'dır. İzmir 1605-1606 yıllarında Celali İsyanları kapsamında Arap Sait ve Kalenderoğlu ayaklanmalarına sahne olmuştur. Ancak kent, Osmanlı İmparatorluğunun 1620 yılında yabancılara tanıdığı kapitülasyonlardan sonra giderek İmparatorluğun en önemli ticaret merkezlerinden biri haline gelir. 1619'da Fransız, 1620'de İngiliz konsoloslukları açılır. Bu arada şehrin nüfus yapısı da değişmeye başlar. 16. yüzyıl kaynakları İzmir'de 19 cami, 18 havra ve sadece 1 Rum Ortodoks kilisesi bulunduğunu, kentin 9 mahallesinden sadece birinde Hristiyanların yaşadığını belirtmektedir. Dolayısıyla, o dönemde şehir merkezinde Müslüman-Türkler çoğunlukta, önemli ve köklü bir Musevi cemaati mevcut (Sabetay Sevi 17. yüzyılda İzmir Musevi cemaatinin içinden çıkmıştır) ve Hrıstiyan Rumlar azınlıkta olmalıdır. Evliya Çelebi de, 1672'de İzmir'i ziyaretinde, nüfus yapısındaki değişimin ilk gözlemlerini kaydeder ve Punta (Alsancak) mahallesinde giderek artan sayıda yerli gayrimüslimlerin, Levantenlerin ve Batılı tüccarların yoğunlaştığını yazar. İzmir'de 1676'da yaklaşık 30 bin kişinin öldüğü bir veba salgını, 1742'de şehrin yarısının yandığı büyük bir yangın olur. Osmanlılarca İzmir'e paşa düzeyinde yapılan ilk atama, 1707'de yabancı tüccarlarca düzenlenen Buca ayaklanması ndan sonra 1716'da tayin edilen Köprülü Abdullah Paşa'dır. 18. yüzyıl ve 19. yüzyıllarda kent Fransız, İngiliz, Hollandalı ve İtalyan tüccarların gözdesidir. Bu gelişmeye paralel olarak, eyalet merkezi (Aydın eyaleti) önce 1841'de geçici olarak, sonra da 1850'de temelli İzmir'e aktarılmıştır. Aynı yıl Sultan Abdülmecit, 1863'de de Sultan Abdülaziz İzmir'i ziyarete gelmişler, 1871'de kurulan belediyenin ilk başkanı da Yenişehirlizade Ahmet Efendi olmuştur. Çokuluslu bir ticaret şehri haline gelen ve servet birikimi yaratarak metropolleşen İzmir civarında aşayişi korumak herzaman zorlu bir uğraş olmuştur. Bu bağlamda, bölgenin ünlü Rum eşkiyalarından Katırcı Yani 1853'de Buca'da yakalanabilmiş, başta Çakırcalı Mehmet Efe olmak üzere, efeler ve eşkiyalar İzmir'e özel ilgi göstermişler, çoğu kez resmi görevlilerden, yerli, levanten ve yabancı tacirlerden ve azınlıklardan oluşan çetrefil bir ilişkiler ağı içinde rol oynamışlardır. İzmir I. Dünya Savaşından sonra 15 Mayıs 1919'da Yunan ordusu tarafından işgal edilir. Bu işgal 9 Eylül 1922 tarihinde İzmir'in Kurtuluşu ile sona erer. Ancak, İzmir 13 Eylül 1922 sabahı tarihinin belki de en büyük felaketlerinden birini yaşamaktan kurtulamaz. Basmane semtinde başlayan yangın 2.600.000 metrekarelik bir alanda 20.000'den fazla ev ve işyerini tahrip eder. Bu yangın ne yazık ki kentin geleneksel alanının dörtte üçünü tahrip etmiştir. Fakat yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile birlikte İzmir zümrütü anka kuşu gibi kendi külleri içinden yeniden doğmuştur. Yangın alanında bugün İzmir Enternasyonal Fuarı bulunmaktadır. Ana madde: İzmir Enternasyonal Fuarı
__________________
*********ASLA BİRİLERİNİN UMUDUNU KIRMA BELKİDE SAHİP OLDUĞU TEK ŞEY "O" DUR ********** KALEGÜNEY |
Bookmarks |
Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir) | |
Benzer Konular | ||||
Konu Başlıkları | Konuyu Başlatan | Papatyam Forum Ana Kategori Başlıkları |
Cevaplar | Son Mesajlar |
İZMİR TİCARET TARİHİ MÜZESİ | umut | İzmir | 1 | 21 September 2009 14:13 |
TARİHİ TAPINAKLAR VE HEYKELLER | umut | Tarih Sayfaları | 38 | 02 July 2008 11:28 |
MEZHEPLER TARİHİ | umut | Meshepler | 5 | 01 June 2008 11:06 |
İSRAİL'İN KİRLİ TARİHİ | mevlutgunes | Dünya Tarihi | 1 | 25 August 2006 10:20 |
ANKARA TARİHİ | REHA | Deneme & Düz Yazılar | 1 | 18 May 2006 11:38 |
Tefekküre Davet Köşesi |
|
Papatyam Sosyal Medya Guruplarımıza Katılın |