Papatyam Forum - Tekil Mesaj gösterimi - Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu
Konu Başlıkları: Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu
Tekil Mesaj gösterimi
Alt 12 February 2008, 12:23   Mesaj No:8

PESTEMAL

Papatyam Medineweb Emekdarı
Avatar Otomotik
Durumu:PESTEMAL isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Papatyam No : 145
Üyelik T.: 16 February 2005
Arkadaşları:0
Cinsiyet:
Mesaj: 3.815
Konular:
Beğenildi:
Beğendi:
Takdirleri:10
Takdir Et:
Konu Bu  Üyemize Aittir!
Standart Osmanlı Beyliğinin Kuruluşu

Osman Bey, istiklâlini ilandan sonra büyük bir dikkatle Mogollarin hareketlerini gözetlemeye basladi. Kendisi de dahil olmak üzere müstakil veya yari müstakil uc beyleri, bagli bulunduklari Selçuklu Sultanligi'nin hayatina son veren Ilhanli Devleti tarafindan kendileri hakkinda nasil bir hareket takib edilecegini beklemeye basladilar. Bununla beraber bu zaman zarfinda Osman Gazi'nin, bu yeni devletinin dinî, hukukî, sosyal ekonomik vs. gibi müesseselerini tanzim etmesi ve bunun için gerekli tedbirleri almasi tabiî idi. Âsikpasazâde bu konuda söyle der:

"Karacahisar'i alinca sehrin evleri bos kaldi. Germiyan vilayetinden ve baska yerlerden bir hayli adamlar geldi. Osman Gazi'den evler istediler. Osman Gazi de verdi. Kisa bir zaman içinde mamur oldu. Birçok kiliseyi de mescid yaptilar. Pazar da kurdular. Halk toplanip "Cuma namazi kilalim ve bir kadi isteyelim" dedi. Dursun Fakih denilen aziz bir kisi vardi. O, halka imamlik ederdi. Durumlarini ona söylediler. O da gelip Osman Gazi'nin kayinatasi Edebali'ya söyledi. Daha söz bitmeden Osman Gazi geldi. Sorup muradlarini ögrendi. "Size ne lazimsa onu yapin" dedi. Dursun Fakih "Hanim! Sultan'dan izin gerektir" der. Osman Gazi: "Bu sehri kendi kilicimla aldim. Bunda Sultan'in ne dahli var ki ondan izin alayim? Ona sultanlik veren Allah, bana da hanlik verdi. Eger minneti su sancak ise ben kendim dahi sancak kaldirip kâfirlerle ugrastim. Eger o, ben Selçuk hanedanindanim derse ben de Gök Alp neslindenim. Eger bu vilayete (ülkeye) ben onlardan önce geldim derse, Süleymansah dedem de ondan evvel geldi."

Halk razi oldu kadiligi ve hatipligi Dursun Fakih'e verdi. Cuma hutbesi ilk önce Karacahisar'da okundu. Bunun tarihi hicretin 699 (1300)'unda vaki oldu.

Nesrî, Osman Gazi'nin istiklâli ve Selçuklu Sultani Alaeddin'den kendisine gönderilen hükümranlik nisaneleri hakkinda söyle der:

"Hülasa Osman'a davul ve bayrak gelince, o da ganimet malindan 1/5 (beste bir)'ini ayirarak hadsiz (hesapsiz) hediyeler ve nihayetsiz armaganlarla (birlikte) Konya'ya giderek, bu sultan U. Alaeddin'le bulusmak, rizasini alarak veliahdi olmak amacini güttü. Zira, bu Feramürz oglu Alaeddin Keykûbad'in oglu yoktu. O, Osman'i hemen (hemen) oglu yerinde görerek (ona) davul, bayrak (alem) ve kiliç göndermisti.

Osman Gazi de Sultan Alaeddin zamaninda her ne kadar bir nevi istiklâl bulmussa da lakin edebe riayet ederek, hutbeyi ve sikkeyi yine sultan adina kilmisti.

Sultan Osman, nezdine gitmek hazirliklarini yaptigi sirada, Sultan Alaeddin'in öteki dünyaya intikal ettigi (öldügü), oglu kalmadigi için yerine veziri Sâhib'in geçtigi haberi geldi. Osman bunu isitince "hüküm yüce ve ulu Allah'indir" diyerek derhal buyurdu: Dursun Fakih'i Karacahisar'a hem kadi hem de hatip yaptilar. Zira bu Dursun Fakih bir aziz kisi idi. Halka imamlik ederdi. Edebali ile de tanisikligi vardi.

Karacahisar'a da Germiyan'dan ve baska yerlerden hayli Müslümanlar gelmis, senlenmisti. Osman Gazi adina okunan ilk hutbe, Karacahisar'da okundu. Bazilari, "Sultan Alaeddin"den davul ve bayrak gelmesi, Bilecik'in feth edilmesinden nice yillar öncedir. Karacahisar alindigi vakit, Akdemirle gönderdi" dediler.

Daha önce de temas edildigi gibi Osman Gazi, Selçuklu sultanina bagli kalmis, onun gönderdigi hükümranlik nisânelerini almakla birlikte ona karsi saygisizlik mânâsina gelebilecek bir harekete tevessül etmekten kaçinmisti. Hatta, elde ettigi ganimetlerin beste birini ona göndermekle, onu devletin yegane reisi olarak tanidigini ve Islâm hukuk anlayisina göre "Beytü'l-mal" hakki olan bu miktarin, yerine sarf edilmek üzere onun hazinesine göndermisti. Gerçekten, Feridun Bey'in Münseâtinda da belirtildigi gibi Selçuklu Sultani Alaeddin b. Feramürz'dan mensurla birlikte kendisine gönderilen davul, sancak, kiliç gibi hükümranlik alhameti olarak kabul edilen bu esyanin gönderilme tarihi hicretin 688. (M. 1289) senesidir.

Osman Gazi, bagimsizligini (istiklalini) ilân edip kendisi adina hüküm verecek olan kadi ve yine kendi adina hutbe okuyacak hatib tayin ettikten sonra, devlet olmanin gerektirecegi yeni kanun, nizam ve sistemleri yürürlüge koyup yerlestirmek zorunda idi. Bütün bunlarin yapilmasinda çevresindeki arkadaslarinin görüslerinden de istifade ediyordu. Nitekim Osmanli döneminin ilk vergisi diye kabul edebilecegimiz bâc ile ilgili kanunu yürürlüge koyarken sadece kendi çevresinin degil, baska beyliklerin vatandaslarindan olan insanlarin fikir ve uygulamasini da dikkate almisti. Keza onun hükümranliginin taninmasi da bu sekilde olmustu. Bu konuda en eski kaynaklardan biri olan Âsikpasazâde söyle der:

"Kadi ve Sübasi konuldu. Halk kanun ister oldu. Germiyan'dan birisi geldi. "Bu pazarin bâcini (vergisini) bana satin" dedi. Halk, "Han'a git" diye cevap verdi. O kisi hana varip sözünü söyledi. Osman Gazi sordu: "Bâc nedir?" Adam dedi ki: "Pazara ne gelse ben ondan para alirim." Osman Gazi: "Senin bu pazara gelenlerde alacagin mi var ki akça istersin?" dedi. O adam: "Hânim! Bu töredir. Bütün vilayetlerde vardir ki padisah olanlar alir" dedi. Osman Gazi: "Tanri mi buyurdu yoksa beyler kendileri mi yapti?" diye sordu. O adam: "Töredir hânim, ezelden kalmistir." dedi. Osman gazi çok kizdi: "Bir kisinin kazandigi, baskasinin olur mu? Onun mülkünde (malinda) benim ne dahlim var ki ondan akça alayim. Bre kisi, var git artik bana bu sözü söyleme. Sana ziyanim dokunur." dedi.

Bunun üzerine halk dedi ki: "Hânim! Bu, pazar beylerine âdettir ki, bir nesnecik vereler." Osman Gazi: "Mâdem ki siz öyle diyorsunuz öyleyse pazara bir yük getirip satan herkes iki akça versin. Satamayan ise bir sey vermesin. Kim bu kanunu bozarsa Allah onun dinini de dünyasini da bozsun" dedi.

Görüldügü gibi dönemin ekonomik ve sosyal sartlarina göre devlet ile idare için önemli bir gelir kaynagi olan ve "Bâc-i bazar" denilen vergi, bir Germiyanli'nin teklifi üzerine kabul edilmistir. Bu teklifin kabulünde Osman Gazi'nin yakin arkadaslari da tesirli olmus görünmektedirler. Osman Gazi'nin uygulamaya koydugu kanunlardan biri de daha önce temas edildigi gibi timarla ilgilidir. Savasa istirak karsiligi (daha sonra genellikle eskinci timari) olarak verilen timarlarin sahipleri sefer aninda harbe gitmek zorunda idiler.

Osman Gazi, biraz önce belirtilen kanunlari uygulamaya koyduktan sonra eskiden beri Oguzlarin âdeti üzere elde edilmis olan yerleri kardes, ogul ve silah arkadaslarina dirlik olarak verdi. Bu cümleden olarak Karacahisar sancagi ki ona Inönü derler oglu Orhan Bey'e verdi. Sübasiligini kardesi Gündüz'e verdi. Yarhisar'i Hasan Alp'a verdi ki bu da yarar bir yoldasti ve kendileri ile birlikte gelmisti. Inegöl mintikasini Turgut Alp'a verdi. Simdi dahi o azizin adi anilir. Inegöl yöresinde köyleri var ki ona "Turguteli" derler. Kayin atasi Seyh Edebali'ya Bilecik ösür ve resimlerini (vergi) verdi. Hanimini Bilecikte babasi ile birlikte birakti. Kendisi Yenisehir'e giderek gazilere ev yapiverdi.

Bu uygulama ile Seyh Edebali, hem beylik ailesine nezaret ediyor, hem de Bilecik kalesine hakim oluyordu.

Hoca Saadeddin Efendi, Osman Gazi'nin dirlik olarak verdigi yerler hakkinda su bilgileri verir:

"Osman Gazi 701 (1301-1302) tarihinde hükmü altinda bulunan bel-delere keremli çocuklarini ve güzel yaradilisli beylerini tayin etti. Sultanönü demekle meshur olan Karacahisar sancagini Orhan Gazi'ye verdi. Eskisehir'i Gündüz Alp'a, Inönü kalesini Aygud Alp'a, Yarhisar'i Hasan Alp'a ve Inegöl'ü Turgud Alp'a verdi. Ogullarindan yigit Alaeddin Pasa'yi keremli ve faziletli annesi ile birlikte Bilecik'te Seyh Edebali'nin yaninda biraktigi gibi, bu sehrin gelirini de seyhin harcamalarina ve çevresindeki fakirlerin ihtiyaçlarina sarf edilmek üzere ayirdi. Devleti için Yenisehir'i merkez ve adaletin duragi edinerek askerlere konaklar yaptirip mescid ve hamamlar insa ettirmeye yöneldi."

Görüldügü gibi, Bilecik kalesini ailesinin ikamet mahalli olarak seçen Osman Gazi, Beyligini bes idare bölgesine ayirdi. Bunlari, savaslarda yararliliklari görülenler ile güvendigi kimselere tevcih etti. Bu arada Iznik üzerine yapilabilecek bir harekatin tertip ve tanziminde elverisli bir konumda bulunan Yenisehir'i de hükümet merkezi olarak seçti.

Gaza faaliyetlerine devam edip ülkesini genisletmek isteyen Osman Gazi'nin akinlari, bir müddet sonra Köprühisar'a yöneltildi. Köprühisar'in çevresi yagmalanmakla birlikte kale zapt edilemedi. Içerdekiler mahsur kaldi. Bu esnada (1302) söyle bir hadiseden bahsedilir: Osman Gazi, fethini lüzumlu gördügü Köprühisar üzerine hareket etme tesebbüsüne geçecegi ve bu hususta gaziler ile beylerin de ayni fikirde olmalarina ragmen amcasi Dündar Bey'in, seferin aleyhinde bulundugu görülür. Dündar Bey, Köprühisar'inin alinmasi bir taraftan Germiyanogullarinin, öbür taraftan da Rum tekfurlarinin düsmanligini celb edecegini söyler. Bu görüsünde de israr edip harbe mani olmak ister. Osman Bey, kuvvetleri arasinda bozgunluk ve tefrika çikarmaya sebep olacak bu hareket karsisinda, rivayete göre aniden sinirlenerek amcasini okla öldürür. Nesri'nin bu kaydini mubalagali ve hatali bulanlar, Osman Gazi'nin ihtiyar amcasina karsi böyle bir hareketine mani bulunamayacagini ileri sürenler de vardir. Nihayet Osman Bey, Yenisehir ovasinda topladigi kuvvetlerini alarak Köprühisar'a gelir. Halka sulh (harb etmeksizin, baris) yolu ile teslim olmasini teklif eder. Bu teklifin kabul edilmemesi üzerine muhasara ve cenk baslar. Osman Bey, fethi çabuklastirmak için askerlerine yagmaya müsaade ettigini bildirir. Bunun üzerine yapilan kuvvetli bir hücumla kale feth olunur. Çok siddetli bir çarpisma olmasina ragmen halkin hayatina dokunulmaz.

__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
Alıntı ile Cevapla