SERZENİŞ....
Akşamlar, yapraklar arasından süzülen ölgün ışıltılar gibi… özlem ve hüzün burukluğuna taşıyan yalnızlık duygularını doluşturur içime…
Akşamlar, koynunda uyuyan güllerin ve güzelliklerin okşayan meltemi oluyor sinemde… Sonra bir bun çöküyor içime, daha bir deviniyor, daha bir yanıyor yüreğim… Ve yandıkça umutlanıyorum, beni tan basıma taşıyan yalan düşlere...
Yıldızlar! Nasıl da yalnızdırlar… Seven sevilen gönüllerin yanışları gibi… Yüzlerinde gülücükler ışık ışık… içlerinde eriten magma… Yıldızların yanışlarını seviyorum. Kim bilir kimlere sevdalılar, kimleri özlüyorlar ki geceleri uyumuyorlar, güneşlerini buluncaya değin.
Akşam, ah güzel akşam!
Sende gizli, yanık bir ezgi arar sevenler…Bu arayış bir bekleyişe dönüşür sevinin esriyen ışıkları ile… Salkım salkım gökten yağacakmış gibi…
Akşamlar, esen yelleri saçlarımda tutamayan bir el gibi… Beni, benden alıyor... Bir kaynaktan doğuyor, bir bardağa doluyorum… Düşlerimle baş başayım şimdi senden yana… Sense ney’le başbaşasın sevgili… Duyulur mu dağlar ardına çağrılarım Kulağın çınılar mı bilemem… İçimden sana gelmek geçer yekinir, yeltenirim de ben yaklaştıkça sen uzaklaşırsın… Ulaşamam ellerine… Işığını kaçırırsın benden karanlıklar basar dünyamı… Gelemem.
Akşamlar ! Karanlıkların uzayan gölgeleri değil miydi gecelere bağlıyan bizi? Göklerden sessizce süzülerek içimde coşkular oluşturan sıcacık yüzünü öpecekmişim gibi…Bende mey esriyordu, sende ney tınısı… Yiter gider di gölgelerimiz tan basımlarında uykuya hazırlanan yıldızlar gibi…
Seninle dolu düşler içinde yiter
Gözümdeki damla damla nem
Gülüşün gibi sessiz bakışların
İçimde dinmeyen acıları içer
Vuslatı acıya beleli geceler
Yine mi bir ayrılık tütüyor
Soluk gölgesinde mehtabın
Özlemin kor gibi süzüldüğü dem
Ve beni sonsuz acılarla boğan
Bitmeyecek mi şu öldüren elem
KÖMEN