Kusursuz...
KUSURSUZ OLDUN DA N’OLDU?
Yapayalnızdın sahne arkasında.
Ezmiş, kırmış, çok çalışmış,
hiç acımamış ve başarmıştın.
Aferin, kusursuz oldun da n’oldu?
Biz kusurumuzdan dolayı biraz utandıysak
başaramadıysak bir şeyleri perdesiz oyunumuzda
oturup oturduysak küçük ama sıcak dünyamızda
yetişmediyse işimiz, dalınca sevmeye
bozulduysa ütümüz, yattığımız çimlerde
bezirgan kapılardan, onurumuz döndüyse
ve mahvolduysak, havalar güzelleştiğinde
kusurlu olduk da n’oldu?
“Repo”, Arjantin’de bir kasabayken bizim için
su paramızı yatırmış, dört yapraklı yonca ararken
çınar ağacı sadece çınar ağacını,
leylek, sadece “Yapı”nın bacasını anımsatırken,
maçın henüz başında, sekiz kişi kalmış takımken
iki tarafı “yazı” lı parada HEP kaybettik de n’oldu?
Badanamız hep çatlak, yollarımız dikenli
el yazımız okunmaz, alın yazımız eğri oldu da n’oldu?
Biz, küçük mutluluklar ağırladık yer soframızda, divanımızda
ayakkabımız hep çamurluydu kapının dışına koyduğumuzda.
Biri yeşil ikisi sarı, üç harap diş fırçamız dururdu bardakta.
Akşamları hep çay suyu kaynardı ocakta
ne kazanacağımız da belliydi,
ne kazanmayacağımız da dört ay sonra
Aslında bir horoz dövüşüydü tek kişilik oyunun, kusursuz oynadığın
galipler locasının önünde, bir başka kusursuz horoz tarafından
kusursuz öldürüldüğün,
kusursuz dikenli tellerle çevrili
kusursuz bir mezara gömüldüğün.
__________________
mzalar sifirlanmistir, lütfen yeni imzanizi belirleyiniz
|