Ecdadimizin Torunlari Neyin Destanini Yaziyorlar?
Osmanli Devleti uzun yillar yabancilarin zihninde, kendisinden kurtulunmasi gereken bir dusman olarak gorulmustur. Zira onun dagittigi adaletten rahatsizdirlar. Onun gucu kuvveti, yabanci devletlerin serbestce hareketlerini engellemektedir. Fakat bir suredir hasta olan ve kendisine bile bakamayan bu gazi devlet, yabanci somurgecilerin istahlarini kabartmaktadir. Bu nedenle gozler Osmanli’nin uzerine dikilmis, zayif anlari kollanmaya baslanmistir. Sadece yabanci devletlerin askerî stratejistleri degil, zamanin gazetecileri de Osmanli topraklarinda cirit atmaktadir. Hatta bu serbesti harekat sirasinda Osmanli teb’asi icine ayrilik tohumlari bile ekmektedirler. Ama bu dusman hareketler icinde zaman zaman bazi gazeteciler, insafa gelerek hakikati de dile getirmislerdir.
Osmanli’nin fiilen nihayete erdigi gunlerdir. Yeni Turkiye devletinin kurulma asamalarinda Anadolu’da yeni bir varlik yokluk savasi verilmektedir. Bu savas kurtulus savasidir. Yabanci devletler, “Acaba yeni bir Osmanli mi hortluyor?” Endiseleri icerisinde bu kurtulus harekatini izlemektedirler. Bu amacla yabanci basindan da bircok muhabir ulkemizde kol gezmektedir. Iste bunlardan bir tanesi de Fransizlarin unlu Le Monde gazetesinin muhabirligini yapan bir Turkologdur.
Merakli gozlerle cevrede sahlanacak bir Osmanli kuvveti var mi diye arastirmaktadir.
Halbuki baktigi her tarafta acliktan sefaletten baska bir sey gorememektedir. Evet Anadolu neredeyse tukenmistir. Zira yaklasik bir asirdir devam eden savaslarda Anadolu defalarca bosalmis, nice cigerpareler gitmis gitmis ve bir daha da donmemislerdir. Her tarafi yikilmis, insanlarin perisan bu ortamlar icinde gezen muhabirin yolu Eskisehir istasyonuna ugrar. Soyle bir etrafi gozlemleyeyim, der. Manzara diger yerlerden pek de farkli degildir. Cevre dullar ve yetimlerle doludur. Fakat bir sey gorur ki buna yurek dayanacak gibi degildir.
7-8 yaslarinda uc cocuk, tum dunyayi unutmuscasina oynamaktadirlar. Halbuki bu cocuklarin ayaklari ciplaktir ve uzerlerinde sadece birer cuval vardir. Cuvallarin boyunlari delinmis ve cocuklarin baslari oradan disari cikarilmistir. Kollari da ayni sekilde yanlardan.
Gazeteci dayanamaz ve yanlarina yaklasarak sorar:
-Evladim baban nerede?
-Babam Canakkale’de din icin oldu.
-Sen?
-Benim babam da Yemen’de din icin oldu.
Ucuncu cocuk da ayni cevabi verir.
-Peki size kim bakiyor?
-Burada ebe annemiz var. O bakiyor,
Derken yasli bir kadin istasyon civarindaki kulubesinden cikarak bagirmaya baslar.
-Gazanfer, Muzaffer, Mucahid! Corba yaptim, gelin icin!
Yoksuldurlar, actirlar, ustte basta yoktur, cuval giymektedirler. Ama isimleri Gazanfer, Muzaffer, Mucahid’dir.. .
“Bu millet yenilmez!” der Le Monde muhabiri.
Evet... Bu millet dinine dusmanlik edenlere itaat etmemis, dinini dunyaya satmamistir. Yabanci milletlere bile, “Ulkemizi fethediniz, kilise ve aristokrat zulmunden bizi kurtariniz” diye yalvartan hizmetlerde bulunmustur. Hak ve hakikatleri cignetmemis, maksatlari Allah’in dinini yaymak olmustur. Dersini Kur’an-i Kerim ve Sunnet-i Seniyye hakikatlerinden almis, Islam’i ve iman hakikatlarini duyurmustur.
O arslanlar Allah icin destanlar yazdilar. Peki onlarin torunlari neyin destanini yaziyorlar?
-Alinti-