bu aksam ne yapmalıyız tavsiyeler
cumanız ve veladet kandiliniz mübarek olsun
Doğumu âlemlere nur, insanlığa sürur ve huzur getiren sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed s.a.v ‘in mevlid kandilini önümüzdeki Çarşamba günü akşam inşallah bir defa daha idrak edeceğiz. Mevlid, Peygamber efendimizin doğum günü ve dünyaya geldiği tarih demektir.
O dünyaya gelmezden evvel yeryüzünü küfür bulutları kaplamış, her yerde zulüm ve her çeşit dalâlet hüküm sürmekteydi.
Mukaddes Mekke şehrini, Putlara tapanlar işgal etmiş, Kâbe-i Muazzama’nın içi ve dışı putlarla doldurulmuştu. Her tarafta imansızlık hâkim olmuş, vicdanlar yaralanmış, ırz ve namus mefhumu diye bir şey kalmamış, o devirde kadın hakları diye bir şeyden bahsetmek mümkün bile değildi, kadının onuru ayaklar altına alınır ve kadınlar en zavallı varlık olarak görülür, sokak ortasında kucaktan kucağa atılırdı. Pazarlarda alınıp satılan bir eşya gibi açık artırmayla satılırdı. En mukaddes varlık olarak yaratılan insanlık âdeta canavarlaşmış kuvvetli olanlar zayıf olanların malını elinden gasp eder, ona zulüm ve işkence ederdi. M.Akif o günkü durumu şu mısralarıyla dile getiriyor. “Sırtlanları geçmişti beşer yırtıcılıkta * Dişsiz mi bir insan onu kardeşleri yerdi”
Bu feci durumda kıvranan insanlık âlemi, imdadına yetişecek onları dalâletten hidayete ulaştıracak bir kurtarıcı beklemekteydi.
Allahın lütfu, beşeriyyete bir defa daha yetişmiş ve âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili peygamberimizin doğumu yaklaşmıştı
Şairin dediği gibi “On dört asır evvel yine böyle bir geceydi * Kumdan ayın ondördü gibi bir öksüz çıkıverdi.
Rasûllerin serdarı, insanlığın medar-ı iftiharı bulunan Hz. Muhammed s.a.v Mekke-i Mükerreme’de Rabîul evvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi dünyayı şereflendirdi. Henüz tanyeri ağarmadan Mekke ufuklarında doğan şems-i Muhammedî ile bütün cihan aydınlandı.
Hutbemin başında okuduğum Âyet-i kerîmesinde cenâb-ı hak: “Tahkik size kendi nefsinizden öyle bir peygamber geldi ki, sizin sıkıntıya uğramanız ona çok ağır ve güç gelir. O size çok düşkündür, o mü’minleri çok esirgeyici ve bağışlayıcıdır.”
Sevgili peygamberimiz daha dünyaya gelmezden altı ay evvel babasını kaybetmiş, altı yaşında iken annesiyle birlikte yanlarına Ümmü eymeni de alarak Medînede neccar oğulları diye bilinen akrabalarını ve babasının kabrini ziyaret için gittiler. Ziyaret edip dönerlerken yolda âmine validemiz rahatsızlanmış artık ölüm anının yaklaştığını anlayan âmine validemiz son kez ciğer paresine şefkat ve merhametle bakarak tarihe geçen şu sözleri söyledi:
“Bana bak ey yavrum, Eğer rüyada gördüklerim doğru ise, sen insanlara ve cinnîlere peygamber olarak gönderileceksin. Kavimlerle birlikte devam edip gelen putlardan Allah seni korudu. Her yeni eskiyecektir, her fâni bu dünyadan göçüp gidecektir, bana öyle geliyor ki ömrümün son anlarını yaşıyorum,
Fâni olmam itibariyle bende öleceğim, ama üzülme gam yemiyorum arkamda insanlığa senin gibi nur topu gibi hayırlı bir evlat bırakıyorum” diyor ve fâni hayata gözlerini yumuyor. Peygamberimizi annesi ancak üç veya yedi gün emzirebilmiş, ona evvelâ Ebû Lehebin cariyesi Süveybe, daha sonra ise Halime-i sâdiye validemiz sütannelik yapmıştır. Peygamberimiz Hz. Halîmenin yanında 5 yaşına kadar kaldı. Onun evi peygamberimiz hurmetine büyük bolluk ve bereket ile doldu.
Peygamber efendimiz sütannesinin yanında bulunduğu günlerden birinde çocuklarla oynarken, Cebrail a.s. gelmiş, kendisini bir ağacın altına yatırmış ve melekî bir ameliyatla kalbini açmış ve içinden bir kan pıhtısını “Bu şeytanın sendeki nasibidir” diyerek çıkarıp atmıştı. Sonra kalbini, altından mamul bir taşın içinde zemzemle yıkamış, daha sonra kapatıp yerine koymuştu. Oynayan çocuklar bu hâli görüp hemen sütannesine koşmuşlar ve “Muhammed öldürüldü” dediler. Sütannesi koşup yanına vardıklarında yüzünün biraz sararmış olduğunu gördüler. Hz. Enes r.a: Ben Allah resulünün göğsündeki dikiş izlerini gördüm” buyuruyor. Peygamberimiz hayatında üç defa ameliyat geçirdi işte bunlardan birisi çocuk yaşlarda, diğeri ilk vahiy gelmezden evvel, diğeri ise mîrâca çıkmazdan evvel dir.
O yüce peygamberin her hâli insanlığa örnekti, onun için müşrikler arasında “Muhammed-ül emîn” unvânıyla anılır, müşrikler bile kıymetli eşyalarını muhafaza için peygamberimize emânet ederlerdi. O insanların en şereflisi, âlemlerin rahmeti, âhir zaman peygamberi idi. Son derece mütevâzî, hayâlı, işinde ve sözünde doğru ve insanların en güzel ahlâkına sâhip olanı idi. Açık ifâdeli, tek tek, tane tane konuşan ve doğrudan ayrılmayan peygamberimizin en çok kızdığı huy yalancılıktı. Gülden daha güzel kokan rasûlüllah, güldüğü zaman edebinin kemalinden, ağzını örterdi.
Ona hakkıyla ümmet olup onun şefaatına mazhar olan mü’minlere ne mutlu, onu anlamak ve anlatmak zamanlara sığmayacak kadar çok, sayfalara sığmayacak kadar büyüktür. İnşallah çarşamba günü akşam onun velâdetini en güzel şekilde sohbetlerle, mevlidlerle ve tesbih namazı kılarak idrak etmeye çalışacağız.
nız ve veladet kandiliniz mübarek olsun